Penceremin yamacındaki güvercin ne de ak
Gönlümün kıyısındaki sana, gidişler değil müstehak!
‘Gitme’dir bak bugünlerde aşığın bestesi,
Saza dokundu mu kanat çırpan güvercinlerimiz oldu bizim.
Beni bir başıma koyma diye yalvaran bu ağızdan,
Cân içinden ansızın bir ok geçti
Vakit herkes için bir hayli geçti
Yayı tutan iplik elleri ah bu hareler nasıl da tanıdı
Ok bedenden ciğere mev’ûd gibi sekti
Ah içim eriyor, ta içim gidiyor bu hayatta Azizim.
Ne yapmışım, hatam neydi de söküyorlar şuncacık yüreğimi?
Bunca kargaşa ah bir bitiverse
Geri alsam ben de kendimi, ah bir alsam Azizim.
Anlatamıyorum, anlamaya gayreti olmayana anlatamazsın Azizim
Fevz yoksunu bir meczubum yollarında
Ölümü düşleyen, eceli düşleyen...
Öldürmemek üzre yemin etmiş Yaradan
Derdi bezeleyen, şiir kokan avuçlarıma
Manasız aşkın yokuşu yorar, düzlüğü boğar
Tâ can evimden vuruldum o gün
Kızıl yeleli atlar koşuşturamadı kahrımdan,
Gökler ağlayamadı…
Feryadını içinde yaşadı bulutlar,
Griler beyaza kavuşamadı…
Toprak yağmuruna susadı,
Susuyor gene bak, bir karanlık çökmüş,
İstanbul’un tüm sokakları yıldızlara gömülmüş
Yürek cenk meydanında hep dövüşürmüş,
Gülüşü can’a akıyor, görmüyor mu?
Bir sevdalı var ki cihan yıktırır
Bir şita bu bendeki, bir kasırga
Sonbahar yeli, ilkbahar meltemi gibi değil hiç
Bir ölüm tufanı, bir ağıt anası bu bendeki
Uçuşan ısırığı, gök ağlaması gibi değil
Derman dileyen bir bakış düşün can içim,
Sana bakar bakar da durur,
Satırlara dökülen bir yeis karanlık düşün can içim,
İçin için yakar yakar da kavurur.
Çokça susmalı bir gece düşün can içim,
Bu gece bulutlu,
Evvelsinde yağmurlar vardı
Toprağa düşerdi de
Kaldırımlara
Duvarlara değerdi
Nasıl oldu da gözlerimi buldu bunlar?
Bir elvan turna ile haber salmak sana
Ve bir kabir başında soluk almak
Bir tütün rayihasında var olduğuna aldanmak, puslu gecelerde
Ay ışığının değdiği her yerde seni aramak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!