Kaygan zeminde bir türlü rayına oturamayan siyasetimizde; Nihayet hiç beklenmedik bir son dakika gelişmesi daha yaşandı.CHP Gn.Baş.Deniz BAYKAL dünkü Parti grup toplantısında,Millet V.leri ile izleyicilere hitap ederken,konuştuğu kürsüden,AKP’ye özellikle de yolsuzluklarına değinerek,AKP’ye mensup /sıradan bir danışmanın evinde ki,üç kasadan en küçüğünde 2 trilyon bulunduğunu belirterek diğer iki büyük kasadan neler çıkacağını da tahmin edemediğini açıkladı.Ardından kürsünün berisinde duran/ koskocaman kırmızı bir dosyayı çıkararak kürsüye fırlattı……
-İşte bu hükümetin şu ana kadar getirtemediği/Almanya-Frankfurt’taki deniz feneri yolsuzluğunun; Türkiye ayağındaki belgeleri/bilgileri,yolsuzluğun içler acısı boyutunu gösteren nihai karar dedi.
-Buna karşın,Adalet Bk.M.Ali ŞAHİN o en umarsız /o en rahat tavırları ile halen bekliyoruz demekle yetindi.
-KILIÇDAROĞLU ve arkadaşlarının getirebildiği,Deniz Feneri yolsuzluk dosyasını/Hükümetin bu güne değin getirtememiş olması da düşündürücü.
-Baylak’ın dosya fırlatması karşısında bir an şaşkınlık yaşadım ve 19.Şub.2001’deki MGK toplantısında; C.başkanı A.Necdet SEZER ile/dönemin B.bakanı rahmetli,Bülent ECEVİT
Arasında DDK’nın anayasal görevleri hakkında çıkan tartışmada/O gün MGK da hazır bulunan siyaset ve devlet adamlarının tanıklığında C.başkanınca/Hüsamettin ÖZKAN’ın ani bir hamle ile,engellemek istemesine rağmen fırlatılan “ANAYASA” kitapcığı gözlerimin önünde dans etti.
-Ecevit’in toplantıyı terk etmesi ve de basına olayı aynen aksetmesi de/devlet adamlığı ile bağdaşmıyordu.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
SİYASETİ NEYLEYİM
İktidardan başka yoktu ki derdim
İddaya girdim vaatler verdim
Rodos’a kadar yüzerim dedim
Çarşafa dolandı kolum neleyim.
Halk anlamadı benim dilimden
Başka ne gelirdi ki elimden
Siyaset beni kırdı belimden
Muhalefete demir attım neyleyim.
Avukatlık bile yaptım olmadı
Her mahalleye kurs rağbet bulmadı
Söyleyecek fazla sözüm kalmadı
Millet cezamı verdi neyleyim.
Atatürk bizim dedim tutmadı
Ne söylediysem millet yutmadı
İnadına bana el uzatmadı
Sefilleri oynar oldum neyleyim.
Mitingler yaptım sükseler sattım
Bir oy için kırk takla attım
Murat’la yattım Kemal’le kalktım
Seçim hüsran oldu neyleyim.
Fener dedim dosya dedim ağladım
Bu kez olacak diye umut bağladım
Artık siyasette tabanları yağladım
Erkeklik kaçmak oldu neyleyim.
M.M.REVANLI
CHP-Bayka denince aklıma bu şiirim geldi ve sizinle paylaşmak istedim.Henüz bu şiiri Antolojiye atmadım.Belki ileride atarım.Saygı ile
Sevgili Atiye
Yazını okudum.Çoğunluğuna katılmama rağmen açıklama gereği uyduğum bir hususa değinmeden geçemeyeceğim. Devlet adamlığı olmanın yegane örneği olan Sayın Ecevit'e kendsine yapılan hakareti basına açıkladı diye devlet adamlığı vasfını sorgulamanın bir haksızlık olduğu düşüncesindeyim. Cumhurbaşkanıda olsa kimsenin kimseye hakaret etme, küçük düşürme ve kitap fırlatma gibi br hakkı yoktur. Keşke Kitap Fırlatan sayın Ahmet Necdet Sezer'in devlet adamlığını sorgulasaydın. Ha birde 2001 yılında patlayan ekenomik krizin bu olayla bağlantılı düşünmek doğru değil. Bu sermayenin bir bahanesiydi. Bu olay olmasaydı da iki kez öksürdün diye paralarını çekeceklerdi para babaları.
Selam ve sevgiyle kal.
İnanç ticaretinden yakında kurtulacağız, güzel günler hepimizin olsun!..
bunlar kadar pişkin siyasetçi görmedim ALLAH KİTAP deyip geldiler insanları sadakaya mahkum ettiler ve pişkin pişkin tabiki bekliyoruz derler o dosya seçime kadar gelmez
siyasetin kalitesi dibe kadar vurmuştur
başbakan davos fatihi olmuş sizler hiç kaçan birinin FATİH olduğunu gördünüzmü bu ucuz si,yasetten başka bir şey değil peki davostan bir hafta önce israil dış işleri bakanı ile basına kapalı toplantının içeriğini açıklasınlar
bu ülkenin adam gibi BEYAZ YÜRÜYÜŞ,E ihtiyacı var tepeden tırnağa herkes katılmalı
saygı ve sevgi ile
Bu şiir ile ilgili 4 tane yorum bulunmakta