Çocuk Çoban Şiiri - Enver Bilgiç

Enver Bilgiç
60

ŞİİR


21

TAKİPÇİ

Çocuk Çoban

Aklım erdiğinde kendimi ulu ardıçların olduğu bir ormanın içinde buldum. Düzlükte büyük dedeme ait tarlada yaz kış bacası tüten tek odalı bir dağ evi, etrafında koyunlarımız ve keçilerimiz için yazlık avlular ve kış içinde ağıllarımız vardı. Rahmetli dedem davarı uzaklarda güder bende rahmetli ninemle kalırdım. Kışlamızın biraz ilerisinde sadece bahar aylarında suyu olan küçük bir gölcük vardı. Hayvanları ordan sular kendimizede bir kilometre uzaklıkta ki tepenin ardındaki kaynaktan suyu taşırdık. Ben Ninemin eline ayağına fazla dolaşıyordum sanırım bana "git hadi mantar topla" derdi. O gün bu gün mantar aramak toplamak bende bir tutku haline geldi ve bu alanda iyice uzmanlaştım. Ben artık kuzu ve oğlak çobanı olmuştum. Onlarla arkadaş gibiydim. Her birine isim takar ıtır kokulu otları ve keklikleri ikram ederdim.
Öbek olup ardıçların gölgelerinde Annelerini bekleşirlerdi. Ardıçların gölgeleri yazın koyu ve serin kışın kuytu olur. yağmurdada şemsiye gibi korurdu belli bir zamana kadar. Canları sıkılıncada halay çeker gibi oynaşırlardı. Bazen köye yaķın yamaçlarda onları güderken köyden çocukların seslerini duyardım, belli ki oyun oynarlardı. Hep merak ederdim güneş batarken köyümüzün içi nasıl oluyor diye. Karanlık iyice çökünce çalılar dallar yürüyormuş gibi gelirdi bana sanki arkamdan biri tutacakmış gibi korku olurdu hep içimde. Bende korkmuyormuş gibi ıslık çalar, bağırır çağırır kuzuların arasına sokulurdum. Zira; kuzuları melâike olarak öğretmişlerdi bana. Kuzuların ve oğlakların Anneleriyle buluşmaşı ise tarif edilemez bir duygu coşku ve en güzel türķüydü.
Güttüğüm kuzular ve oğlaklar büyüdüğünde satılır ve ben onların ardından ağlardım. Ama yeni yeni kuzularım oğlaklarım olurdu...
★Dağların yamaçlarında eğleşip meleşirlerdi
Itır kokulu otları taze çimleri kekikleri yerlerdi
Sağa sola ileri geri hoplayıp halay çekerlerdi
Siyah beyaz sarı alaca bilseniz ne şekerlerdi.
Benim melâike oğlaklarım ve kuzularım...

~Ziyana kaçan koyunları ve keçileri çevirmek için çılgınca koşarken bilmeden yassı taşların ucuna bastığımda taşın diğer ucu taak diye vay vay kemime vurur, ister istemez tek ayak üstünde seke seke devam eder veya toprağa oturup ufuldanarak acısının dinmesini beklerdim. Eğer yanımda birisi var ise acıya rağmen zoraki gülümseyip, "Acımadı ki derdim"!..
Bir süre sonra ıslık çalar, adını bilmediğim sonunu getiremediğim yarım yamalak sevda türküleri söylerdim. Bazen köydeki eve gittiğimde radyodan "Ben koyunu güderim, Arkadaşım kız olsa" türküsü kulağıma çalınır içim cız ederdi. Zira; şimdiki hiç bir kız koyun gütmek istemezdi, umutlarım,hayallerim gaz lambasının titrek ışığı gibi sönüp giderdi.

★Anam arıyor yavuklu kız bana
Zor beğeniyom diye kızma ana
Şöyle olsa bol kaymaklı dızmana
Yemek seçiyom diye kızma ana

Hem kızlar kuzuyu seviyor ana
Uzaktan bile bakmıyorlar bana
Gerçi kim gelir garip bir çobana
Kısmetim böyle diye kızma ana

Sevdiğimi eller aldı kor bana
Kader böyleymiş hayıra yor ana
Her güzele talip olma sor bana
Yar bulamıyom diye kızma ana

Çobanım diye bakarlar hor bana
Sorun beni dağa,taşa,ormana
Alemin sözleri gelir zor bana
Seni üzüyom diye kızma ana

Hayallerim gizli sevdalarım vardı, Sevdamı agaçlara kuşlara kır çiçeklerine söyler mağara duvarlarına kazırdım.

★Huyu güzel aklı başında akranım olsun
Yorgun dizlerime,derdime dermanım olsun
Kolları yastık saçlarıda yorganım olsun
Oğlunu başkası sarcak diye kızma ana.

Boyu boyumca buğday tenli,köylü güzeli
Güleç yüzlü kömür gözlü yanağı gamzeli
İnce belli bal dilli birazcık da cilveli
Elin koynuna girecek diye kızma ana.

Allı morlu şalvarlı yazması da oyalı
Elleri kınalı saçları doğal boyalı
Namuslu uslu oturaklı soylu olmalı
Gâli saltanatın bitcek diye kızma ana.

Bağ bahçe çapalasın süt sağsın un öğütsün
Börek çörekler açsın sana torun büyütsün
Benle beraber kırlarda keçi koyun gütsün
Papucun dama atılcak diye kızma Ana

Kendi kendime konuşur ortalığa veya sürüye nara atar, sesime dereler karşılık verirdi. İşte o zaman daha çok daha da çok bağırırdım.
Köpeklerle birlikte koşar yarışır, oynaşır, onlarla konuşur. Kuzulara oğlaklara isimler takardım. Ağaçlara tırmanıp yüksek ve ince dallarında oynar kimi zaman da düşerdim. Eşekten düşmelerin sayısını bile saymazdım. Derelerden veya küçük çalıların üstünden uzun ve yüksek atlamalar yapar, çok uzaklara düzgün ve uz taş atardım. Çomak elimde bir mızraktı sanki.
Koca koca taşları kaldırır yuvarlardım.
Toz toprak içinde, ot samanla karışık ağaç gölgelerinde ve kuytularında dinlenirdim. Taşlar, kayalar köstebek kubbeleri oturaktı bana. Bazende yemyeşil çimlere uzanır yatardım. Kepeneğim evim, ay ve yıldızlar ışığımdı benim. Buram buram ıtır kokan her mevsim açan çiçeklerim ve gerçekleşmesi imkansız aşklarım vardı.
Öylesine inadına doğaldım.
Koyun keçi çanları, kuzuların oğlakların meleşmesi, rüzgarın yağmurun sesi, yaprakların hışırtısı, suların şırıltısı ve kuşların cıvıltısı dinlediğim en güzel kusursuz müzik ezgileriydi.
Tabiat Anadaki tüm can lar, ormandaki bütün ağaçlar seyircimdi sanki. Meğerse ben o yıllarda bilmeden olimpiyatları
Yaşamışım. Kimbilir kayıda geçmeyen sayısız rekorlarım vardır.

*Yıllar sonra düğünüm olurken şu satırlar türkü oldu yüreğimde;

Kısmetim şu karşı köydenmiş bana
Yetmedi ömrün göremedin ana
Selam,duam olsun babama sana
Sensiz düğün ediyom kızma ana

Mevlâm razı olsun komşudan dosttan
Güzel düğün oldu dillere destan
Bari birazcık güleydim mahsustan
Yazımız böyle diye kızma ana

Kurbanlar kestik çadırlar kuruldu
Gökyüzü bir ağladı bir duruldu
Sen rahat ol anam yuvam kuruldu
Katkım olmadı diye kızma ana

Ve...şimdi hep keşke keşke diyorum; o anlar o günlerin hayatım boyunca unutamadığım yıllar olduğunu bilmiş olsaydım... Geriye o günlerden bu şiirim kaldı;

Çoban

Çocuk yaşta beni dağa attılar
Kepenek altında sabah eyledim
Önüme bir sürü davar kattılar
Toz toprak içinde iflah eyledim.

Kuru somun peynir soğandı aşım
Ot saman olurdu hep üstüm başım
Karışırdı terim ilen göz yaşım
Bazen isyan edip günah eyledim.

Ormanın düzünde kışlamız vardı
Koru buram buram ardıç kokardı
Yazın güneş çarık gibi yakardı
Yaban hayatı ben essah eyledim.

Gün doğmadan sürü dağlara yürür
Derelerden bazen duman sel yürür
Karanlıkta sanki çalı dal yürür
Sabrımı korkuya silah eyledim.

Dağda taşta zormuş karın tokluğu
Kapatır yolları karın çokluğu
Aklıma düştükçe yarin yokluğu
Kavalla dertleşip ferah eyledim.

Saf masum hayvanlar can dostum oldu
Yaylalar ovalar neşeyle doldu
Patikalar huzur veren yol oldu
Baykuş konan ini dergâh eyledim.

Coşkuyla meleşir kuzu koyunlar
Kaymak gibi sütler sımsıcak yünler
Bir ömre bedelmiş o kutsal dünler
Hiç aklımdan çıkmaz eyvah eyledim.

Dünyadan habersiz gözden ıraktım
Çoban olmak için belki çıraktım
Ben sevdamı dağda,kırda bıraktım
Divane gönlümü ıslah eyledim.

Bir nefes gibiydi geçti seneler
Kulaklarımda hep kuzular meler
Harmanda savrulup uçtu teneler
Düvenler üstünde semah eyledim

*Çobanlık bir sevda, kutsal bir davadır*

Enver Bilgiç (çocuk çoban)

Enver Bilgiç
Kayıt Tarihi : 10.10.2022 11:16:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Yaşandı (Gerçek)

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hüsamettin Sungur
    Hüsamettin Sungur

    Duygu yüklü şiirinizi
    beğeni ile okudum

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Enver Bilgiç