Ne kadar doğru görünmüşüz biz birbirimize
İçimizde hep ters orantılar kurarken
Ne kadar güzel görünmüş gözlerimiz geçen yaza
Arkasında hep yalnızlığın iç acıları toplamıyla
Arkasında hep sarı bir eylül yaprağıyla
Şimdi buradan tam oturduğum yerden bakıyorum hayatına
Düşmüş bir defa gözlerimizin ucuna, yüreğimize
Ve şehrin karanlık sokaklarında,
Gizli kalmış lambalara düşmüş sis
O sisli otogarda bir Cuma akşamı
Bildik bir görüntü;
Camekanların ardına vuran sevgiler, sevinçler, gözyaşları
Bir yaşama sevinci
Akşamüstü İstanbul baharı
Meltemler okşuyor
Dallardaki hışırtıları
Ve gün batımı sefası gözlerinde
Saçlarının sarı edası bir güneş
Her oyun da yeniliyor
İnsan kendine,
Her zar atışında
Biraz daha paylaşıyor,
Zorlukları vücudunda,
Şimdi bu haziran kokan yüzünde,
Nefesime doğru esen akşamın,
Sessiz gemileri kalkıyor,
Yüreğimin çocuk sevgilerine...
Susuyorsun,
Saat sabahın beşi
Bir İspanyol kırmızısı gökyüzü
Elimde bir İstanbul hatırası
Bir özlem kitaplarda
Şehir radyosunda sözsüz bir nota
Yollarda dokunaklı bir sabah
Ne zaman alıp başımı gitsem bu şehirden
Otobüs camlarının buğulu nefeslerine yazarım adını
Cam kenarı hep boş kalır yüreğimin
İmkansız hayaller kurarım
Omzumda ürkek bir çocuk gibi uyur gözlerin
Gözlerim tarifsiz hüzünler taşır gözlerinde
Önceleri sınırsızdı
Tüm sevdalarımın kredileri
Ve herkes bir miktar çalıyordu
Habersizce yüreğimden
Ulu orta bırakmıştım
Tüm sevdalarımı
Ayrılıklara dair
Hiçbir kelime türetmedi kalemim
Ayrılık adlı hiçbir şiire başlık atmadı ellerim
Ve yağmurlarda hiç yalnız yürümemişti bedenim
Ve bu kadar ıslak değildi yollarım
Daha önce de gitmelerim olmuştu
En zor çıraklığını yapıyorum
Gülüşlerimin
Usta bir öğreticiden yoksun
Kolunu, bacağını, kanatan
Bir çırağım
Ve sırf çırak olduğumdan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!