Çorabım Söküldü Şiiri - Erbil Kutlu

Erbil Kutlu
173

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Çorabım Söküldü

ÇORABIM SÖKÜLDÜ

Barda karşılıklı oturuyorlardı.
Gözlerden uzaktılar, ama kalabalığın içinde, ayakaltı bir yerde duran masadaydılar.
Bara girişte, sağ çaprazda bulunan merdivenin dibinde duran masayı mesken bilmişlerdi.
Her o bara gidişlerinde, o masada oturmayı çok seviyorlardı; eğer o masa boş ise. O dolu olduğunda, barın arka tarafındaki çay bahçesi ile birleştiği bölüm olan kısmında, sol duvar tarafındaki orta masada otururlardı.
Kadın en çok bu barda çalan şarkıları çok beğenirdi ve bunu her gelişlerinde gülerek belirtir, erkekte, o gülünce mutlu olurdu. Onun gülmesi, erkek için zaten dünyada yaşıyor olmasının en yüksek değeri idi.

Konuşurlar, gülüşürler, tartışırlar ve aralarında özel bir konum edinmiş olan, Soğuk Kırmızı Dikmen Şaraplarını içerlerdi.

Erkek, sustu bir an ve “Bugün Söktüm Çoraplarımı, Aktı O Söktüğüm İlmeklerde Ne Varsa İçime. Senin İçin, Onlardan Kelimeler Yaptım. Ancak İki Şiir Ettiler.” dedi.
Kadın, ses çıkarmadı. Kaçırmak adına gözlerini, alt dudağını ısırarak başını önüne eğdi ve erkeğin tuttuğu ellerini, avuçlarından narince kurtararak çekti.
Erkek, ısrar etmedi. Anlayışla gevşetti ellerini, ama bırakmadı. Sürtünerek gitmelerine izin verdi; kokusu sinsin diye o güzel, nadide tenin.

Erkek, devam etti bu hareketin ardından. “İzin Versende, Vermesende Okumak İstiyorum.” dedi. Çantasından defterini çıkardı, sözünü ettiği şiirlerini yazdığı. Sanki kadının saçlarını okşar, öpercesine narince sayfaları çevirdi. Çünkü o sayfalarda, karşısında ona, en eşsiz, yegane mutluluğunu sunan kadın vardı ve onu incitemezdi; ölürdü eğer böyle bir harekette bulunursa.

İlk şiiri buldu ve okumaya başladı:

AŞK NEDİR AŞKIN NEDİR

Durup baksan yüzüme,
Cesur ol, konuş desen,
Terketmem seni dahi desen,
Diyeceklerim öyle sınırlı ki!

Sen, o sözlerimden sonra,
Yanımdan ayrılıp gidince,
Başka bir omuzun sıcaklığına dalacak olmanın fikri,
Yakacak ya içimi,
Bu hatıran olacak bana;
Ömrüm boyunca…

Bilemezsin sensiz iken yaşadıklarımı, ama bilmelisin!
Bilmeni istiyorum artık, burada yanıyorum.
Zira sadece bana; Orada Kal dedin…
Ve elimden aldın cesaretimi, bilmeden…

Sensiz kağıtlara seni yazdım;
Hep benimle olduğunu hissetmek adına.
Sensizlik yatağında, seni yaşadım;
Aşk nedir, aşkın nedir, anlamak namına.
Sana dokunan ellerimi, geceden sabaha kokladım;
Sen sevdiğinle iken, hep mutlu ol istedim,
Araya giren olup, seni huzursuz etmek istemedim…

Göğe baktım bugün, güneş yoktu bu sabah,
Ne oldu inci bakışlım?
Derdin ne, söyle bana;
Benim çorap sökülmeye başladı.
Üşüyor ayaklarım, bu ateşin içinde,
Isıt, unuttur bana.

Aşkının ateşi yakıyor içimi, acıdan bedenim titriyor,
Omuzlarım taş kesti, ağaçları yanmış tepeler gibi,
Gel de hadi bana, lütfen bir kerecik…
Seni yaşamama, aşkını tatmama izin vermez isen,
Bir öpücük yeter bana, kurtulmama kuyularımdan,
Onca Günahtan sonra, bir öpücük ne ki?
Söyle bana…

19.09.2008.Cuma – 12.00

Kadın, şiiri okurken erkek, gözünden yaşları damla damla akıtmıştı; bir kayayı ince ince eriten sular gibi… Bakamıyordu başını kaldırıp, erkeğin yüzüne. Acımaya başlamıştı hayatı. Anlaşılıyordu, genizi açılmış, burnunu çekiyordu. Farketmişti erkek bunu, ama işte bu idi temizlik onun için, onca dokunulmuşluktan arınarak, duruluğa ermeye imkan sağlayan. Acıyı hissetmek, hissettirmekti aşk; duygunun paylaşılması, ifadesi idi.

Biraz sustuktan ve karşısında duran hayatını adadığı kadını seyrettikten sonra, ikinci şiire başladı.

BIRAKMA BENİ

İki kişi arasında muhabbet var ise,
Yasak olmaz, günaha yer olmaz,
Sadece cesaret vardır,
Seni Seviyorum diyebilmek adına.

Özel bir vakit beklemek, korkaklık ya,
Seni Seviyorum demek, vakitlerin en eşsizi aslında…
Seni daha göremeyecek olmak ürkütüyor beni,
Tutup kolundan, çekip kendime
Ve öpememek hissi.

Sana sarılmalarımı özledim.
Mutluydum o anlarda, ölemedim bile,
Seninle olduğum yerler şimdi bana işkence,
Cezalandırmak aslında kendimi bir bakıma,
Sana, aşkının yüceliğini söyleyemediğim için.

Seni Seviyorum.
Sensiz bir dünya istemiyorum.
Bir yerde oturup konuşabilmek bile,
Senden olsun, kandırsan da beni,
Bırakma ellerimi, kal yanımda.

19.09.2008.Cuma – 15.00

Şiirin bitişi ile, ürkek bakışlarla başını kaldırdı kadın. Yaşları, gözünden kurtulup, yanağından süzülüyor, alt ve üst dudağının birleşiminden sıyrılıp, çenesine kadar varmıştı. Erkek, elini uzattı ve sildi. Beraberliklerinde kadın, ilk defa itiraz etmeden buna izin vermişti.

Ve erkek, kadının gözlerinde, bambaşka bir dünyaya erişmişti.

Kadın, yanına gelmesini istedi. Erkek, onun yanındaki sandalyeye oturdu. Kadın, başını, onun omzuna koydu. Gözlerinden yaşları akmaya devam ediyordu. Gözündeki boyalarda, artık dayanamamıştı buna ve onlarda koyvermişti kendilerini.
Erkek, kadının saçlarını kokluyor ve öpüyordu. Bir ara onun yüzüne bakacak oldu.
Her ikisinin de gözleri kapandı; cennetten bir bahçede buldular kendilerini. Dudakları birleşmişti…

Erkek, korkuyordu. Hayatında ilk kez bu kadar cesur olabilmişti. Çünkü onu kaybetme hissi inanılmaz ürkütüyordu.
Karanlıkta, yatağında bir cenin gibi sinmiş bir çocuğun, korkusundan, anne ve babasından yardım istemek için bağırmaya çalışıp, ürperişinin nutkunu kesmesi gibi, sessiz kalıvermişti öylece. Soğuk bir kış gününde, iliklerine kadar ıslanmışçasına titriyordu; ama avuçları ise, kızgın tavındaki demiri tutarcasına yanıyor ve terliyordu…

Bu hikaye, hiç yaşanmadı. Sadece hayal edildi her seferinde. Çünkü yazan, o kadar korkuyordu ki hayatında yeniden beliren bu mutluluğu kaybetmeye; sadece yazıyor ve içinden atmaya çalışıyor. Lakin yazdıkça, göğsü o kadar ağırlaşıyor ki biriken bir yoğunluktan, beli bükülüyor artık. Bir rüyanın ardından, bir uyanış istiyor.
Ne çare, bir kere Hep Orada Kal demişti kadın ona. Etrafını uçurum sanmaya başlamıştı ve hareket edemiyordu ne var ki; bütün bedeni, ipler ile sarmalanmış gibiydi…

19.09.2008.Cuma – 17.00

Erbil Kutlu
Kayıt Tarihi : 21.9.2008 01:57:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Erbil Kutlu