ANILAR...ANILAR...ANILAR...
YALOVA'DA YAŞANMIŞTIR
ÇİĞ BÖREKLER...
Yıl 1985 Yalova'da annemlerin rıhtımdaki yazlık evindeyiz. 24 daireli olan apartmanın denize nazır bahçe katındaydık, manzara ve havası eşsizdi. Bahçemizdeki ortancalar ve güller herkesin dikkatini çekerdi. Ben her yaz okullar kapanınca kızımla birlikte Bursa'dan Yalova'ya gider, yazı orada geçirirdim. Babam her zaman onlarla birlikte olmamızı isterdi. Ablam da her yaz çocuklarıyla yazlığa gelir, hep birlikte uzun tatiller yapardık. Diğer kız kardeşlerimiz evli ve başka şehirlerde olduklarından, bazı hafta sonları veya bayramlarda gelir, bütün kardeşler bir araya gelirdik. Hepimiz toplandığımızda on dokuz kişi olurduk. Bir kısmı arabalarıyla gece yatmaya şehrin içindeki kışlık evimize gider, sabah yine kahvaltıya yazlık eve gelirlerdi. İki posta kahvaltı sofrası kurulurdu. Babacığım ve annem bizler yanlarında olunca çok mutlu olurlardı.
Babam gülerek:
"Ali Baba'nın çiftliğine hoş geldiniz" derdi.
Babamın ismi de Ali Ekrem'di. Biz de Ali Baba şarkısını söyler, babama şaka yapardık.
Yaz sezonu boyunca bütün masrafları babam yapar, bize hiç para harcatmazdı. Çok cömert ve sevecen bir insandı. Hafta başı İstanbul'a gider, şirketteki işlerini takip eder, hafta sonu dönerdi. Ablamın üç tane oğlu vardı. Büyük oğlu İhsan üniversiteye gidiyordu. Yaz tatili için Yalova'ya gelmişti. Annem ilk torunu olduğu için onu çok sever, her dediğini yapardı. Bir gün İhsan denize yüzmeye gitti, akşam üzeri döndüğünde annemin yanına gitti:
"Anneanne okul arkadaşlarım İstanbul' dan bir arkadaşla haber yollamışlar, yarın Yalova'ya geleceklermiş. Ben senin çiğ böreklerini onlara anlatmıştım. Bize çiğ börek yapar mısın?" diye sordu. (O zaman cep telefonları, internet yoktu). Annem:
"Yaparım anneanneciğim, kaç tane yapalım?" diye sordu. Yeğenim İhsan biraz düşündü:
"Sen yüz tane yap anneanne, beş tane arkadaşım gelecek" dedi. Annem:
"Çok değil mi oğlum?"
"Değil anneanne, biz eve gelmeyiz. Deniz kenarında yeriz" dedi.
Annem ertesi sabah erkenden iki kilo kıyma, büyük paket un aldırdı:
"İnci sen de bana yardım et kızım, ben yalnız öğlene kadar yetiştiremem"
"Bugün deniz çok güzel anne, ben kızımla yüzmeye gidecektim" dedim.
"Deniz kaçmıyor ya kızım, bak karşımızda duruyor. Börekleri bitirelim öyle yüzersiniz" deyince mecburen ben de mutfağa girdim. Önlükleri bağladık, saçlarımızı topladık. Annem hamuru karmaya başladı:
"Anne çok fazla un koydun" deyince annem:
"Fazla değil kızım, onlar genç, deniz kenarında iştahları açılır, hepsini yerler" dedi ben de ses çıkarmadım.
Hamur dinlenirken annem böreklerin içini hazırladı ve salondaki mermer masada, börekleri yapmaya başladık. Annem:
"Kızım ben açayım, sen de etleyip ruletle kes" dedi.
Annem açıyor ben etleyip şekil veriyordum. Annem, bırakıp gitmemem için:
"Aferin kızım, pek güzel yapıyorsun" deyip durmadan beni pofpofluyordu.
Annem elli tane börek açtıktan sonra:
"Sen açmaya devam et kızım, ben kızartmaya başlayacağım" deyip börekleri benim başıma bırakıp mutfağa gitti.
Ben durmadan merdaneyle açıyor ve etleyip kapatıyordum, bir yandan da sayıyordum. Tam yüz tane oldu daha bir sürü hamur ve iç kaldı. Mutfağa gidip anneme:
"Tam yüz tane oldu anne, hamurlar ve iç bitmedi. Ben bırakıyorum artık yoruldum" dedim. Annem:
"Günah kızım, hamur atılır mı? Onları da biz yeriz, hadi yavrum yapıver, ben de çok yoruldum' deyip ağlamaya başlayınca mecbur açmaya devam ettim.
Tepsiler doldu, koltuk ve kanepelerin üzerine temiz bezler yaydık, salonda börekleri koyacak yer kalmadı. Annem bir yandan kızartmaya devam ediyordu. Sonunda tam yüz elli tane çiğ böreği yapmayı başardık.
Saat iki oldu, gelen giden yok. Annem:
"Nerde kaldı bu çocuklar, börekler soğuyacak".
"Gemi bir saat önce geldi gördüm, ister misin gelmesinler anne?" dedim.
Bir saat sonra İhsan mahcup bir halde geldi:
"Anneanne arkadaşın evine telefon ettim, geminin saatini kaçırmışlar, bu evin telefon numarasını bilmediklerinden arayamamışlar. Kusura bakmayın, özür dileriz dediler" deyince annem sinirlendi:
"Bir daha arkadaşlarıma börek yap dersen, vallahi yapmam haberin olsun. İnci teyzenle size börek yetiştireceğiz diye canımız çıktı" deyince yeğenim İhsan gülerek:
"Anneanne üzülme, ben onların hepsini yerim" dedi.
Annem üzüntüden ağlamaya başladı:
"Bu kadar böreği kim yiyecek kızım?"
"Ben sana çok yapıyorsun dedim anne" deyince annem:
"Hadi kalkın karpuz keselim de börekleri yiyelim, acıktık" dedi.
Masaya yeğenim, ben, kızım ve annem oturduk, nar gibi kızarmış börek dolu tepsinin birini ortaya koyduk. Annem İhsan'a gülerek:
"Hadi bakalım bu tepsiyi bitir de görelim. Daha üç tepsi var" dedi.
Hepimiz birden gülmeye başladık, dakikalarca güldük.
Akşam üzeri Ankara'dan ablam, eniştem ve diğer iki oğlu geldi. sürpriz yapmak için haber vermemişler. Çok sevindik, börekleri ikram ettik. Ablam:
"Biz de kısmetimize gelmişiz, canım da o kadar istiyordu, çok nefis olmuş, ellerinize sağlık" dedi. Eniştem de çiğ böreği çok severdi ve iki gün içinde börekleri tükettik.
Bir ÇİĞ BÖREK macerası da böylece tatlıya bağlandı. Ne güzel günlerdi, şimdi salgın yüzünden aylardır kardeşlerime, yeğenlerime hasretim. Umarım yine kavuşmak, güzel anılar yaşamak kısmet olur. Onlara börek yaparken "Misafir ol gel bana , börekler açarım sana" şarkısını çalacağım. Yeter ki o günleri görelim.
Kayıt Tarihi : 19.12.2020 12:33:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!