Çığlık.
Evrende haksızlığa, sömürüye uğrayanların çığlıkları geceye karışıyordu.
Pazara gitmişti.
Gece.
Daha da ucuz oluyordu sebze meyveler.
Üç kilo domates bir liraya satılıyordu.
Biliyordu üçünün beşinin ezik doldurulacağını.
Pazarcıların bir kısmı çocuklarını böyle eğitiyordu.
O küçük yaşta bebelere insanlar nasıl kazıklanır diye öğretiliyordu.
Bunun adına tırnakçılık deniliyordu.
Eve gidiyordunuz aldığınız malın nerede ise yarısı çürük çıkıyordu.
Kahrediyordunuz.
Sinirleniyordunuz ama başka çareniz yoktu.
Zabıtası yok muydu, pazarın, vardı, işte, vardı.
Vardı ama her türlü çürük mal da pazarda satılıyordu.
Biliyordu, markette domates bir liraydı.
Üşüşmüşlerdi.
Pazarcı, hakaret, aşağılama, küfür, laf atma, gereksiz bütün sözcükleri anlaşılır anlaşılmaz biçimde söylüyor, bağırıyor, geceyi renklendirdiğini zannediyordu.
Tenekenin içine doldurdukları kasa parçalarını yakıyorlar, gecenin serinliğine dumanı, isi katıyorlardı.
Isınıyorlar mıydı bilinmez ama ateşin rengi sıcaktı.
Domatesi alanlar, git başımdan belayı benden bulma telaşında bir an evvel alışverişlerini bitirip evlerine gitmek istiyorlardı.
O da domatesini aldı.
Parayı uzatmak için cüzdanını çantasından çıkartmak istedi.
Ancak cüzdanın yerinde yeller esiyordu.
Kocası çıkarken sıkı sıkıya tembih etmişti.
Çantana mukayyet ol diye.
Yüzüne bir sıcaklık geldi.
Gözleri boşaldı.
Kocası yirmi lira vermişti.
Oda haftalık sebze, meyve almak için, daha fazla çeşit alayım diye gece ucuz olduğu için pazara gelmişti.
Usulca domatesleri bıraktı.
Çok akıllı bir kadındı.
Çok cesaretli.
Ayakları yere basan bir yaşam anlayışı vardı.
Pazar çıkışlarında, pazarcıların yere attıkları sebze meyveleri götüren kadınları, erkekleri görürdü.
Evet.
Hiç büyük konuşmamıştı.
Gecenin karanlığında, yağ tenekelerinin içinde yakılan kasaların aydınlattığı gecede sebze meyve toplayanları gördükçe kınamamıştı.
Bir gün sıranın kime geleceği belli olmazdı.
Ne hikâyeler anlatılıyordu.
Kaybedenlerin.
Attan inip eşeğe binenlerin.
Haykırmak istiyordu.
Haykırsa sesini kim duyacaktı.
Kim.
Kadındı.
Bu ülkede kadın olmak zordu.
Kadından sorumlu bakanlığı vardı ama sorunlar daha da artıyordu.
Kadınların yüreğinden yaşam kopartılıyor, kadınlara gelen vuruyordu, giden.
İti kopuğu vardı.
Dikkatli olsaydın sende kadın diyeceklerdi.
Dikkatli olmak gerekiyordu.
Bu ülkede gecede dikkatli olacaksın gündüzde.
Hırsızlık o kadar artmıştı ki.
Hırsızlık malları çarşı pazara götürülüyor orada beş altı kat daha ucuza satılıyordu.
Memleket kayıt dışı ekonomiyle yürütülüyordu.
Kayıt dışı ekonomi bir nevi hırsızlık ekonomisidir
Devletten saklanan ekonomi.
Kalitesi düşük, garantisi olmayan, içinde hırsızların evlerden, işyerlerinden getirdikleri mallarda olan.
Memleket yürüyordu.
Ama kayıt dışı yürüyordu.
Ne ise bunlarda nerden aklına gelmişti.
Bazen düşündüklerine de hayret ediyordu.
O zaman dışından belli etmeden içinden kendisi ile matrak geçiyordu.
Oksfordlu çığlıkçı diyordu, oksfordlu sebze toplayan.
Birazdan, yerden pazarcıların attıkları sebzeleri toplayacak olan, kimsenin tanımaması için terörist gibi yüzünü diğer insanlardan saklayacak olan kadın kendisi olmayacaktı.
İşsizlik artmıştı.
Kocalar gündüzleri evde daha fazla görünmeye başladığında, karıları tez zamanda iş bulur diye izne ayrıldı diyorlardı.
Memleket tatile çıkmıştı.
Bazı komşu kadınları işi arsızlığa, yüzsüzlüğe vuruyor, ama o gülmüyordu.
Bazen kendisine kızıyordu.
Niye gülmüyordu, gülemiyordu.
Acaba kendisinde bir anormallik mi vardı..
Güpegündüz kapkaç terörüne kaç yaşam verilmişti bu ülkede.
Çığlığı evrendeki diğer çığlıklara karışıyordu.
Eğilmişti.
Başörtüsünü bir terörist, bir soyguncu gibi burnunun üzerine kadar kaldırmıştı.
Ezik sebze, meyveleri toplarken kimse ile göz göze gelmemeye çalışıyordu.
Gözyaşları sebze meyvelerin üzerine dökülüyordu.
Ne yapsındı.
Kocası o işi de zar zor bulmuştu.
Zaten her gece eve geç geliyor.
Yüzü hiç gülmüyordu.
O yoksuldu.
Kendisi yoksuldu.
Evlenirken takılan takılar da öylesine masraflar için gitmişti.
Elde avuçta yoktu.
Ne diyecekti kocasına.
Kocasının yüzündeki çığlıkları o duyuyordu.
Kendisinin gelecek hakkındaki çığlıklarını da kocası duyuyordu.
Çığlıklarla uğurluyordu kocasını işe.
Kapıyı kapatır kapatmaz dua ediyordu, Allah’ım işine gücüne sahip çık kocamın diye.
Ne ise ezik çürük demeden domatesleri topladı.
Pazarın öbür ucunda salataları dökmüşlerdi.
Oğlanda tam bir salata hastasıydı.
Ver eline salata yesin akşama kadar.
Onun içinde salataları da topladı.
Biraz rahatlamıştı.
Sonra birkaç patlıcan, birkaç kabak, bir tarafı çürümüş orta boy bir karpuzu da doldurdu poşetine.
Evinin yolunu tuttururken, içine ağlamaya başlıyordu.
Bu ülkede gözleri ışıl ışıl olan bazı insanların gözyaşı kanalları yanaklarına akmaz yüreklerine akar.
Yüreğine çığlığını gözyaşını akıtarak kapıyı çaldı.
…
Kayıt Tarihi : 5.9.2009 15:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!