Çocuk Tiyatrosu 03 Ben Anne İstiyoryum ( ...

Fevzi Günenç
551

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Çocuk Tiyatrosu 03 Ben Anne İstiyoryum (Çocuk Oyunu)

03.
Ben Anne İstiyoyum!
Çocuk Oyunu
Yazan: FEV

OYUNUN KİŞİLERİ:

MURAT 6-7 yaşlarında (Önce 3. Sokak Çiçeği)
PIRIL ANNE
TİMUR: 1. SOKAK ÇİÇEĞİ 13-24 yaşlarında
ATİLLA: 2. SOKAK ÇİÇEĞİ (11-12)
1. POLİS MEMURU
2. POLİS MEMURU

DEKOR:
Evin bahçesi. Çiçekler, bahçede salıncak.

MURAT: (Salıncakta yavaş yavaş sallanmaktadır. Bir ara durur, anne özlemiyle dolu seslenir)
Anneciğim! ..

PIRIL ANNE: (Sevecen sesi içeriden gelir.)
Efendim oğlum…

MURAT:
Anneciğim! ..

PIRIL ANNE: (Sabırla aynı sevecene sesle içeriden yanıt vermeyi sürdürür.) Efendim oğlum…

MURAT:
Anneciğim! ..

PIRIL ANNE:
Efendim oğlum…

MURAT:
Anneciğim! ..

PIRIL ANNE: (Sevecen)
Yeteeer! “Anneciğim anneciğim…” Ne bu! Bana isim mi takıyorsun?

Bir süre sessizlik olur.

MURAT: (Kendi kendine)
Anneciğimi üzdüm mü acaba?

PIRIL ANNE: (Sahneye girer, koşarak Murat’a gider, onu kucaklayıp bağrına basar.)
Murat’ım, yavrum kırdım mı seni?

MURAT: (Susar)
…..

PIRIL ANNE:
Muraaat… Niçin yanıt vermiyorsun yavrum?

MURAT:
Ben seni kıydım anneciğim…

PIRIL ANNE:
Yok canım… Bunu da nereden çıkardın? Hem kırsan ne olacak ki? Anne oğul arasında olur böyle şeyler.

MURAT:
Hayıy, olmamalı. Ben annemi hiç kıymamalıyım.

PIRIL ANNE:
Canım benim! Duyarlı oğlum… Sen de bana kırılmadın değil mi?

MURAT:
Kıyılmadım.

PIRIL ANNE:
Öyleyse bana “anne” diye seslen. Sana “efendim oğlum! ” demek istiyorum.

MURAT:
Bana o kadar çok “efendim oğlum” dedin ki… Oğlun olmaya biy tüylü doyamıyoyum. Teşekküy edeyim anne.

PIRIL ANNE:
Hayır hayır! Söyle. Yine söyle…

MURAT:
Ne söyleyeyim.

PIRIL ANNE:
“Anne” diye seslen bana.

MURAT:
Peki… Anne.

PIRIL ANNE:
Efendim oğlum. Yine seslen.

MURAT:
Anne…

PIRIL ANNE:
Efendim oğlum…Yine…

MURAT:
Anne…

PIRIL ANNE:
Efendim oğlum! (Murat’ı öpücüklere boğar.)

İKİSİ DE KAHKAHALARLA GÜLERLER

PIRIL ANNE: (Salıncağa sıkışır. Birlikte yavaş yavaş sallanırlar.)
Canım canım… Bilmediğimi mi sanıyorsun. Yıllarca zehirli bir yılan gibi içine oturan annesizliğin acısını dindiriyorsun. Bilmiyor muyum…

MURAT:
Beni doğuran kadın yaşıyor olsaydı… Burada olsaydı…

PIRIL ANNE:
Eee?

MURAT:
O da beni bu kadar çok sever miydi acaba?

PIRIL ANNE:
Canım… Annenin sadece doğuran değil, sevgiyle büyütenin anne olduğunu biliyorsun sen. Bunu öğrenmişsin bu küçücük yaşında.

MURAT:
Annem benim… Annesizliğin acısını unutturdun bana sen Pırıl Annem.

PIRIL ANNE:
Sen de bana evlatsızlığın acısını unutturdun Murat’ım…

MURAT:
Canım anneciğim…

PIRIL ANNE:
Murat’ım? ..

MURAT:
Efendim annem..

PIRIL ANNE:
Seninle tanıştığımız günü hatılıyor musun?

MURAT:
Hatıylamaz oluy muyum anneciyim. Hatıyladıkça da utanıyoyum.

PIRIL ANNE:
Yok utanma oğlum. Aksine bununla öğünmelisin.

MURAT:
Nasıl övünüyüm? Seni soymak istemiştik. Ama bir sokak çocuğuydum o zaman. Doğyuyu yanlışı bilmiyoydum.

PIRIL ANNE:
Sokak çiçeğiydin.

MURAT:
Hııı… Sokak çiçeyi… Ama sana kötülük etmek istiyorduk.

PIRIL ANNE:
Bunu öbürleri yapmak istiyordu. Sen durdurmaya çalıştın onları.
Alışverişten döndüğüm bir akşam üstüydü. Evimizin bahçesine girince görmüştüm sizi. Üç minik yavruydunuz. En büyüğünüz on üç on dört yaşlarındaydı. Seslenmişti bana…

ZAMAN GEÇİŞİNİ ANLATMAK İÇİN SAHNE KARARIR, HEMEN ARDINDAN YENİDEN AYDINLANIR…

PIRIL ANNE SOKAK KIYAFETİYLE BAHÇEDEDİR. ÜÇ SOKAK ÇOCUĞU ONU ÇEVRELEMİŞTİR.

TİMUR:
Dur!

PIRIL ANNE: (Sert)
Ne var!

ATİLLA:
Para ver!

PIRIL ANNE:
Ne parası verecekmişim!

TİMUR:
Bilirsin sen…

PIRIL ANNE:
Bilmem… Neyi bilirmişim? ..

ATİLLA:
Bilirsin.

PIRIL ANNE:
Bali parası değil mi? (Sinirli sinirli güler) Para-mara yok!

TİMUR:
Var, para senin gibi süslü bir hanımda olmayacak da kimde olacak?

PIRIL ANNE:
Şu anda üstümde hiç para yok. Ama olsa da vermezdim zaten.

ATİLLA:
Verir misin vermez misin, görürüz.

TİMUR:
Hep böyle söylersiniz. Paran var işte.

MURAT:
Yok diyoy be. Koskoca teyze yalan mı yöylüyoy?

ATİLLA:
Sen kes sesini?

PIRIL ANNE:
Bakın çocuklar, şimdi benim taş kalpli biri olduğumu düşünüyorsunuz, değil mi?

TİMUR:
Değil misin yani?

PIRIL ANNE:
Elbette değilim. Muhtaç insanlar canımı isteseler veririm. Ama siz benden zorla almak istiyorsunuz. İşte bunu yapamam. Yapmam!

ATİLLA:
Bize nutuk atma teyze… Para ver para…

PIRIL ANNE:
Yiyecek içecek isteseydiniz…

TİMUR:
Yiyecek içecek senin olsun. Bize ilaç parası gerek.

PIRIL ANNE: İlaç dediğiniz bali değil mi? Hayır. Küçücük çocuklara zehirlensinler diye bali almaları için para veremem. Defolun!

ATİLLA:
Bunu sen istedin hanım abla.

Her biri cebinden birer ucuz bıçak çıkartır. Kadına doğru birer adım ilerleler.

PIRIL ANNE: (Elini çantasına atar.)

ÇOCUKLAR BİRER ADIM GERİLER.

TİMUR:
Silah çıkartıyor!

PIRIL ANNE: (Gülerek çantasından cep telefonunu çıkartır.)
Silah değil ama silah kadar etkili bir şey. Bakın cep telefonu. İşte, numaraları çeviriyoruuum. Yüüüz… Elliii… Beeeş…

ATİLLA:

Polis çağırıyor.

TİMUR:
Çağırsın, ne yapabilir ki polis bize.

PIRIL ANNE:
Polisten korkmuyor musunuz?

ATİLLA:
Korkmuyoruz.

TİMUR:
Neden korkacakmışız.

ATİLLA:
Kendimi bıçaklarım deyince çeker giderler.

PIRIL ANNE:
Gerçekten bıçaklar mısın kendini?

ATİLLA:
Elbette bıçaklarım.

TİMUR:
Ben de bıçaklarım.

MURAT:
Ben bıçaklamam.

ATİLLA:
Sen kes sesini. Tinercilerin yüz karası.

MURAT:
Asıl sizsiniz yüz kayası.

SİREN SESLERİ DUYULUR.

PIRIL ANNE:
Neyse ki yakınlardaymış ekip. Bakın, geldiler bile.

SİREN SESİ KESİLİR. İKİ POLİS SAHNENİN GİRİŞİNDE BELİRİR, ORADA KALAKALIRLAR.
1. POLİS:
Bizi siz mi aradınız Bayan!

PIRIL ANNE: Ben aradım,

2. POLİS:
Niçin aramıştınız?

PIRIL ANNE:
Niçin aradığım anlaşılmıyor mu?

1. POLİS:
Doğrusunu isterseniz…

PIRIL ANNE:
Lütfen buraya, benim yanıma gelir misiniz Polis beyler?

2. POLİS:
Neden?

PIRIL ANNE:
Nedeni var mı, görmüyor musunuz şu küçük eşkiyaları.

1. POLİS:
Görüyoruz.

PIRIL ANNE: O zaman yakalayıp götürün şunları.

ATİLLA:
Gelin gelin… Gelin de görün hanyayı Konyayı.

TİMUR:
Kendimi öldürürüm vallahi.

MURAT:
Ben de ödlüyüyüm. Katilimiz oluysunuz.

2. POLİS:
Görüyorsunuz bayan… Siz olsaydınız ne yapardınız bu durumda?

PIRIL ANNE: Bloöf bu, inanmayın. Yakalayın onları.

1. POLİS:
Blöf değil bayan.

PIRIL ANNE:
Şimdiye kadar kaç tanesi öldürmüş ki kendini.

2. POLİS:
Öldürmediyseler de kaç tanesi bıçakla, jiletle paraladılar kendilerini.

PIRIL ANNE:
Ne olacak peki şimdi?

1. POLİS:
Ne yapacakları belli olmaz bunların.

2. POLİS:
En iyisi onlara bulaşmamak.

PIRIL ANNE: Demek ne yapacakları belli olmaz. Demek en iyisi onlara bulaşmamak. Peki öyleyse. Şimdi Hanya’yı-Konya’yı ben gösteririm size serseriler! (Çocukların üstlerine yürür.)

Çocuklar korkarak birer adım daha geriler.

1. POLİS:
Durun ne yapıyorsunuz bayan!

2. POLİS:
Canınıza mı susadınız.

1. POLİS:
Vururlar sizi.

PIRIL ANNE:
Vuracak insan böyle geriler mi?

ATİLLA:
Gelmeyin, üstümüze gelmeyin.

TİMUR:
Vururum seni!

MURAT:
Vuyuyum, ben de vuyuyum…

PIRIL ANNE: (Uzlaşmacı)
Durun durun, korkmayın… Size bir şey yapacak değilim. Kıyar mıyım ben hiç sokak çiçeklerine. Şimdi siz para istiyorsunuz benden değil mi?

ATİLLA:
Evet, Para istiyoruz, başka ne isteyeceğiz?

PIRIL ANNE:
Hoş bir şey değil ama bu yaptığınız…

ATİLLA:
Hoş ya da değil… Sen parayı veriyor musun vermiyor musun?

MURAT:
Veyiyoysan vey payayı. Yoksa bıçayımla payçalayım seni!

PIRIL ANNE: (Güler)
Şuna bakın… Bıçağı da kendisi gibi mini minnacık. Böyle bir bıçağın açtığı
yara ne olacak ki? ..

TİMUR:
Eee, ne diyorsun? . Veriyor musun parayı?

ATİLLA:
Yahu dumanız be, anlasana… İstediğimizin hepsi, üç beş kuruş, be…

MURAT:
Ne kaday kıymetliymiş payan? Biy tüp bali payası istiyoyuz. Çok şey deyil. Sadece biy liya…
Bir lira canından kıymetli mi?

TİMUR:
Kıymetli olmalı ki, vermiyor!

PIRIL ANNE:
Önemli olan bir lira değil çocuklar! Önemli olan… Size bali almanız için para veriyor
olmam. Yiyecek içecek için isteseniz, para değil canımı bile veririm. Gelin anlaşalım.
Vazgeçin bali parası istemekten. Birlikte, evime, içeriye girelim. En güzel yemekleri ısmarlayayım
size.

ATİLLA:
Yemek falan istemiyoruz biz.

TİMUR:
Yemek istemiyoruz…

MURAT:
Yemek istemiyoyuz, bali istiyoyuz…

PIRIL ANNE:
Bali neymiş! Patlıcan kebap yeriz, lahmacun yeriz…

ATİLLA:
Patlıcan kebap istemiyoruz!

TİMUR:
Lahmacun da istemiyoruz…

MURAT:
Patlıcan kebap diyoy be… Anlamıyoy musunuz, lahmacun diyoy!

ATİLLA:
Kes sesini!

PIRIL ANNE:
Yemeğin üstüne de bir güzel baklava yeriz.

TİMUR:
Baklava da istemiyoruz.

PIRIL ANNE:
Havuç dilimli baklava ama bu. Hem de fıstıklı…

ATİLLA:
Umurumdaydı…

MURAT:
Bir daha söylesene abla. Yanlış duydum galiba. Ne yeyiz dedin?

PIRIL ANNE:
Havuç dilimli, fıstıklı baklava…

MURAT: (Arkadaşlarına)
Duydunuz mu lan? Baklava diyoy. Havuç dilimliymiş, Fıştıklıymış…

TİMUR:
Baklava istemiyoruz moruk!

ATİLLA:
Uyutma şimdi bizi süslü hanım… Bali için bir lira vermeyen, bütün bunları yedirir mi?

PIRIL ANNE:
Yemin ederim yediririm. Sadece o kadar da değil. Size sıcak birer yuva bulurum. Birer anne,
baba bulurum size. Anneniz, babanız olsun istemez misiniz? Her türlü nazınızı çekebilecek
güzel birer anne, güzel birer baba… Bir eviniz, yuvanız olsun istemez misiniz?

MURAT: (Şaşkın)
Anne mi? .. (Arkadaşlarına) Anne diyoy be! .. Anne bulacakmış bize. Evimiz, yuvamız olacakmış.

ATİLLA:
Kes sesini dedim sana!

MURAT:
Güzel anne, güzel baba dedi ama Atilla Abi…

TİMUR:
Ana, babanın güzeli olur mu be!

PIRIL ANNE:
Elbette olur. Bakın, ben ne güzel bir anne olurum. Çocuğum yok zaten…
Biriniz benim çocuğumuz olmaz mısınız?

ATİLLA: (Alaycı)
Bali alırsan oluruz.

PIRIL ANNE:
Sizi tedavi ettiririm çocuklar. Bali ihtiyaç duymazsınız bundan sonra.

TİMUR:
Hayır tedavi olmak istemiyoruz biz.

ATİLLA:
Biz bali istiyoruz.

MURAT: (Dudakları titremektedir, bağırır.)
Ben anne istiyoyum!

TİMUR:
Sus lan!

ATİLLA:
Ne istediğini bilmiyorsun. Demin de baklava istiyordun!

MURAT:
Hayıy, baklava istemiyoyum. Anne istiyoyum…

TİMUR:
Bu iş başka türlü olmayacak… (Bıçağının ucunu Pırıl hanıma doğrultur.
Kadının üzerine hamle yapmaya hazırlanır.)

MURAT:
Kaç anne abla, kaç!

TİMUR:
Çekil ulan önümden, bıçağı sen yersin şimdi.

MURAT:
Çekilmiyoyum, çekilmiyoyum… Kaç anne-abla, kaç! ... (Bıçağı çeken Tinerci arkadaşıyla
Pırıl hanımın arasında kalkan gibi durur.)

Saldıran Timur’la Küçük Murat kucak kucağa kapanır.

MURAT:
Ah, anam! ... Beni vuydu, beni vuydu. Beni öldüydü…
TİMUR:
Bunu sen istedin!

ATİLLA:
Vurdun onu! Arkadaşımızı vurdun!

TİMUR:
Kadınla aramıza girmeseydi vurulmayacaktı. Kaza oldu.

ATİLLA:
Başımızı derde soktun.

TİMUR:
Vızırdamayı bırak da tüyelim.

İKİSİ KAÇMAK İSTER.

1. POLİS:
Durun bakalım efeler! Aceleniz ne!

POLİSLER İKİ BALİCİYİ YAKALAYIP GÖTÜRÜR. PIRIL HANIM YARALANAN ÇOCUĞU
KUCAKLAR, PEŞLERİNDEN KOŞAR.

PIRIL ANNE:
Bekleyin lütfen Memur beyler. Hastaneye yetiştirmeliyiz bunu.

2. POLİS:
(Sesi) Tamam bayan, bekliyoruz. Kaygılanmayın. Yetiştiririz.

ZAMAN GEÇİŞİNİ ANLATMAK İÇİN SAHNE KARARIR, YENİDEN AYDINLANIR.
MURAT’LA PIRIL ANNE YİNE SALINCAKTADIR. PIRIL ANNE ÇOCUĞUN SAÇLARINI
OKŞAMAKTA.

PIRIL ANNE: Seni hastaneye götürdük. Neyse ki yaran önemli değildi. Çabuk iyileştin.
İyileşince bizim evimize taşındın. Artık benim çocuğum olmuştun.

MURAT:
Sen de benim annem olmuştun.

PIRIL ANNE:
İlk iş sana borcumu ödedim. Patlıcan kebapla lahmacun yedik.

MURAT:
Üstüne de fıştıklı baklava…

PIRIL ANNE:
Öbür iki arkadaşın da önce bir koruma yurduna yerleştirildi. İlk zamanlarda Koruma Yurdunda
oldukça fazla sorun çıkardı arkadaşların. Ama sonunda yola geldiler. Küçüktüler çünkü.
Tiner onları ağının içine tamamen alamamıştı daha. Zamanında müdahele edilince,
sorunlar daha kolay çözümleniyor.

MURAT:
Öyle…

PIRIL ANNE:
Sonra onlara da birer aile bulduk. Herkes mutluydu artık.

MURAT:
Heykes mi anne?

PIRIL ANNE:
Değil mi?

MURAT:
Sokaklayda daha kaç tane sokak çiçeği vay biliyor musun?

PIRIL ANNE:
Haklısın bebeğim. Ama bir gün onlar da birer aileye kavuşacak.

MURAT:
Keşke…

PIRIL ANNE:
Canım… Ne kadar da içten “keşke” dedin:

MURAT: (İç çeker.)
Sokaklayda biy tanecik bile sokak çiçeği kalmış olsa, benim içim kan ağlayacak anne.

PIRIL ANNE:
Sen bunu sorun yapma bebeğim. Biz bir dolu yardımsever Kadın bir araya geldik.
Valiliğin, emniyetin, belediyelerin de katkısıyla, her sokak çiçeğine bir aile kampanyası başlattık.
Üzülme, yakında hepsinin bir annesi, babası, yuvası olacak.

MURAT:
Evet… Tabii.

PIRIL ANNE:
Öte yandan, o kötü alışkanlığı edinenlerin sayısı artmasın diye de gerekli önlemler alınıyor.

MURAT:
Hı…

PIRIL ANNE:
Bana inanmıyor musun?

MURAT:
İnayıyorum anneciyim.

PIRIL ANNE:
Burada, benimle mutlu değil misin yoksa?

MURAT:
Ben mi? (Ansızın coşkulanır.) Ben seninle mutluyum anneciğim. Hem de çok mutluyum ama…

PIRIL ANNE:
Aması ne?

MURAT:
Sanki, sen o kadar mautlu değilmişsin gibi geliyor bana.

PIRIL ANNE:
Bunu da nereden çıkarttın?

MURAT:
Ne bileyim… Seni…

PIRIL ANNE:
Eee? ..

MURAT:
Sanki seni bazen taciz ediyoymusşum gibi geliyoy bana.

PIRIL ANNE:
Nasıl?

MURAT:
Sözlerimle…

PIRIL ANNE:
Hangi sözlermiş bakalım bu sözler?

MURAT:
Anneciğim!

PIRIL ANNE:
Efendim oğlum…

MURAT:
Anneciğim!

PIRIL ANNE:
Efendim oğlum…

MURAT:
Anneciğim!

PIRIL ANNE: (Kahkahayla güler.)
Bu sözlerle mi? Evet evet ediyorsun! Ama böyle tacize can kurban!
Lütfen beni durmadan “anne” diyerek taciz et oğlum. Haydi haydi!

MURAT:
Anneciğim!

PIRIL ANNE:
Efendim oğlum…

MURAT:
Anneciğim!

PIRIL ANNE:
Efendim oğlum…

MURAT:
Anneciğim!

BİTTİ

Yazarla İletişim:
Tel: 0342 338 16 18 – 0505 553 47 44
İleti: [email protected]
MSN: [email protected]
Web: fevgun.com

Fevzi Günenç
Kayıt Tarihi : 17.6.2009 22:06:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Fevzi Günenç