Yine bir pazartesi sabahının verdiği sendromların kıvranışlarıyla güne ilk “Merhaba”sını yaptı Yosun..
Aslında dünden kendini hazırlamıştı işe gitmek için fakat gece hiç uyuyamadığından olsa gerek, bir türlü kalkamıyordu sıcak yatağından.. Şeytan mıydı onu dürten yoksa acılar mı diye düşündü.. Cevabını bildiği soruları sormak nasıl bir çelişkiydi.. İşe gitmek istememesinin tek sebebi Mehmet’ti şüphesiz.. Artık yüzüne bile bakmak istemiyordu onca yaşanandan sonra. Mecburdu, kalktı ve her günkü gibi ihtişamıyla yollara düştü..
Nihayet otobüs durağına geldiğinde saat 08:00’ a varmak üzere idi.. İş saatine az bir zaman kalmıştı ve hala kahrolası otobüs gelmiyordu. Acaba ne zaman gelir diye hareket amirliğine doğru yönelecekken bir anda o korkunç sesiyle otobüs durağa yaklaşmıştı. Herkes bir bir giriyordu otobüse. Ah bütün yerler dolmuştu şimdi yarım saatlik yolu ayakta geçirmek zorundaydı..
Otobüse bindiğinde yüz kadar kişi vardı muhtemelen ve kendisi de dahil olmak üzere kimseyi tanımıyordu. Herkesin yüzü yabancıydı.. Birinin gözleri küçük diğerinin ise boyu çok kısaydı ve tutunacak yerlere var gücüyle asılıyordu. Yazık diye düşündü Yosun..
Tam o sırada bir gençle göz göze geldi. Ne kadar da temiz bir yüzü vardı gencin. Sanki suların berraklığında dünyaya gelmiş ve günahlarından arınmış olarak büyümüştü. Yosun tüm bunları düşünürken genç yer verdi ve; “Buyrun oturun siz.” Dedi.. Yosun bu duruma hem çok sevinmişti hem de utanmıştı. Aslında yer vermekle utangaçlığın ne alakası vardı. Sanırım saçmalıyordu hafiften.
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız