Kim gördü
Kimi gördü
Kuşu mu
Beni mi gördü
Nasılsa bozuldu sükunet
Hey
Ben büyüyünce öğretmenim
Doktor olacağım
Hastalarımın gözünü oyacağım
Ben büyüyünce öğretmenim
Siyasetçi olacağım
Aşkımı al da sulara bırak
Balıklar dinlesin feryad-ı figanımı
Ben çekmekten tükendim artık
Dağlara salıver benim ahımı
Kırk Haramiler düşsün peşine
Hani bakıyorum da
Azıcık rahatı kaçan
Gözünü kırpmadan
Tak
Tak
Tak
Her şey bu kadar basit
Bu kadar açık
Ve bu kadar net
Beyler
Tabana kuvvet
-şarkı sözü-
Anılar susmuyor, coşmuş bu gece
Anılar, hep bana koşmuş bu gece
Ağlamak istedim, ağlatmadılar
Dediler, ağlamak yokmuş bu gece
A be Recep Aga
Hiç mi gelmez aklına
Alıp tüfengi çıkasın dağlara
Karın Miryem
Dördüncü kızanına hamile
Gelmişin ta Urumeli’nden
Antik eşyaların bin bir türlü taklidinin sergilenmekte olduğu loş Kapalı Çarşı’nın içi, alabildiğine kalabalık. Birbirine çarpanlar, çığırtkanlar, -yeni döviz kaynağımız- turistlere manalı manalı bakanlar…
Beyazıt Camisi’nin önünde güvercin yemi satanlarla, istikbalden söz açanlar…
Bense, kendimden geçmiş durumda, doyamadığım İstanbul’umu seyrediyordum. Tam o sırada, ilginç bir çağrıyla kendime geldim:
Vallahi hanım
Her hınzırlığı biliyorsun
Elinde eski bir resim
Görmek istediğini görüyorsun
Yok efendim
Dolu geçti otobüs
Yolcular durakta kaldı
Ne diye tatil oldu
Çocuklar sokakta kaldı
Gelmeyince nazlı yar
Sevgiler ulakta kaldı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!