Nerden başladı
Böyle zamansız
Bu sağanak
Şimdi yine her yer ıslak yani
Her yer çamur
Ve içinden çıkamadığımız
Dün sabahınızı düşünün önce sonra önceki günün sabahını ve bir öncekini biraz daha geriye gidelim ve birkaç hafta, ay hatta birkaç yıl önceki sabahlarımızı düşünelim ve sonra gözlerinizin biraz nemli biraz ıslak tarafına dokunun ve sesinizin unutmaya yüs tutmuş hıçkırıklı kısmına kulak verin...
Bundan kaç sabah önceydi tam olarak hatırlamıyorum, ama o sabaha ait bir çok şey aklımda.Biraz komik, biraz karmaşık, biraz hüzünlü ama paylaşılmış bir çok soluğun hikayesidir bu, size ve geçmiş sabahlarınıza ait ve bir sonra ki sabahın getireceklerini düşündüğünüz ama bir türlü ulaşamadığımız aşklar, umutlar ve şu sıralar bir çok insanın unutmaya başladığı sızılardan bir kadraj...
Hepinizi çok özledim; umutlu sabahlarım ve soluğunu hala içimde paylaştığım ve paylaştıklarına inandığım dostlarım. Biliyorum ne kadar yalanda olsa bu dünya içinde yaşattığımız duygularımız selam olsun.
Uzak olsada heycanla uyandığımız sabahlarımız, uzak olsada okul yolları hala aynı şarkılar içimizde, hala aynı aşklar ve hala HEWALLER. Biliyorum benim hatırladığım bir çok şeyi onlarda hatırlıyor, bekar odalarının duvarlarını rengarenk yapan resimleri hala taşıyorlar bir çok defterin sarı sayfaları arasında ve tabiki Hewal İbo’nun dalgalı denizlere sırtını veripte söylediği ayrılık türküleri hala hafızanızın en doruk noktasındalar biliyorum ve bu yüzden inceden dokunuyor tüm sözler yüreğimize. Biliyorum dalgalı denizlere hiçkimse sırtını dayayıpta o türküleri söyleyemez bu yüzden HeWAL İbo’nun ismini yazarken titriyor kalemin mürekkebi.
O sabahlar ki ömrümüzün yarısını alıp bize bir ömür katan sabahlar işte sonu olmayan yaşama baş koyduğumuz o sabahlar yağmurlu, güneşli, kuru soğun bize işlemediği sabahlar...
Hepsi bizim halada bizim kolay değil elbette onca yıl ve onca gecenin ardından uyanıpta umutla bakamamak dünyaya kolayda olmamalı.
Saat 22.00, yer Paris, mevsim yaz
Güneş burada geç batıyor yarim
Bir bulut çöküyor
Sonra tepenin ardına vuruyor kızıllık
Yollar uzadıkça diller çoğalıyor
Diller çoğaldıkça seninle özleşiyor kelimeler
Her şiir altında hüzünlü bir gece
Her gecenin içinde eskitilmiş şarkılar
Tüm bunların gerçeğinde
Küçük bir aşk ve güzel bir kız yatar
Şimdi her şiirin mürekkebinde
Şarkıların dilinde
Sular geçiyor
İlk yaz akşamlarının
Yalnızlık kaldırımlarından
Sular geçiyor
Sessiz bir şelalenin yağmuru gibi
Akıp gidiyor küçük lambaların ışıltıları arasından
Bir oyundu sadece bu
Yalancıktan evimiz vardı,
Yalancıktan seviyorduk
Ve yalancıktan güzeldin
Ne masaldı,
Ne de rüya,
Biliyorum...
Bir gün özleyeceksin...
Ve arayacak....
..........
Biliyorum bir gün bu mısraları duyacaksın
Sesin titreyecek
Uzak denizlerin limanlarında
Bekleyen uyruksuz bir şiirden çıkıp geldim,
Gözlerinin kafiyesiz sözlerine,
Bir romana başlıyordum,
Giriş paragrafında,
Yasak bir kadına aşık oldum.....
Çoğul bir hayatı seçtik
Soluğumuzu paylaştık
Yalnızlığı gömdük savaşlar ülkesine
Dostluk kervanıyla çıktık yola
Her yolda beraber ıslandık
Beraber büyüdük
Meleklerde ağlatırmış
En güzel yerinde hayatın
Loş bir ışık buğusu kalırmış gözlerinde adamın
Erken bir ve daya sığınırmış bakışların
Kendine bile bakamayan gözlerine bir şiir düşermiş adının baş harflerine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!