Çok Acil! Şiiri - Funda Kocaevli

Funda Kocaevli
224

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Çok Acil!

Ucu bucağı olmayan bir hayale tıkıp, gecenin tam ortasına saldım seni/beni. Bir dağ başında ıssız kalmış, okyanusun ortasında yalnızlığı tıklım tıklım yaşar gibi ve her taraf ikimize ait anılara bulaşmışken, zaruri bir hiçlikte kaybolur gibi bu hayal.

Gözlerinde kaybolmayı, nefes almaya tercih ettiğin bir adamın/kadının, ardından bakakalmaya mahkum şu anın. Yüreğindeki çizikleri, imza diyerek körü körüne sakladığın zamanların, şimdi.

Gerçekte hiç var olmamış, sadece basit bir illüzyondan arta kalan anı kırıntılarıyla nefes almaktayız hepimiz ve sevgisizlikten olmalı bütün bu saçmalamalarımız. Tek bir kelimeyle anlatılabilecek “gel” ve “git”leri sadece kendimizi daha anlaşılır şekilde ortaya koyma saplantımızdan, uzun uzun cümlelerle kendimizi yormalarımız.

Basit bir “özledim! ” düştükten sonra dilinizden, “nerdesin? ” sorusu yerine kullanılan herhangi bir anlamsız cümleler dizisinden kırgınlıklarımızın çoğu.
Ve çoğumuz, bu nedenlerden ötürü özlemekten vazgeçmekteyiz!

Bazımız da (benim gibi) , “keşke” dememek için karanlık bile olsa sokağa dalıp, payına ne düşüyorsa alıp çıkar. Neticeye bakmak lazım değil mi?
Elimde ne olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Şu satırlarda kendini bulan herkes, ben ve hepimiz adına cevabını verecektir.
Benimki; puslu yalnızlık!
Belki Ege’dendir benim pusum ama neticede gözlerimi kurutmakta zorlandığım anlar oluyor herkes kadar.

Eskiden olsa, 24 saat içinde zehrimi akıtıp bitirmek için melankolinin dibine iner, sabah geri çıkıp güneşi karşılamış olurdum saçlarımı savura savura ama şimdi yaşa/l/dığımdan olsa gerek olduramıyorum bazen.
Sendeliyor muyum?
Çok da umurumda değil aslına bakarsanız. Tecrübenin güzelliğinin farkına vardıktan sonra, benim kadar zengin olmayan insanlar için hayıflanıyorum hatta.

“Yalnızlık tercihtir, bazen de miras ama asla ödül değildir! ”

İnsanı, kadın veya erkek diye kategorize etmekten kaçınırım her zaman. Çünkü her iki tarafa aynı soruyu versek bir sınav kâğıdında “Yalnızlığınızın sebebi nedir? ” diye, “O” yazmayan kimse çıkmayacaktır. İnsanoğlu olarak, hatalarımızı ve yalnızlığımızı birilerine fatura etmek gibi bir yeteneğimiz mevcut.
Haksız mıyım?
Siz kaç kişiye bıraktınız o yalnızlığı?
Bencil misiniz peki?

Kesinlikle, evet!

Bir önceki sayıya göz atanlar, Yalnızlaşıyor/sun/uz! başlıklı yazımı hatırlayacaklardır. Hatırlamayanlar da, şimdi merak edip bakacaklar elbette!
Şimdi bencillik ve berraklık arasında gidip gelen ruhlarımızdan bahsetmek istiyorum. Anlamak ve anlaşılmak, ikisi bir arada yaşayamayan kavramlar haline geldi zamanımızda.
Elbette, öyle değil aslında ama şu yakalandığımız bencillik illetinden sonra kadim dostları birbirinden elbirliği ile ayırdık. Şimdi de oturup, sadece şikâyet ederek, hayatın bize madalya takmasını bekliyoruz.
“Evrene olumlu mesaj gönderiyorum ben ama bir türlü bana geri dönüş yapmıyor. Kimi günah keçisi yapsam acaba? ”
Ah zalim felek! Neden bana hep kelek?

Gerek aile, gerek sosyal, gerekse özel ilişkilerimizde hep benmerkezci davranıyoruz. İnsan doğasında paylaşmak ve sevmek-sevilmek vardır oysa. Unutuyoruz!

Bazen, gözyaşımızı silecek birine ihtiyaç duyduğumuzda bile, ya “hep bana! ” diyerek, bir sonraki düşüşte yanımızda kimseyi bulamıyoruz ya da saçma sapan bir takıntı olduğuna inandığım “gurur” mefhumundan doğan sıkıntılarla kaybediyoruz güzellikleri.

Kaçınız kendine dürüst davranıyor, düşündünüz mü?
Çok az çok!
Unutmayın ki, herkes sizler kadar insan en az!
Kendinize ne istiyorsanız yakasını bir türlü bırakmadığınız hayattan, başkalarına da siz verin bir zahmet.
Samimiyet!
Benim de yaptığım hataların en başında, tecrübelerimizden öğrendiklerimiz kadar, kendimize seçtiğimiz kötü huylar var.
Güvensizlik ve takip eden kuşku!
Kimisi bunu tebessüm ederek, takıntı adı altında gizlemeye çalışıyor ama çok başarılı girişimler olduğunu söyleyemiyorum kendi adıma. Sadece, o bencil egonun bir bahanesi olduğunu düşünüyorum.

Psikoloji dersi vermeye kalkmayacağım şimdi ama ben de bir alışkanlığımı sevmiyorum mesela; empati!
Aslında alışkanlık değil bu, hepimizin sahip olması gerektiğine inandığım bir haslet ama hep ihmal ediliyor ya da erteleniyor.
Sonra da zalim felek, hepimizi birbirimize katıp, topluca erteliyor.
Vardığımız nokta; mutsuzluk!

Belki Ege’li olmamdan, belki de mesleki alışkanlıktan bilemiyorum, şu empati yüzünden hep başım derde girmiştir. Bazen, merhamet de cabası olup üzerine eklenmedi değil hani!
Ama hala “iyi ki! ” diyorum “keşke! ” yerine.
Bu da benim güzelliğim olsun, değil mi?

Takip edenler, az çok bilirler yazı rengimi. Arada bir böyle, kendimle birlikte sizleri de düşünmeye itmek istiyorum. Aşk, sevgi, özlem, ayrılık ve vefa her zaman var hayatlarımızda ya da hayallerimizde ama bazen de, birilerinin bize ayna olması gerekiyor.
Bazen, gittiğimiz yönün ne taraf olduğunu kendi kendimize fark edemeyebiliriz!

Bir sonraki sayıda, ne yazarım, ne anlatırım bilemiyorum ama güzel şeyler olacağına dair umut filizlendirmek istiyorum her birimizin içinde.
“Hey evren! Seni suçlamaktan vazgeçtik topluca. Şimdi en afilisinden bir gülüş fırlat bakalım her birimize! ”

Çok acil ihtiyaç içindeyiz.

Funda Kocaevli
Kayıt Tarihi : 1.1.2016 14:56:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Edebiyatist Dergisi 2015 Şubat sayısında yayımlandı.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    güzel bir bakış toplumda empati/ yardım yapma uğruna sıkıntı çeken çok insan vardır ama bu onları yolundan alı koymaz bu bir içi güdü yaşam tarzıdır. doğu batı fark etmez insan insandır insanlık ve sabır her kula nasip değildir

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Funda Kocaevli