Çeyrek Porsiyon Sivil Avuntu

Çeyrek Porsiyon Sivil Avuntu

Şu günün geçen günü itibarıyla
Yani Martın sonu,
Nisanın başı dün...
Rüzgarın bayırlı yokuşlarındaydım, delice baharlar kovalayan
Gitttim gitttim
Öyle bir gitttim ki..kimi kuşların ve kelebeklerin bile
Kolay kolay üşenip erişmediği uzağa
Az kalası dönüşe yetmeyecekti neredeyse zaman
Güneş duldalıklı bir yer buldum
Gittiğim yerde çardaksız, önü ovalara dağlara açık bir yer
Yaban ağaçlı bir yer,
Yorulduğumdandı serdim gölgemi güneşe
Kana ılıyan sıcaklıklar değdi alnıma
Gevşettikce gevşettim iliklerimi
...Oooccccchhhhhh...!
.......derken uyumuşum...
Bir güzel yumuşamışım, hoş olmuşum uyandığımda
Uzakta uçan kuşlardan bile çok da hafiflemişim
Uyanmışım ki tam vaktinde gelen baharı
Ağır usul aşağıdaki köylere yeniden indiğimde
Füüüüü bir de baktım vakit nerdeyse ikindiler esmesi
Sürülü tarlalara kimyasal serpiyordu çifçiler
Ve koca cüsseli arılar cozurduyordu yeniden soluklanmak için
Sedirlerine oturduğum kulübenin önünde
İnce yapılı narin bir kadın sportmence
Ve benden centilmenlikler bekleyen,
Bisikletinin bağlısında kupay bir köpek koşturuyordu
Güne antrenman olsun diye, günbatımına uzaklara doğru
Bağlamazdım ama tarla tavşanlarına dadanıyor dedi
Ordan lafa giriştik...
Köpek diyor ki ille hadi gidek..
Kadınsa titrek nefeslerde son durak, bana her bakışında
Gülümseyen yüzüyle
Sırtını sıvazlayıp, kafasını tıpışlayarak ' sakin ol Ronaldo
Acele etme gideriz yavrum..' diyerek adını oğlunun koyduğuna
Seslenip..
Biyologmuş
Heriften ayrıldıktan sonra yüklü mal bölüşümü olmuş
Sonra işi biyologdan öğretmmenliğe bozmuş
Hayallerinde hep doğa manzaralı ahşap ev varmış
Gelmiş ilerdeki köyden arazi satınalmış,
Hemen oracığa hayalindeki evi kurmuş
Şu dibimizden beri akan derenin kıyısına
'Buraları da bırakıp
daha sakin ve karmaşasız bir hayata gideceğim ' diyor ilerde
' Boğuluyorum ' diyor
' Anlıyor musunuz bu insanı tıka basa kıskaçlayan lüks ambalajda
Boğuluyorum.. çocukların evden gitmeleri az kaldı
Bir yer sergisi yorgan yataklı yavan yuvaya,
Bir kuru- yavandan kurulu sofraya,
İki kap..
Üç kacaktan...inanın kaçacak zaman kolluyorum'..diyor
Derken dudakları titriyor ve derin boşluklara kayıyor gözleri
Sonra gelip köpeğine takılıyor..yeniden kendini ve beni ve
Nerdemizi hatırlıyor..
'Sizinkisi aslında
Tüm dünyanın ortak derdi, bütün dünyanın birliktelikli sancısı' diyorum
'Çünkü insanlar bugün doğmuyorlar, adeta kafadan kurgularla
İcat ediliyorlar..
Sizinkisi diliiim dilim doğranan acı sofraların hususi beslemeli
Çantalı keklikliliğiyle taaaa bebeklikten
Çeyrek porsiyonlu ölmeyecek kadar ayakta dikili saygın kalmaya
Pimini kendi kendine çeken infilaklarla insanı kahreden yaşamsızlığın
Sivil uyuşukluğudur da, ondan bu lüks servisliğe kölelik ' diyorum
Lafı sona toparladığımda filozof musunuz..? Gibi
Yüzüme savrulan suallerde sarsılıyor soran bakışları yeniden
Evim o kavakların yanındaki o gölge düşen burunda
İlkin ikincici, ahşap..buyrun gelin bir vakit diyor
Anlayacağınız o gün de öyle
Güzele yolalanla hoşbeş içinde geçiyor...

Seyfi Karaca..........Mart / 11

Seyfi Karaca
Kayıt Tarihi : 30.3.2011 14:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Seyfi Karaca