Çınar gövdesinin kaktüsü

Cevat Çeştepe
1210

ŞİİR


147

TAKİPÇİ

Çınar gövdesinin kaktüsü

bu şiir,
aynı kökten boy veren çiçekler ve dikenlerin kısa hikayesidir.

.....,

üst üste koyup gece yarısı, en derin olan ile en doğru bakışı
gerdeğe sokmuş bizim sokağın bilgesi, felsefeyi ve mantığı.
fon romantizmin dorukları, renkler pastel ortası aşk kırmızı
lakin döşeğin soyu zifir karanlık, mezhebi kör cehalet olunca..,
doğum sancısı umut için çekilir her zaman ama
doğan, umut olmaz her doğumda...

/‘yanlış’ kendini en tartışılmaz ‘doğru’ görüyorsa eğer
mümkün mü saymak, bir yanlışın kaç doğru götürdüğünü /

,

yani demek istediğim, verilen su can suyu olurken çeliğin
akıbet bazen, kollarının arasından sıyrılıp kaçar niyetin
bilmez namludaki mermi, ölümü olacağını bütün renklerin.
timsah gözyaşlarıyla silinir, güneşle beraber doğan çizgiler..,
karanlığın acı sessizliğinde aydınlığa veda eder
hükmü infaz edilmiş sesler...

/kime ait olduğunun ne önemi var tetikteki parmağın
namlunun kör gözü, baktığı her yerde sıradan ölüm görürken/

,

bu şiir,
aynı kökten boy veren çiçekler ve dikenlerin kısa hikayesidir.
ama aşağıdaki masal okunmadan yazılmıştır.
“ne zaman bir çocuk gülse, bir peri doğar.
ne zaman bir çocuk ben perilere inanmıyorum derse bir peri ölür.”

Cevat Çeştepe
Kayıt Tarihi : 18.8.2014 08:58:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Hatice Ak
    Hatice Ak



    Bana daha önce bir Çam ağacının mitsel ve fiziksel özellikleriyle başına gelenleri çağrıştırırken, bu okumamda, gövdelerine kocaman çivilerle sabitlenen tutaçlardan derenin bir yakasından öbür yakasına su taşımak için yapılan kanalları çağrıştırdı, o kanallar ki kim bilir gece gündüz ne kadar su taşırlardı, bazen süzek denen çitlere takılan ve su ile gelen bir incir, bir elma veyahut bir dal semiz otunu takıldığı yerden alma oyunu oynadığımız günler geldi aklıma. Yüksekliği, biri düşse kolu-bacağı ya da ayağını kırmaya yeterdi, yeterdi yetmesine de biz hangi cesaret girerdik o ağaçtan dönme kanalın içine işte onu bilemem. Çocukluk deyip geçiştirelim en iyisi.

    Ağaçlar ne kadar çivi yutsalar da dört mevsim yeşil kalırlardı, bunlar çınar değildi elbet, çınarlara pek dokunan olmazdı. Karaağaç, Karacaağaç derlerdi de hangisi doğruydu bilmem. Mini minnacık, kozalakları olan yumuşak ve hafif söbemsi yaprakları çaok narin olurdu ve ateş tutuşturmaktan başka hiç bir işe yaramazdı, odunu da oldukça çabuk parlar çıra gibi is çıkartırdı.

    İşte bu şiiri bu kez okuduğumda o ağaçları hatırladım, bu kadar değil elbet, gövdelerinin kuzeyinde yosunlar oluşur, sonra da yosunlara sımsıkı yapışan sarmaşıklar uzar da uzardı.

    Aman sarmaşıklara dokunma içinde zehirli sürüngenler olur diye gün boyu tembihlerdi rahmetli annem, ben söz dinler miydim, bunu da bilmiyorum.
    Bir musibet yaşadığımı hatırlamıyorum demek ki ya tembihleri tutmuşum,
    ya da birinin hayır duasını almışım, ben bunu da bilmiyorum.

    Ama o zamanlar, kimse kimse için fesatlık düşünmezdi ki, ayrı gayrı olmaz, kimse kapısına kilit vurmazdı, ne kimse varlığıyla övünür ne de yokluğuna yerinirdi.

    Ne bileyim, o zamanlar nüfus az ama insan çoktu galiba...

    Cevap Yaz
  • Hatice Ak
    Hatice Ak

    Ayrı iki kök biraz büyüyünce tek gövde haline gelen bir çam ağacının öyküsü bu, hani muzırlık olsun diye birisi bu ağaca bez bağlarsan bütün dileklerin kabul olur demiş birine ve tavsiyeye uymuş ötekisi ve dilden dile-elden ele yayılmış, çam ağacı bu hep tepesinden uzar ya, gün gelip toprağa yakın bez bağlayacak dal kalmazsa hiç şaşırmayacaktım aslında... Hani söylentiyi önemsediğimden değil de yolumuzun üzerinde olunca fotoğrafını çekmişliğim olmuştu benimde... 

    Hani dijital ya her şeyimiz hah, o da işte saklandığı dijital ortamın eskiyip çöpe atılmasıyla kayboldu gitti....Masal da burada bitti demeyeceğim, henüz şiire giremedim...Yani ne bileyim, her şey kendi mecrasında yürüse, Amerika tekrar keşfedilmeye çalışılmasa, keşifler daha modern bir şekle sokulsa, az masraf çok fayda hedeflense... 

    Yani şiir kadar umut dolu olsa her şey ne güzel olurdu... 

    İyi ki şiirler var, tam bir yerlerimizden kırılmaya yüz tutmuşken imdadımıza yetişiyorlar... 
    İyi ki şiirler var ve iyi ki sizin gibi şahane şiirler yazan saygıdeğer şairler var.... 

    İçtenlikle kutluyorum sayın ÇEŞTEPE... 

    Nice şiirler paylaşmak umut ve dileğiyle.... 

    NOT: Çam ağacını bu yıl hiç görmedim, yol çalışması vardı, belki de kesildi...Bilmiyorum.... 

    Cevap Yaz
  • Muharrem Soyek
    Muharrem Soyek

    Bence perileri öldürmeliyiz. Periler, insan uygarlığının günahlarını gizleyen cehennem ajanlarıdır.

    Cevap Yaz
  • Canan Akpınar
    Canan Akpınar

    /kime ait olduğunun ne önemi var tetikteki parmağın
    namlunun kör gözü, baktığı her yerde sıradan ölüm görürken/

    sanki ölü doğarmış gibi bu coğrafyada tüm çocuklar...

    yeniden şiirde olmak güzeldi...
    Saygılarımla...

    Cevap Yaz
  • Muzaffer Kalaba
    Muzaffer Kalaba

    cevat bey,
    elbette doğum sancısı umut için çekilir...ama bazen umut umutsuzlukla sonuçlanabilir....aydınlığın karanlığa dönüştüğü anda umudun umutsuzluğa dönüştüğü anlardır....faili meçhul cinayetler....yargısız infazlarda tetikteki parmağın kime ait olduğu değil ...önemli olan ölümlerin sıradan bir hal almasıdır...final harikaydı...emeğinize sağlık....değerli çalışma olmuş...nicelerine...

    selam saygı şiire ve şairinedir....

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (76)

Cevat Çeştepe