Çiçekler Açınca Şiiri - İdris Nebi Karakuş

İdris Nebi Karakuş
35

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Çiçekler Açınca

Beklemek varmış kaderde;
Aşka muhtaç gecelerde.
Bırakıp gittin yerde
Bekliyorum...
Çiçekler açınca gel,
Turnalar uçunca gel,
Bekliyorum…

Gittin de çok uzaklara,
Yüreğime açtın yara.
Umut bağladım bahara
Bekliyorum...
Çiçekler açınca gel,
Turnalar uçunca gel,
Bekliyorum…

Sensiz bomboş kalan sahil;
Sahil eski sahil değil.
Elimde bir ıslak mendil
Bekliyorum...
Çiçekler açınca gel,
Turnalar uçunca gel,
Bekliyorum…

Bülbülü ağlatan güldür;
Sevenleri gurbet eldir.
Seksen mevsim, yirmi yıldır
Bekliyorum...
Çiçekler açınca gel,
Turnalar uçunca gel,
Bekliyorum…

ADAMIN BİRİ

Akşamın ayazı...Dizkapakta kar…
Sokaklar bomboş...
Tipiden başka ses veren yok.

Bir ağacın dibinde adamın biri;
Elleri cebinde... Mahçup, mahsun, kahırlı...
“Derdin nedir? ” diye soran yok.

Gözlerini dikmiş bir yere;
Pencerede takılı kalmış aklı.
Bir umudun kapısını çalıyor yürek;
Sessiz sakin, ağlamaklı...
Perdeyi açıp gören yok.

Perdeyi bi açsa;
Bi görse âşığını;
Bi düşünse niçin beklediğini bu adamın;
Bi inansa sevildiğine...
Ötesi gam değil...
Lâkin, pencerede Nuran yok.

Belki biraz sarhoş,
Ve sırılsıklam âşık.
Atmak bilmiyor tan,
Uzadıkça uzuyor gece;
Uykuya dalmış dağ, taş...
Saati beşe kuran yok.

Paketteki son sigarayı da yaktı;
Çekti derin derin içine.
Titreyen dudakta, titriyor duman…
Dökülüyor yanaklara bulgur bulgur yaş;
Saplanıyor yüreğe sevdanın hain hançeri…
Çıkaran yok.

Savrulan kar taneleri
Buz tutmuş bıyıklarda.
Kurumuş damarda kan.
Ümitsiz bir aşkın mahkûmu bu adam;
Gönlündeki zinciri kıran yok.


Buz kesmiş el ayak;
Başlıyor umudun tükenişi.
Ve garip bir manzara:
Uzanmış boylu boyunca...
Ayakta duran yok.

Çığlığı sessizdi;
Sitemi uzaklara...
Sukûtu isyandı,
Çiçek açmayan bahara.
Derdini anlatamadığı yâre
Vuslat için tren yok.

Kurşunî bir gecede,
Kurşun gibi esen rüzgâr.
Kurşun gibi saplanmış da yüreğe
Tapan gibi serilmiş adamın biri…
Daldığı uykudan uyaran yok.

Ertesi gün...
Çıkmadı bir tanıyan...
İki çöpçü, bir kapıcı, bir şoför
Bir gence ettiler düğün...
Doğru Hacıbayram’a.
Adını sanını bilen yok;
Abdest alan yok;
Namaz kılan yok;
Safa duran yok.
Elde Kur’an yok.

Belediye kaldırdı cenazeyi
Garipler mezarlığına...
Bütün cemaati beş kişi; biri imam...
Dördü salacanın altında;
Dizlerine vuran yok.

ÇİÇEKLER AÇINCA

Çiçekler açınca gelirim diye
Gittin de vefasız dönmedin geri.
Kaç bahar geçti de saymadım niye?
Beklerim yolunu yıllardan beri.

Gelmedin, gelmedin neden sevgilim?
Belki de haklısın aşkın değilim.

Mevsimler değişti, kışlar yaz oldu;
Bülbülün bağında goncalar soldu;
Bizim vuslat başka bahara kaldı;
Gelin ettik beyaz kelebekleri.

Gelmedin, gelmedin neden sevgilim?
Belki de haklısın aşkın değilim.

Kaç bahar çiçeksiz gelip de geçti;
Göçmen kuşlar döndü, turnalar uçtu;
Hasretin bağrımda hep yara açtı;
Kıble saydım aşka gittiğin yeri.

Gelmedin, gelmedin neden sevgilim?
Belki de haklısın aşkın değilim.


UNUT BENİ

Gönül defterimden sildim adını;
Yalvarsan, yakarsan anmam bir daha.
Küllendi içimde sevda yangını;
Aşkına düşüp de yanmam bir daha.

Unut beni…Unut beni…
Ben unuttum, sen de unut…
Unut beni yar,
Unut beni.

Unuttum maziyi, eski günleri,
İçime ateşi attığın yeri…
Boşa beklemişim yıllardan beri;
Yalan sözlerine kanmam bir daha.

Unut beni…Unut beni…
Ben unuttum, sen de unut…
Unut beni yar,
Unut beni.

Yalvardığım günler mazide kaldı;
Verdiğin acılar ömrümü çaldı;
Gönlüm bu sevdadan artın bunaldı;
Umut yelkenine binmem bir daha.

Unut beni…Unut beni…
Ben unuttum, sen de unut…
Unut beni yar,
Unut beni.

Tor şahin misali eğdirip baktın;
Çok cefa çektirdin canımı yaktın;
Ellerin yurdunda öksüz bıraktın;
Bir yemin ettim ki dönmem bir daha.

Unut beni…Unut beni…
Ben unuttum, sen de unut…
Unut beni yar,
Unut beni.

GÖZLERİNDEN DAVACIYIM

Muhittin BOZOKLU’na

Gönlümün köşküne aşk ateşini
Salan gözlerinden davacıyım ben.
Mehtabı üşüten tan güneşini
Çalan gözlerinden davacıyım ben.

Derinden estikçe seher yelleri,
Düğümler gönlümü zülfün telleri.
Ömrümün bağından gonca gülleri
Yolan gözlerinden davacıyım ben.

Kaşların sunarken hasret şarabı
Kirpiğin yazardı sevda kitabı.
Gönül tellerime aşkın mızrabı
Olan gözlerinden davacıyım ben.

Esmer yanaktaki kahverengi ben
Ayırır canımı taze bedenden.
Kısa günde kırk sefer beni benden
Alan gözlerinden davacıyım ben.

Ağlardı saçlarım, büküldü serim;
Tükendi mecalim, kesildi ferim;
Elinde oyuncak oldu kaderim…
Bilen gözlerinden davacıyım ben.

Bitmedi gönlüme garezi, kini;
Eritti, çürüttü, kuruttu beni.
Hemi bu dünyada hem mahşer günü
Gülen gözlerinden davacıyım ben.

İdris’i ardından hep diyar diyar
Gezdiren hayırsız, merhametsiz yar!
Benim de senden bir şikâyetim var;
Yalan gözlerinden davacıyım ben.


TÜRK’Ü SÖYLER TÜRKÜLER

Bazen bir ağıt, bazen de kayda…
Türküler, Türk’ü söyler türküler.
İpek mendili sallar halayda…
Türküler, Türk’ü söyler türküler.

Vursun davullar, çalınsın sazlar;
Halaya dursun erkekler, kızlar.
Koro halinde çıkan avazlar…
Türküler, Türk’ü söyler türküler.

Geçer parmaklar, tutuşur eller;
Savrulur saçlar, kıvrılır beller;
Oynaşır mızrap, titreşir teller…
Türküler, Türk’ü söyler türküler.

HÜZZAMIN KIRIK NAĞMELERİ

Ne nazım geçer ney’e, ne derdim dinler sazda tel;
Hüzzamın kırık nağmelerinde seni ararım.
Ne baharın tadı var, ne bağda zambaklar güzel;
Hüzzamın kırık nağmelerinde seni ararım.

Gönül sarayımda taht u tacımı yıkıp gittin;
Telef ettin canımı, yüreğimi yakıp gittin;
Ruhuma hicran, gönlüme keder bırakıp gittin;
Hüzzamın kırık nağmelerinde seni ararım.


YAZAN SİLGİ BULAMADI

Yazan, silgi bulamadı
Şu bahtımın karasına.
Tabip derman olamadı
Yüreğimin yarasına.

Dalım çiçek açtı benim,
Gönül kuşum uçtu benim,
Ömrüm gelip geçti benim,
Eremedin vefasına.

Şu Keskin’in kızlarında,
Ümit yoktur sözlerinde.
Bir güzelin gözlerinde
Düştüm aşkın belâsına

Kul İdris de insan tama;
Alıştı bak çile, gama.
Onun aşkı zehir ama
Müptelâyım şırasına.

KALDI

Felek kırdı kollarımı;
Elim yana düşekaldı.
Kar bağladı yollarımı;
Aklım yaza şaşakaldı.

Nerden bilsin derdim eller,
Kurumadı çamur yollar,
Geçti bahar, soldu güller…
Bizim vuslat kışa kaldı.

Hancının hanı yıkıldı,
Yolcunun boynu büküldü,
Yüreğime mil çekildi,
Ne umut ne neşe kaldı.

Çatık kaşı karam vardı;
Terk-i diyar etti yurdu;
Kendi gitti bütün derdi
İdris KARAKUŞ’a kaldı.

ARAMA BENİ

Bıraktım sevdamı dağın ardında;
Ardım sıra gelip arama beni.
Gurbet illerinde, elin yurdunda,
Kapı kapı çalıp arama beni.

Çok cefa çektirdin, çok zulüm ettin;
Bıktırdın hayattan canıma yettin;
Aşkın pazarında bir pula sattın;
İki dellal bulup arama beni.

Cehennem narında yaktın çıramı;
Ecel kantarında tarttın daramı;
El vurup da yine deştin yaramı;
Gözyaşını salıp arama beni.

İdris’im gönlümle yarışmam gayrı;
Küsmüşüm vallahi barışmam gayrı;
Kulum, kölem olsan sarışmam gayrı;
Zülüfleri yolup arama beni.

ARAYIŞ

Sazımın kolunda gezer parmağım;
Derdimi dökecek teli arıyom.
Akar gözlerimden çağlar ırmağım;
Fırat’ı, Dicle’yi, Nil’i arıyom.

Gönül, Hak tasından bâde içiyor;
Aşkın deryasına yelken açıyor;
Vuslatın zamanı geldi, geçiyor;
Yârin menziline yolu arıyom.

Yoğumuş dünyanın p(i) lânı, çapı;
Direksiz duruyor kubbeli yapı;
Kapandı yüzüme çaldığım kapı;
Ruhumun ilâcı kulu arıyom.

Aramakla geçti ömrüm her zaman;
Olmadı şu beni arayıp soran;
Değişti vaziyet, hep döndü devran;
Giden mevsimleri yılı arıyom.

Ne desem nafile, ne desem de boş;
Kendi kaderimle ederim savaş;
Sorma “Nedir? ” diye İdris KARAKUŞ
Hâlime gülecek deli arıyom.


ANLATAMAM

Sevda nedir? Çeken bilir;
Biliyorum, anlatamam.
Seven yürek kurban olur;
Meliyorum, anlatamam.

Vurgunum bir servi dala,
Gizli sevdim bile bile.
Hasret ile düştüm yola;
Geliyorum, anlatamam.

Bağım viran bülbül ötmez,
Yar muhanet insaf etmez,
İfadeye gücüm yetmez,
Biliyorum, anlatamam.

Yaktı beni Yörük kızı,
Yüreğime verdi sızı,
Sözlüm yok ya niye sazı
Çalıyorum, anlatamam.

Sanki ırmak çağlar gönül,
Hazan gelmiş bağlar gönül,
Hasret çeker ağlar gönül…
Gülüyorum, anlatamam.

Sığmaz bu aşk kitaplara;
Yüreğime açtı yara.
O yar beni çekti dara;
Ölüyorum, anlatamam.

İçiyorum kederimden,
Kaçıyorum kaderimden
Ben o yâri defterimden
Siliyorum, anlatamam.

Sevmek boşmuş İdris Nebi;
Gönül derdin müsebbibi.
İlkbaharda bir gül gibi
Soluyorum, anlatamam.

MERHAMETSİZ

Gönül atlısının mızrağı, yayı;
Kirpik merhametsiz, kaş merhametsiz.
Beyhude gezdirir yalan dünyayı;
Ayak merhametsiz, baş merhametsiz.

İnce eleklerden eledim derdi,
Yavru şahin gibi beledim derdi,
O yârin derdiyle diledim derdi…
Vakit merhametsiz, beş merhametsiz.

Feleğin sillesi büktü boynunu;
İdris’in vaziyet yaklaştı sonu;
Maral kaçar, avcı kovalar onu;
Sapan merhametsiz, taş merhametsiz.

FELEK

Güldürmedi bir gün olsun yüzümü,
Dindirmedi yürekteki sızımı,
Kara kalem ile yazmış yazımı;

Defteri kayıta geçirdi felek,
Kendi çemberinden geçirdi felek.

On yaşımda yetim koydu babadan,
Onsekizde sürgün etti sıladan,
Kırk yaşında ayırdı da anadan;

Tek bacıya kefen biçirdi felek,
Kendi çemberinden geçirdi felek.

Kırdı kanadımı, kesti kolumu,
Daima çıkmaza soktu yolumu,
Garip gönlüm divane mi deli mi;

Aklımı başımdan uçurdu felek,
Kendi çemberinden geçirdi felek.

Çile deryasına daldırdı beni,
Bir hayal peşinde yeldirdi beni,
Daha gonca iken soldurdu beni;

Güller arasından seçirdi felek,
Kendi çemberinden geçirdi felek.

İdris Nebi Karakuş
Kayıt Tarihi : 30.5.2008 17:12:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İdris Nebi Karakuş
    İdris Nebi Karakuş

    şiirler ayrı ayrı başlık altında değil tek başlık altında verimiş

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

İdris Nebi Karakuş