Hayal edilen hayatlar
Gerçek olan rüyalar
Sabah da olsa
Kapım da çalsa
Yine beni bir deli anlar
Sonunda uyanmayacağım rüyalarımda gel yanıma
Tan yeri hiç ağarmadığında
Güneş dünyaya hiç doğmadığında gel
Gökte bir tek yıldız kalmadığı gün söyle beni sevdiğini
Siyahın beyaza en çok benzediği
Eski bir dostla
Telefonda uzun uzun
Konuştum dün gece
Epey zaman olmuştu
Unutmuştum
Onunla sohbetin bana verdiği huzuru
O kadar şanslıydı ki aslında
Yeni anlıyordu
Tanrının, onu ne kadar da çok sevdığini
“Bu dünyalık” arzularına
Gem vurdukca
Hayat bildiğin gibi be
Uzun bir yoldayız
Düşe kalka gidiyoruz
Aydınlık günlerin arkasına saklanıp
Karanlık gecelere isyan ediyoruz
Bir sabah vakti geleceksin İstanbul’a
Boğaziçi köprüsünden geçeceksin
Gün yeni ağarmaya başladığında
Anıların belirecek aklında
Belki üzüleceksin
Gidiyorum İstanbul’dan
Bir martı var havada
Ne zaman dönerim
Bir daha buralara
Bilmiyorum
Her seçiş bir vazgeçiştir demiştim
Ve ben de sonunda vazgeçtim
Çünkü ben kendimden geçmek uğruna
Işık saçan gözlerini seçtim
Bu şehir asla aynı olamadı
Sen gidince
Ne denizi aynı deniz olabildi
Ne havası aynı hava
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!