kulağımıza sesler dolardı
baharı yaşadığımız günler gibiydik
çocuklarımızı izliyorduk pencere önünde
ne güzel ve tertemizlerdi, çiçekler gibi
çirkin ve kirli olan sadece
oynayamadıkları oyunlarının bahçeleriydi.
çocuklarımız dizleri kan içinde ağlarlardı
düştükleri zaman canlarının acısından
çakıl taşlarından.
içimiz çok kötü olurdu.
“okulların arka bahçeleri vardır,
boynu bükük ağaçlar gibi bilir misiniz.
çocuksuzdur ve sessiz.”
…….
her taraftan ciğerimize dolardı
sabah rüzgarının sesini dinler gibiydik
çiçeklerimizi suluyorduk pencere önünde
ne güzel ve her renk kokuyorlardı, çocuklar gibi
çirkin ve kokusuz olan sadece
onların soluyamadıkları havaydı.
çiçeklerimiz ölmek için
mevsim değiştirmeden döker yapraklarını
saklarlardı solduklarını.
gözlerimizi yutardık yuvalarından.
“pencere kenarlarında unutulmuş
ve bir kenara itilmiş saksılar vardır bilir misiniz
topraksızdır ve çiçeksiz.”
…….
çocuklarımız soluyordu, biz bahar sanıyorduk
çiçeklerimiz ağlıyordu, rüzgarın sesi sanıyorduk
kendi havamızda ve kendimize yabancı yaşıyorduk
yalancı sevdaların peşinde çılgın bir koşudaydık.
terledikçe daha çok çirkinleşiyor ve daha pis kokuyorduk
yarın adlı bir uçurtma kalmıştı geçmişten elimizde
onu da farkında olmadan elimizden kaçırıyor
olmayan çocuklarımızın çiçek bahçesine gönderiyorduk.
……..
sayın dinleyiciler saat sıfır sıfır, sıfır bir
tabiat anadan son haberleri dinlediniz,
şimdi türküler ve oyun havaları …..
Kayıt Tarihi : 20.5.2007 12:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
İlkokulda annemin aldığı resim defterim geldi aklıma...
Tek odalı toprak damlı evimiz birde...
Evin tabanı tahta kaplıydı ve üzerine el dokuması kilim serilmişti ve yer minderleri...
Buraya yüz üstü uzanıp resim defterimi açardım ve oniki
Renkten müteşekkil kuru boya kalemlerimle kenar süsü yapardım önce ödev defterlerime sonra resim yapmaya başlardım...
Öyle demişti öğretmenimiz, önce ödevler bitecek sonra resim yapacağız...
Bundan mıdır bilemem ama resim bana ders gibi değil de hep ödül gibi gelirdi o zamanlar zaten resim çizme hususunda yeteneksizdim...
Benim resimlerimde hem gökyüzü hem de bulutlar mavi olurdu,
güneş kırmızı, ay dede sarı...
Güneş sıcak olduğundandı belli ki, ona kırmızıyı yakıştırmam...
Ama bütün çiçekleri istisnasız pembeye boyardım...
Bina yapmak istediğimde ise hep okul yaptığımı hatırladım şimdi...
Çünkü içinde yaşamak istediğim bina (ev) okulum kadar görkemli ve şık olmalıydı...
Çocuk aklı işte...
Nereden bilebilirdim ki sonra bu şık binaların ruhsuz ve sadece betondan ibaret olduğunu...
Denizler...
Denizler mavi olur demişti öğretmenim,
Dünyamızın küçük bir modeli olan önümüzdeki
Yerküre de bu savı destekliyordu zaten...
Şiirdeki çocuk bir an ben oldum sanki...
Emeğinizi ve yüreğinin içtenlikle kutlarım Sayın ÇEŞTEPE..
Saygılarımla...
Kaybetmekten korktuklarımız gibi...Özlemle beklediğimiz saatlerin kanadının kırılması gibi...Tıpkı büyüsü bozulan masallar gibi...Çiçek bahçelerinde koşarken düşüp dizlerimizin acıması gibi...Ama...biz çocuktuk büyüdük..Bir yanımız hep çocukluğumuzda kaldı...Korkular yerine hasretler büyüttük...Topraksız saksıları suladık durduk...Yani..koştuk yorulduk..yorulduğumuzu bile itiraf etmekten korktuk...Halla hayattaki en zor rolü oynamakla meşgulüz....Gülümseyerek yaşamak....sevgiler..
ölenler ahirete göçmeden içimizde ölenler vs vs
harikasınız
kayaçiçeği nazende
Çocuklar geleçeğimiz onları ç.cekler gibi yetiştirelim ki, gelecekte hiç k,msenin hiç bir şeyin himayesine görmedem uçurtmalarak kadar özgür olabilsin.
Kutluyorum sevgili üstadım. Çok özel bir konuya değinmiş kalem ve yürek.
Saygılarımı iletirken tam puanımıda bırakıyorum sayfanıza.
TÜM YORUMLAR (17)