Çoban Ali Türküsü
İnsan olur da sevmez mi? Bu sorunun yanıtı “Sevmez mi hiç? ” şeklindeyse sorun yoktur. Eğer bunun tersi söyleniyorsa durum çok ciddidir. Hemen tedaviniz için bir psikiyatra başvurmanız önerilir. Sevgi aslında yüreklerimizin başkaları tarafından algılanabilen biricik dışa vurumu olsa gerektir. Yaşadığımız dünyayı daha bir yaşanır, insanları da daha bir insan yapan bu yüce duygu, Allah’ın insana bahşettiği en muhteşem güzellik değil midir, sorusuna herkesin yüksek sesle “evet” dediğini duymuyor musunuz? Bakın bakın. Ne buyurdunuz? Evet mi dediniz? Tabii ya. Siz de evet dediniz.Yok canım, ağzınızdan kaçmadı. O duyduğumuz yüreğinizin sesiydi.
Evet, Keles ilçesi Kocakovacık Köyünden Çoban Ali derler bir delikanlı yaşamış vaktiyle. Koca bir yaz günü otlattığı koyunlarını suya getiren Çoban Ali, köyün başındaki çeşme başına geldiğinde testisini dolduran Hasan Ağa’nın güzel kızı Gülsüm’le karşılaşır. Ali Gülsüm’e gözlerini kırpmadan baktığı halde; Gülsüm Ali’ye yazmasının kenarından ve daha utanarak bakabilmektedir. Zamanı bilinmez ne kadar bakıştıklarının. Hiç konuşmasalar da her ikisinin de yüreğine o malum ateş düşmüştür bir kere. İnsanı yakan en lezzetli ateşle yanmaktadırlar. Gülsüm evine neşeli türküler mırıldanarak dönerken, suya giden iki kız arkadaşı laf atar.
Zekiye: Ne o kız? Rüyanda beyaz atlı prensini mi gördün?
Gülsüm: Sana ne ki? İster gülerim, ister somurturum. Sorgucu başı mı kesildin başıma.
Zekiye: Hiiiç. Her zaman suratından düşen bin parça olurdu ya, işte ondan sordum.
: Bırak şu suratsızı Zekiye, babanı biliyorsun. Unuttun herhalde, ilerlekte bir geç kaldıydın da neler olduydu. Bana da bir sürü laf işittiriyorsun.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.