Cin cüce ve arkadaşları-4 Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Cin cüce ve arkadaşları-4

V.
Köstebek köstekli saatini kürkünün içlerinden bir yerden çıkardı, saat dört onsekizi gösteriyordu.
-Sabaha biraz daha var dedi kendince.
Çadırın kapısındaki fermuarı çözerek dışarı çıkmak istedi. Yerin diplerindeki bu yerde,derin birkaç nefeste havayı içine çekti. Çevresindeki yıkık dökük parça yapılara gözü takıldı. Acaba bunlar nasıl yapılmıştı; bu taştan yapıların bu şekle gelmesi için ne kadar süre geçmiş olabilirdi ki? Kim yapmıştı bunları? Ne amaçla? ...
Gene sisliydi ortalık, ve hiç de bitmeyecek olabilirdi.
Büyük kapı az daha uzakta haşmetiyle orda hareketsizce duruyordu. Neyi bekliyordu? Issızlıktan çekinerek gene içeri girdi ve kendini uyumaya zorladı Kumral Köstebek. Arkadaşları mışıl mışıl uyuyorlardı, görünüşe göre uyanmaya da pek niyetleri yoktu. Fermuarı çekerek, çadırı aynen üstünden kapadı; yetinmedi, bir de bezin önüne tencereler ve cezveyi yığdı.
*
Sabah kahvaltılarını yaptıktan sonra Cin Cüce, Uçan Köstebeklerin Kumralı ve Quarla bu duvarın gerisindekileri anlamak üzere burayı çevreden dolaşmak istediler ama bitecek gibi değildi. Gene üçü birden gittiler; soldan, sağdan… Olacak gibi değildi. Sonra cin uçtu gitti, birkaç yüz metre kadar gitmişti ki, duvar orda bitti ve tepeden girdi bu şeklin içine. Aşağıda Köstebek hızla kazmaya başlamıştı; Quarla da kapının üzerine ve kenarlarına şiddetle bakarak kurcalamaya değer bir nokta bulmaya çalışıyordu… Sonunda bir kol buldu, ama lades kemiği kadar küçücük; onu çektiğinde dev kapı yavaş yavaş kalkmaya başladı. Sağır edici denli gıcırtılar gölgesinde, meraklıca içeri doğru uzandı. Köstebek ise çoktan kazdığı yerden içeri girecek bir yol bulmuştu.
Hepsi içerde buluştu…
*
Hızlanarak koştular.
-Bir koridor olacaktı! ! Diye uyardı Cin.
-Zor değil dedi cevapladı Köstebek ve güldü. –Kazarım şimdi
Ve kazdı. Kazdı…
Ama kazdığı delik büyüdü, büyüdü ve bu ortaya çıkan kuyu-delik onları kapsadı; aşağıya düştüler
*
Eşyalarda kaplı bir odada, kanepe arkasında, büyük masa ve sandalyeler arasında gizlendiler. Ardından birden ortaya çıktılar.
-Sen kimsin? Senin adın yoksa Yavru Tavşan Felix mi? diye sordu Kumral Köstebek orda masabaşında çabalayan canlıya.
-Hayır, ben yavru tavşan değilim. Benim adım Kedi Felix. Burası da Kişilik Yenileme Merkezi değil, Karakter Türetme Merkezi. Ama artık eskisi kadar çalışmıyor. Çok önceleri dünyadaki insanların bir kısmı buradan çıkmıştı… diye cevapladı Tuhaf Canlı. –İşe yarar tiplerin çoğu buradan çıkmıştı, Litosfer’den…
Hamur gibi bir pelteyi eline yumup sıkıp oynayan Felix, topak şekli ordaki dizim dizim uzunca kalıplardan birine fırlattı; orda yapışıp kalan hamurvari üzerine elektrik işlemeye ucu düğmeli bir devre yukarı tavandan doğru elektronik sesler eşliğinde yaklaşmaya başladı… Sonra bir soru duyuldu:
“Einstein kanunlarına göre yoktan var vardan da yok olamaz; peki fakirin cebinden alınıp zenginin cebine koyuluyorsa, durum neden böyledir? A. Bu saçma bir soru B. Hayır, kural gene de işliyor zaten; para sadece yer değiştiriyor”.
-Bunu şimdi cevaplamayacak ama ilerisi için faydalı dedi Felix.
Kedi’nin lafı bittikten sonra Köstebek ve Quarla’ya dönen Cin
-Burası henüz Taşküre üstelik dedi…
Sonra Helix’in fırlattığı o hamuru alarak elinde biraz oynadı. Hamur hala konuşmuyordu…
-Konuşacak... diye yanıtladı Tuhaf Canlı. Helix Felix olduğunda Kedi de yavru tavşan görünecekti.
Bu bir anlık geçişti belki de önemli olacak… Burdan dolaşarak, geçerek, çekirdeğe doğru devam mı edecekler demekti?

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 8.12.2007 22:47:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Akın Akça