Vardır fark kanaatkarlıkla masumiyetin,
teslimiyetçilik
arasında …
Öyle ki, bilinir bilinenlerce,
fakruzaruret olur sonu yolun
o Birisi bir diğerine seçilirse.
Atatürk
buralardan çıkardı,
her halikarda …
Sumru Çörtoğlu ile Tuğcu Tülay
zor zamanlar’da;
alın koyun
-‘diferansiyel değiştirecekmiş
olacak olan,
olan
ki bir ihtar verilmedi ona ise
karışık bunla çekilen onun kulağı
uçan kuş duyarıdı
büyük ihtimalle ya-
Öncel çiftçi’in topçu hanımını
bir de yanlarına;
işte kutsal üçte
kutsal Türk kadını! ! !
Sultan velet ile Ağar el ele,
huşu ile dönerek semazen girdiler evcilik evine
hoop! diye..
Çatı çatırdadı birdenbire:
Pat diye değil “pıt” diye olur, olmalıdır böyle şeyler…
Sessiz sakin,
huzurlu -
ama- bir bunlar kadar da hızlı …
İzmir’deki Pazar yeri;
öncesinde, Danıştay;
Kocatepe’ye çıkarttırılan ite kaka, Ecevit;
Anafartalar ve şimdi de,
7 ceset
-6’sı varıdı,
Allah Rahmet Eylesin
yedincisi de hastanede mefta.
Matematikçi değilim ama
saymayı unutmuşmuşum heyhat
-muşmula ya da öyle böyle muştulardan mı
dem vuruyorum (!)
çay nasıldı ya? demli mi telveli kahve mi.-
Kaç ceset bıldırlar arkanda
dolaylı düşük alt dudak yapı ılımlılığınla?
Hem Siirtli hem Rize’den hem de Kasımpaşalı,
vay canına ne kozmopolit;
hem alt üst hem,
bir yol keser Manisa’da Çanakkale’de mitinge
adamları
otobüsleri,
bir ışık keserler
veremesinler diye televizyona döngüsünü olayın.
Sayar mangırı Padişah,
mangırı bile kül bırakmazmış ama:
Din, hakgetire;
para bile araç buna o bile külfet.
Tıngırdat zırıltılarını;
sağır oldum bir de belki kör,
olmalı tedavi,
hele durunerde acaba hastanedeki
yeni usül zenne hemşireler?
Bak bir isyan çıkacakmış
“hamamağası hemşirelerin” arasında,
sarığını zihninden çıkartacaklarmış senin
-nasıl sünnet olmuştun hani?
Hatırlamazsın ki, ağlamış mıydın?
Dokunulmazlık sana göre Kuran’da yazıyor,
ama vadesi el sürülemezliğinin
de kısaldıkça kısalıyor …
Dolaylılık düzmecesini, kılıfını,
yüklenen sırtına
ve hakgetiren her şeye çıkarlarındaki
bir peygamberdevesi.
Suyu yalanı, hörgücünde.
Allah dil vermiş;
şeytan da, bir nevi …
Biri çatala ayrılmış,
düz gitmiş diğeri,
dere tepe düz.
Öyleymiş böyleymiş
iletişimin büyüsü.
Memiş ne demiş ne dememiş
de aklı kuruyemişe ermiş
ve tazefasulye sonra yemiş, içmiş,
daha sonra da Keto’ya vermiş veriştirmiş.
İbiş bunu görmüş sahneden
Cennet’in hasbahçe’sinde
-izdüşüm yeryüzündeki
bir sessiz sakin kıyı bahçe-i Göksu’da kıpırdanan
ve tahta kıkırdayan kanat bir çift zar
ama zarın içinde ne var? -
e burnu uzamış.
Siz utanmıyorsunuz hala,
ben artıkın utanıyorum
-
Akın AkçaKayıt Tarihi : 7.6.2007 15:49:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
4. kısım daha çok aşk (özl. Son dize) 2. ve 3. kısım ise daha çok “fark” ama bu fark olumsuzluğu üzerinden giderek, olumlu bir farkı da kastetmeye çalıştım. Ve, ulaşılması gereken, her koşulda … yani iyi ile kötü farkı Şiir Atamızın kendisi ve devrimlerinden Anayasa Mahkemeleri ve Danıştay vs. ile takibedip doğru kötü gelişmelere gelip ordan da aşkın diyaloğuna bağlanır gibi oldu. Sonra da memişler ibişler işe karıştı. Yani fena sonuçlanmadı iyi :) Bu şiir için Sultan velet’i ayrıca incelememiştim fakat veletleşti Mumcu aldatisyen pek bir masum çocuk ondan öyle yakıştırmak zorunda kaldım. buradan bir uyarı da yapayım, anlayamadığım bir konuda, her ne kadar yeri gelmese de: “rengahenk” adlı türetmem çeşitli şiirlerde geçmişti daha sonra bir trt programının adı mı ne olmuş gördüm ve bir şey daha vardı ya neyse. Eğer bu bir keşifse belirtirlerse sevinirim ne güzel ki bulmuşlar o zaman aksi halde yanlış bir tavırdır bu yaptıkları. Yoksa ben mi hatta bi yerden duydum bilinçaltıma diye tahlil ettim kendimi ama yok o da değilmiş seçenekler arasında Betacolor vergi iadesi zarfı gibi kağıt üzerinden karmaşık kurşunkalemlerden geçrilme, o notlardan şekil alan uzayan :) selam dostlar :) mükemmel gun dilerim
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!