Ak gövdemde göveren hayat vardı önceden
Canlı cansız varlıklar bana yârdı önceden
Bazen yörük kızına sevdalı belik oldum
Bazen kara çadıra koyu gölgelik oldum
Sırtımı ısıtırken çobanların nefesi
Rüzgara eşlik etti çıngırakların sesi
Kimi zaman başıma beyaz bere takarak
Çocukları seyrettim uzaklardan bakarak
Canımdan can verirken şu doğurgan ellerim
Rengarenk köyler ile süslendi eteklerim
Sizden evvel buraya nice uygarlık geldi
İmparatorlukları birer birer devrildi!
Çok uzun senelerdir adım Toros dağları
Hiç bitmez anlatmakla o perçinli çağları!
Desem anlar mısınız içimdeki sancıyı?
Aramıza koydunuz od denen yabancıyı
Yemyeşil saçlarımdan tutarak devirdiniz
Birkaç kibrit çöpüyle tamuya çevirdiniz
Göğsüme dağılırken ağaçların nüvesi
Sizin kadar yakmadı içindeki güvesi
Kara bir leke gibi kaplayınca mutsuzluk
Tam kalbime saplandı, kemirdi umutsuzluk
Alev kanatlı kuşlar düştü de toprağıma
Bir damla su düşmedi dalıma, yaprağıma
Ciğerimden koparak yükselince çığlıklar
Hep beraber ağladı Akdeniz’de balıklar
Şu üç günlük dünyada aslında bir ölüsün
Soruyorum ey zâlim, hangi Âdem dölüsün?
Öz benlik mayasına karıştırıp gafleti
Bilmem ki kim öğretti sizlere bu nefreti?
Elbette yeryüzünde en tehlikeli ursun
Bahşedilen doğayı tehdit eden unsursun
Salyalı çapulcuda oyunlar türlü türlü
Sezginiz mi köreldi, ağzınız mı mühürlü?
Ne çabuk unuttunuz kavruk ılgınlarımı?
Ne çabuk unuttunuz orman yangınlarımı?
Kör ve topal insanlık unutsa da salâmı
Tabiat unutur mu bu menfur katliamı?
Beni konu etmeyin sazı kırık türküye
Sen buna izin verme bağrı yanık Türkiye!
Kayıt Tarihi : 8.8.2024 20:41:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!