“cennet, cennet dedikleri…”
gözlerini gözlerime bırakıp, öyle bir kalkışın var ki masadan
yüreğimin her köşesine gidip-geliyorsun, arkana bakmadan.
oysa gece boyu bütün demlerini, sevişir gibi yudumladığımız
tadı güneşten de sıcak sabah çayının,
hemen sonrasındayız…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Anlamı,anlatımı,akıcılığı tek kelimeyle mükemmel bir çalışma,emeğinize,o usta kaleminize sağlık hocam,saygılar.
“bir kıvılcım düşer önce”
ve sonra, tuvaldeki atlarım tökezlemeye başlar hep birden
bütün dizeler, intihar yolculuklarına firar eder şiirlerimden.
oysa yolum dolu dizgin, dağlardan aşıp
denizlere doğruydu
ve yazdığım bütün şiirler baştan sona,
yalnız seninle doluydu…
______ Yüreğinize sağlık ..kaleminiz daim olsun üstat.Saygılar
Bir kıvılcım düşer önce ellere, büyüyerek sarar bütün bedene, alev alev yanan bu ateş aşktır, güneş gibi, yakar. Aşkın sönmesine sebepse, bir yudum sudur. Her şeye can veren su ise, bu ateşi söndüren güçtür. Korkmak; ateşe serpilen su misalidir, buz gibidir, üşütür. korkulardan uzak yaşamak dileğimle...
/sanki gitmiyor da, baharlarımı gömüyorsun dünyamın uçurumuna…
yutkunamıyorum, korkum boğazıma kırk düğüm atmış
bir ihtar mektubunun postalanmasıdır bu, uçurum derininden
sıçrayıp uyanmalar yapar, gülümseyerek görülen düşlerden…
/hal işte böyle sevgilim, bağlayabiliyorsan eğer güneşe bağla ikimizi…
yudum yudum okudum şiirini öylesine bir damak zevki bu her dizede bir başka nokta atışı yapmışsınız şiir başta sona bir yürekte yaşanan bir asrı bir devrimi anlatıyor adeta, yineliyorum şiir dost bunları bir kitapta toplayınız lütfen ve ilk okuyan olmak istiyorum yürekten düşen bu damlaların sürekli olması temennisi ile, biliyor musunuz ben ilk defa böylesi uzun bir yorum yazıyorum ve biliyorum ki sayfalar dolusu anlatsam bu yürek güzelliğini yinede anlatamam selamlar sevgiler olsun şiir yüreklere
/sanki gitmiyor da, baharlarımı gömüyorsun dünyamın uçurumuna…
yutkunamıyorum, korkum boğazıma kırk düğüm atmış
bir ihtar mektubunun postalanmasıdır bu, uçurum derininden
sıçrayıp uyanmalar yapar, gülümseyerek görülen düşlerden…
/hal işte böyle sevgilim, bağlayabiliyorsan eğer güneşe bağla ikimizi…
yudum yudum okudum şiirini öylesine bir damak zevki bu her dizede bir başka nokta atışı yapmışsınız şiir başta sona bir yürekte yaşanan bir asrı bir devrimi anlatıyor adeta, yineliyorum şiir dost bunları bir kitapta toplayınız lütfen ve ilk okuyan olmak istiyorum yürekten düşen bu damlaların sürekli olması temennisi ile, biliyor musunuz ben ilk defa böylesi uzun bir yorum yazıyorum ve biliyorum ki sayfalar dolusu anlatsam bu yürek güzelliğini yinede anlatamam selamlar sevgiler olsun şiir yüreklere
Günüme gelen bir aşk hikayesi..Güneşe bağlanmayı dileyen yürek sesi.. Düş cennetinde açan çiçeklerin solma ihtimali uçurumlardan göz göze, el ele düşme ihtimali bile öylesine sarsmış ki.Çok güçlü bir korkunun izleri var dizelerde kaybolma kaybetme korkusu..
Aşkın bir başka yanıydı bu. hepimizin bildiği belki cesurca ifade edemediği.. Ve aşkla birlikte büyüyen korkunun şiiri.
Muazzam .. Şiirin içinde kaybolduk bizde çıkış yolunu buluruz umarım..Sevgi ve saygı ile..
Sevgi gerçekse, yürekte filizlenmiş ve kök salmış, sonra her hücreye yayılmışsa, korkudan çok daha güçlü bir duygudur bence, ister aşk, ister özgürlük kavgalarında olsun...
O yolu kesen uçurumları görmez bile gözler o şevkle...
Cennette mi, cehennemde mi olduğunu bile fark etmez uçurumların, utkuya varana kadar.
Ne var ki, uçurumların dipleri de, düşmüş korkusuzlarla dolu...
Özelden başlayıp, genele yorumlanabilecek bir duygu ve fikir destesiydi şiir,
teşekkürler Cevat bey,
saygı ve sevgiyle efendim,
Ünal Beşkese
yüreğinize sağlık üstadım.
tebrikler 10 +++ant
Derin anlamlı-içten ve sürükleyici- sevdanın ufkunda dalmış güne- sevdayı ne tatlı sürüklemiş tekrar ufka- Cevat hocamın yüreğine emeğine sağlık-kutlarım...
bir ihtar mektubunun postalanmasıdır bu, uçurum derininden
sıçrayıp uyanmalar yapar, gülümseyerek görülen düşlerden…
/hal işte böyle sevgilim, bağlayabiliyorsan eğer güneşe bağla ikimizi…
Taze sabahın ısıtan güneşiyle... Sevenler el ele... Bu gidişler bunda bitimsiz denizlere... Açılmamak üzere kapatılmış dehlizlere... Burası son nokta iyi bak gördüğün izlere! Gören göze... Bir tatlı söze! Hangi cennet gerek? Bana sevgi gerek diyen yüzle... Her geldiğinde göz göze!Önce ilk bulduğun cennetini söyle... Ant. +10 puan... Daima gidişler, bitimsiz denizlere, sönmeyen ışığa; sevgiye...
Bugünden yarına korkularımız olmasaydı! Belki de pişmanlıklarımız hiç olmayacaktı... Ne yazık ki her geçen gün korkularımız artıyor... Kaybedilen sevgiler, sevgililer... Hiç bu kadar gözler karanlık bir 'uçurum!' olmamıştı... Uçurumda sevgi çiçeği nasıl büyüsün? Yollar ve uzun yürüyüşler; gelen fısıltılar, yarına bir ümit olur mu? Denizin özgün salınışında, çocukların gözlerindeki ışıltıda cenneti görmek gerek!
Bu şiir ile ilgili 123 tane yorum bulunmakta