Bugün yağmur yağıyor İstanbul da...
Dövüyor toprağı hazin hazin...
Penceremi açtım yüzüme yağdırdım su damlalarını,
dokunuşlarından şarkı yaptım düşlerime...
İçime çektim saf temiz toprak kokusunu.
Yağmurun sesi, beni çocukluğuma alıp götürüyor,
geçmişe dönüp baktığım da
hatırladığım;
yağmurlu günlerde, elbisemin eteğine doldurduğum çakıl taşlarını
su göletlerine atarken,
uzun zamanlar sonra olmasını istediğim dileklerimdi...
Yağmur damlaları yüzümü yıkarken, anılarım canlandı gözlerimde..
dövmediğim erkek çocuğu kalmamıştı mahallemizde...
Onlara;
kızların da güçlü olduğunu göstermek istiyordu çocuk yüreğim.
Yaşamın zor koşullarında,acımasızlığında,
kaybetmediğim yaşama sevincimi,
Günlere ekledim,ayları yıllara...
Yıkamadı beni dert keder...yanlız çocukluğumda...
Tabiatı sevdim ben,maviye,yeşile tutundum,
Beyaz bulutlardan kanat yaptım,
Uçtum enginlerde, kuşların kanatlarında,
Kalbimi serinletircesine...
Güneşi aldım gözlerime,yağmuru bekledim...
Yağmur sonrası,bahardım ben,
Gökkuşağı altında umatlara koşarcasına...,
Ah çocukluğum...yalnızlığım...nerden nereye...
İstanbul 'a nezaman yağmur yağsa,
Ben çocuk halimi anımsıyorum
İçim buruk özlemlerle dolu...
*Annem bana elbise dikmişti,
rengi kavun içi,
hep sevdim bu rengi...güneşin rengidir diye...
Elbisemin kumaşı sentetik karışımı olduğundan,ön kısmını yakmıştım,
çok ağlayıp hıçkırıklarımla nasıl uykuya dalmıştım...
Benim elbisem yıl da bir, bir oluyordu...
yanamazdı kavun içi elbisem...
ama yandı...işte...
Büzüşmüş şekliyle giydim yıllarca..
seviyordum elbisemi annem dikmiş,
Yüreğinden sevgi işlemişti...iğne deliklerine,
Pileli etekli kavun içi elbiseme...*
*Bamam da bana yeşil renkli, bir pantolan almıştı,
elbisemin altından pantolonumu da giyiyordum.
Dizleri torbalanmış şekliyle...
Bizim memleket soğuk ve yağmurlu geçerdi,
elbisemin üzerine bazen yeşil kazak giyerdim,
onun üzerine de sarı hırka...
Hırkamı da çok severdim,
kenarlarında çiçek desenleri vardı renk renk...
Ayaklarım da, karalastik ayakkabılarım,
Birinin yanı patlak,birinin burnu delik...
Ben şimdi düşünüyorum da, boynu bükülmüş ayçiçeği gibiydim...
Saçlarım uzun ve kıvırcıktı,örük yapardı annem saçlarımı,
Ben de, örük uçlarına, kır çiçeklerinden buket yapıp takardım...
Benim tokalarım,kır çiçeklleri ve yapraklar dı...
Saçlarımı günlerce, taramıyor,
yıkanınca da öylece kurutuyordum,
canımın yanmasından hiç hoşlanmazdım...
Zaten kalbim acıyordu....ağlayan gözlerimde...
Nazlı çocuk olmak istesem de,
nazlanmak için zaman varmıydı ki? *
*Yağmur yağarken evimizin saçak altına köşe yapmış,
oraya sığınır, çocuk hayallerimle büyük düşünürdüm...
Buğulu iç çekişlerle yağmurun yağışını seyreder,
su gölcüklerinin oluşumunu bekler,
ve yağmur dindiğinde,
yırtık lastiklerimle, oluşan çamurlu sulara girip çıkardım.
Suyun ayağımın içne akışı,
bana mutluluk verir,
gamze,gamze olurdu pembe yanaklarım...
Ilık ve serin yağmur suyu, bana güç verirdi,
düşlerimi süsler, elimden tutardı...
Lastiklerimin içindeki sularla yürümeye başlar,
her adım atışımda, çamurlu su damlaları gözüme kadar sıçrardı.
Boynu bükük ay çiçeğinin suya ihtiyacı vardı belki...
susuz yaşanmıyacağını oda biliyordu kendince...
Yağmur sonrası,bahardım ben,
su, çamur benim oyuncaklarım,arkadaşlarımdı...
Hüzünü, içli yaşamış çocuk dünyamda,
yinede mutlu çocuktum...*
İstanbul'a her yağmur yağışında,
Mis toprak kokusunu içime çekerim,
Çocukluğumun kokusu...
Hala, çocuk düşlerimde ki yağmuru özler oluyorum...
Ah çocukluğum,saflığım.temizliğim...
10/12/2007 İstanbul
Neriman MertKayıt Tarihi : 11.12.2007 02:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!