İşte gidiyorum çeşmi siyahım
Önümüze dağlar sıralansa da
Sermayem derdimdir servetim ahım
Karardıkça bahtım karalansa da
Haydi dolaşalım yüce dağlarda
Dost beni bıraktı ah ile zarda
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şah-ı Risaletten
İki şeyi biz aldık, mülkü malikten çaldık,
BEN deyip çıktık öne, yolda şaşırıp kaldık.
Yok, iken bir şeyimiz, BENİM diyerek aldık.
Ne ben vardı, ne benlik, biz orada aldandık.
Ene deyip, Rahmana, rakip çıkmak bahane,
Benim dedin mülküne, şerik oldun şahane,
İşte oyun başladı, sen istersin, daha ne,
Yarın haşir gününde, diyemezsin bana ne.
Aczini fark etmedin, fakrından bi habersin,
Mevla soracak sana, ne cevap vereceksin,
Tabiat, tesadüfe, Mülkü taksim eyledin,
İnkârı ispat için, bin bir yalan söyledin.
Her zerrede bin sanat, sergilerken yaratan,
Nefisinin gururuna, kapılmak büyük hatan,
Sultanı mahlûkatken, ne diye düştün tahttan,
Kurtuluş yolun açık, tövbeni yap ol sultan.
O’ndan geldik, bu yolun, dönüşü yine O’na,
Başka gidecek yer yok, aranma hiç boşuna.
Yarın divan kurulur, bak sen yolun sonuna,
Malın, mülkün, kalacak, evlatlarla toruna.
Hadi sana bir daha, bak şans verdi yaratan,
Terk et kibr-i gururu, af olur belki hatan,
Tövbe kapısı açık, uzak dur, şenaatten,
Uzak kalma haşirde, sen Şah-ı Risaletten
Aman aman ........
............................
lele lele................
............................
sizin camide olmanız gerekmiyor mu Hocam?
burda ne işiniz var?
yada oturun tesbihinizi çekin bize de dua edin.
madem ki burdasınız,niye kavga çıkarıyorsunuz,insanları niye incitiyorsunuz?
Mumin insan böyle yapar mı?
Resulün izinden gider Müslüman!
Hak yolu bırakan olmaz Müslüman!
Kitabı, Sünneti terketsen bir an;
O dinden cüdasın, söz hak olsa da!
Madem ki Mü'minsin hani amelin?
Yalanla atılmış sanki temelin!
Mutlaka faş olur bir gün emelin;
Bir kısım kafalar kiralansa da!
Tarihi bilmeden atarsın niye?
Bu gaflet atana kimden hediye?
Görevim söylemek gerçek bu diye;
Sahte dost ahbap aralansa da!
Ali de bizimdir, Hasan da bizim!
Kerbela şehidi, Hüseyin bizim!
Onların davası değil di izim!
Yanlışçı boş yere naralansa da!
Şehid-i Kerbela değildir Hasan!
Söylerdik biz sana edeple sorsan!
İlimsiz başını, patlatıp, yorsan
Utançtır tek hissen haklı parsa da!
Yiğidin efkarı gerilmez yaydır
Ok’ları Sadak’ta salınsa da
Sevdiği Onyedi benli Taydır
Veliefendi toptan haralansa da
Mü'minler ilime değiller karşı!
Muttali bu hale, insaflı çarşı!
Mübarek bilgiyle seyreyler arşı
Menfiler bu işe pirelense de!
Coşalım aşıklar şimdi coşalım
İman yürektedir bunu aşalım
Gel ey hacı molla senle koşalım
Müsbet ilmi bilen horalansa da.......Gülizar Melahat Temur
Bu şiir ile ilgili 81 tane yorum bulunmakta