Çeyrek Aşk’la Yarım Kahve.

Yusuf Dağıtmaç
15

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Çeyrek Aşk’la Yarım Kahve.

Beşiktaş sahilinde bir akşam üstüydü.
Kızın gözlerine sığan boğaza, sığmıyordu, yüreği.
Sabırsız bakışları,
Dar manzaralı çay bahçesinin girişindeydi.

Oğlan, bir çay bahçesine baktı, bir alyansına.
Çıkarmak istedi, kurtulmak için açıklamalardan.
Vazgeçti sonra.
Sağ elini elini saklayarak montun cebine,
Yöneldi, onu bekleyen tertemiz yürekliye.
Ne olduğu belirsiz, bir his vardı aralarında.
Kız, açık yüreklilikle söylemişti içindekileri.
Oğlan, gülümsemişti, tutuşurken yüreği.
İki çay içimlik bir aşktı bu,
Kırşılıklı söylenen tatlı sözlerle bu çay bahçesinde başlayan.
Falanlar filanlarla dolu bahanelerle,
İki ay görüşülmemiş,
Ve bu arada alyanslanmıştı oğlanın elleri.

Geldiler göz göze.
Sarıldılar, rüzgarla yaprak gibi.
Kız, özlemini dile getirdi önce,
Sonra sivrice sitemini.
Oğlan sustu…!
Gülerek geçiştirdi.
Baktı kahverengi gözlerine.
Saklayarak sağ elini masanın gölgesine.
Kız durmadan anlatıyordu havadan, sudan.
“Ne güzel boğaz” dedi.
Sandalyesini yaklaştırırken sandalyesine.
Ve masanın altında buluştu elleri.
Bastırdı oğlanın sağ elini sinesine.
Omzuna dayayarak başını.
“Ne kadar mutluyum bilemezsin seninleyken”

Bu sıcak cümle, bir sis indirdi gözlerine oğlanın.
Bir baraj patlayacaktı sanki yüreciğinde.
Sanki bu hüznü yaşamak için gelmişti buraya,
Artık hazırdı bu fırtınanın sonuna.
Kız, el’e sunacak iken sıcacık bir buseyi,
Dondu bakışları…!
Buz kesildi nefesi, gırtlağında volkanlar kaynıyorken.
Kaldırdı başını dayadığı omuzdan.
Bir çığın düşmesi gibi tepelerden.
Bir kayanın kopması gibi zirveden.
Ayrılmıştı sanki baş oğlanın omzundan.
Kahverengi gözlerde donuktu, şimdi boğaz.
Bir mum alevi gibiydi, celladı olacaktı bir nefes.
Yakamoz işgalindeydi gözlerindeki deniz.
Kız, “yüzük” derken can veriyordu.

Oğlan “he ya” bile diyemiyordu.

Eli, kaydı ellerinden, omuzdan tüfek gibi, usulca.
Eli, kaydı ellerinden, daldan kopan yaprak gibi titreyerek.
Eli, kaydı ellerinden, kayalıkta dalga gibi tutunamayıp, oğlanın.
…!
Ellerinden, kaydı eli, köz gibiydi, yanmıştı avuçları.
Ellerinden, kaydı eli, haram gibi, tövbeler bırakarak diline.
Ellerinden, kaydı eli, yağmur gibi, bulutlayıp gözlerini.
Ellerinden, kaydı eli, sütten kesilen bebe gibi,
Dolu memelerin sancısını bırakarak yüreciğine, kızın.
…!
Susmuşlardı.
Deniz bile. Simitçinin oynayan dudakları da sesizdi,
Uğultusu yoktu etraftaki kalabalığın.
Vapurlar gürültüsüz yanaşıyordu, yakındaki limana.
Masada, iki yarım kahve kalmıştı.
Bir çeyrek aşk…!
İki sönmüş sigara.
İki ayrı bütünün yarımı, iki sevi artığı kalkmıştı sessizce.
Oysa neler söyleyecekti, bugün ki kahve falında kız.
Bir balık çıkacaktı, kocaman bir kuş vardı.
Ve bir at ki, zor taşıyordu yükünü.
Sevinecekti duyacağı bir habere.
Biriyle karşılıklı iyi şeyler konuşacağı çıkacaktı, falında oğlanın.
…!
Oysa hayatın gerçekliğinde,
Sevdiğine mutluluklar dilemek çıkmıştı kızın.
“mutluluklar senin olsun, benim mutsuzluğum kadar.”
Deyip de sarılmak, mermiyle namlu gibi, son defa.
Defalarca…!

03-10-2003
İSTANBUL

Gün olur neyi neden yaptığınızı bilemezsiniz, yaptığınızın yanlış olduğunun farkında olarak, karşı koyamadığınız bir gücün cazibesine kapılır gider ayaklarınız...
sevgilerimle

Yusuf Dağıtmaç
Kayıt Tarihi : 31.3.2004 20:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Yusuf Dağıtmaç