Her şeye benzer ayrılık
Ve kuşatılır
İki dudak uzaklığı boğazı İstanbul’un
Yumuşak bir dil gibi çırpınır deniz
Yalar yoksulluğun kıyılarını ıslak
Azgın bir boğadır şimdi sırtında dalgaların
Sabrın büklümlerine bırakırken kendini,intihar eden yanlışlar yaşadık yalnızlığın gömüt taşı odalarında
Kendimize yaptık patikaları düş ve gerçek arasında
gidemedik
Böğürtlenler topladık sonra çocukluğumuzun sokaklarından
Yiyemedik
Yırtarak giysisini kuytularda acılar
Kör bir dilenci gibi giyer geceyi
Yıldız patlaması döver
Uyanırım karanlığın ucuna
Büyür gözlerin bir deniz
Usuldan koşarım kıyılarına
Terkedilmiş sevgi potası gözlerin
Bir kapı aralığı gibi boşlukta kalan
Serçenin kanatlarını koyduğu yerdir
Dönüşsüz ayrılıkların tekrarını çoğaltan
Yıkıntılar
Sabrın büklümlerine bırakırken kendini,intihar eden yanlışlar yaşadık yalnızlığın gömüt taşı odalarında
Kendimize yaptık patikaları düş ve gerçek arasında
gidemedik
Böğürtlenler topladık sonra çocukluğumuzun sokaklarından
Yiyemedik
Ay bizim olmalı
Düşmeli dağlardan köpüklerin ateşi
Yüreğimize sığmamalı
Salınmalı yamacından kentlerin
Çatlaklarda kelebek sürüleri
Hüzün denizini sensizliğe çağırmalı
Terk etmeye kurulu aşklar mezarlığı günlerimiz
Acımız büyük
Upuzun yatan sinsi yol ölülerinde
Kuşatıldık
Ne savaşlar bildiklerimizden değil
Yapraklarla uzansam dökülür gökyüzü
Hangi mevsimi anlatsam,yitik
Hüzün rüzgarı yüzün nerede
Gece,çığlıklarla büyür avuçlarımızda
Kentler,adını bilmediğim gözlerin
Durup bakılacak bir anı varsa
Neye yarar dokunmasız
Dönüp gitmeler
İşte hüzün
Biraz bansın yüreğin
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!