Binmişim tüm rüzgarlarımın atına, taş üstünde taş olaydı demişim, düşmüşüm yola bayır yamaç çayır çiçek bir dorukta bir düzlükte yağmurla arkadaş, poyrazla kafadar, güneşe yolculuğum var bilmişim . Bir çalımlık kibrit koyun cebimde, yalın çıplak deli divaneliğimin hayat pınarından oluk oluk yaşama sevinci sarhoşluğu içtiğime, kızıl topraklarında navruz da biten kızıktan soğuksu derelerine kurulu taşlar arasında ateş yakmışım, çoban pilavına ıslığımdan tiryakiler tutuşturmuşum, ömrümün azığına katık olsun diye azaplığına durup , Araf’larda esip geçen hırçın hercai bozkır öykülerinin.
… ve isli bir çaydanlık dağ pınarına yakın kuru keven közüyle alazlanmış söğüt dallarından ateşin harlandığı akşamın bir yerinde, tozu dumana katarak yelesinde poyraz uçuran yalım alaz atlar gibi akşama dolan dünyaya savuşup giderken, aşka yangın demlerde her vakit, heybesi saklı çalılar arasından, insanın gönlünde yangın, gözünde seyran ayaz tüten çoban çeşnisinden sofrası serili bir efkara , saatleri kurmadan, yaban yitik olmadan ve çıldıran siren düdükleri çalmadan, kuru toprağın bağrına sığınmış hasretin minderinde herkesin bir yıldızı vardır ya…. dolunayın ışıl ışıl şavkıyan düğününden selam sabaha yol alan.
Mayis / 25
Kayıt Tarihi : 31.5.2025 13:37:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!