İslam dini, insanın Rabbine yakın olabilmesi ve cennete girebilmesi için sağlam bir inanç, çaba ve gayret gerektirdiğini vurgular. Bu süreçte, geleneksel anlayışlar ve kolaycı düşünceler, çoğu zaman bireyleri gerçek anlamda emek vererek kazanç sağlama yolundan alıkoyar. Zemzem suyu, kandil geceleri, özel dualar ve diğer manevi ritüeller gibi uygulamalar, halk arasında bir arınma aracı olarak gösterilse de, gerçek inanç ve teslimiyetin yolu bunlardan çok daha derindir. Kur'an, insanın kendi emeğinin karşılığını alacağına işaret eder. Necm Suresi’nin 39. ayetinde belirtildiği gibi, “Ve insana çalışması dışında yoktur.” Bu, insanın sadece gösterişe dayalı bir ibadetle ya da kısa yoldan cennete gitme çabasıyla Allah’ın rızasına ulaşamayacağını net bir şekilde ifade eder. İman, sadece sözle değil, kişinin gönlüyle, emeğiyle ve hayatıyla şekillenir. Geleneksel düşüncenin etkisiyle, zaman zaman insanlar "bedava" kurtuluş yolları arar. Örneğin, bir kandil gecesinde yapılan ibadetler, Zemzem suyu içmek ya da bir zatın duasından nasiplenmek gibi uygulamalar, cennete ulaşmanın basit yolları gibi gösterilip bataklığa saplanılır. Ancak Kur'an, bu tür kolaycılığı reddeder. İman ve ibadet, özveri, sabır ve çaba gerektirir. Bakara Suresi'nin 214. ayetinde şöyle buyrulmuştur: "Yoksa sizden önce geçenlerin örneği başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara sıkıntı ve bela dokunmuş ve sarsılmışlardı. Nihayet elçi ve onunla birlikte inananlar Allah'ın yardımı ne zaman diyorlardı. İyi bilin ki şüphesiz Allah'ın yardımı yakındır." Bu ayet, gerçek iman ve sabrın değerini ortaya koyar. Müslümanlar, sadece zahiri ibadetlerle değil, aynı zamanda zorluklar karşısında gösterdikleri sabır ve gayretle de imtihan edilirler. Kur'an, iman edenlerden cihad etmelerini, sabırla mücadele etmelerini ister. Âl-i İmrân Suresi'nin 142. ayetinde, “Yoksa siz Allah içinizden cihad edenleri belirlemeden ve sabredenleri belirlemeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” denir. Burada cihad, sadece silahlı mücadele anlamına gelmez. Cihad, nefisle mücadele etmek, sabırla ve kararlılıkla inanç yolunda ilerlemektir. Kutsal su içmek, cennete gitmenin bir aracı değildir; aksine, cennet, gerçek bir çaba ve teslimiyetin ödülüdür. Said Nursi'nin "Zaman Gösterdi ki: Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil." sözleri, cennetin kolayca ulaşılabilir bir şey olmadığını anlatır. Cennet, kişiye Allah’ın rızası ile verilir ve bu, çaba, sabır ve özveriyle elde edilir. İslam’da, sadece dua etmek ya da bir miktar manevi arınma ile cennete ulaşmak mümkün değildir. İmanın özü, kalpteki ihlas, dildeki doğruluk ve bedendeki eylemlerle şekillenir. Son olarak, En’âm Suresi'nin 162. ayetinde şöyle buyurulur: "De: Şüphesiz salatım, nusukum, hayatım ve ölümüm alemlerin efendisi Allah içindir.'" Bu ayet, tüm eylemlerimizin yalnızca Allah’a yönelik olması gerektiğini hatırlatır. İslam, sadece ritüellerden ibaret değildir. Her bir insan, hayatını Allah’a adayarak, O’na teslim olarak gerçek huzuru bulabilir. Cennete giden yol, dünyevi kolaylıklardan ve ataları taklit etmekten değil, gerçek bir inanç ve gayretle şekillenir. Sonuç olarak, geleneksel düşüncelerin aksine, cennet ve Allah’ın rızasına giden yol, sabır, emek, ve gayretten geçer. Kutsal su içmek, bir kerelik dualarla cennete gitmek mümkün değildir. İman, sadece içtenlikle yapılan ibadetler ve hayata geçirilen doğru eylemlerle güçlenir. Allah, cennetini müminlere ve samimi kullarına vaat etmiştir.
Muhammed Rıdvan KayaKayıt Tarihi : 19.5.2025 13:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!