O ılıman iklimli vakitlerin penceresinde hercai unutulmuşluklar zemherisini içer aşk, ufku tırnaklarıyla okşarken…
O sığ denizlerin kayıp medeniyetlerinde bir sebep ararız bu kahredici yolculuğa ve yalnızlığımıza, vakit düşünüş olur…
O kekre mevsimlerin yanaklarından içsel sevilerimiz akar, yosunlarla çevrili bu sevda denizinde sancımız sabrımız olur...
O raflarda gününü bekleyen gönül davalarımızın kararsız dudağından dökülen asil sözdür aşk, sevdikçe kahrımız olur…
Çoğul bekleyişler sürmüş ellerine bir kız. Ufuk çizgilerini birbirine ekleyerek, mağrur bekleyişlerin mor iksirlerini bir dikişte içerek ve umudun o hazin resmini aşkın kalemiyle çizerek. En koyu karanlıkları, en enlemsiz çarpıları ve ezberi bozulmuş pişmanlıkları birbirine çarptığın zaman şafakları çağıran o soylu sorguyu istemektir aşk, yanı başımda. Işıltılarla biçimlenen bir güneşin, ışıklarla harmanlanan bir gülüşün içinden süzülerek bana geliyordun, ben dudağımdaki sevgi sözcükleriyle yokluğuna içerken.