CENNET ŞİİRLERİ

CENNET ŞİİRLERİ

Karacaoğlan

Cennet cehennem yoktur diyenler
İl hakkını alıp haksız yiyenler
Al yesil konaktan hükm'eyleyenler
Dur bakalım canım beyler kalır mı

Karac'oglan her cefayı biliyor
Sualciler yedi yerde soruyor
..

Devamını Oku
Aşık Sefai

Gözlerin cennet çiçegi
Gönlüm cehennem ateşi
Eger sevdigine köle olursa gönül
Nuh tufanına kucak açarmış
Lakin arfatın gerisi cinnet
Kalk güzeller güzeli yüregim sana tutsak
Derdine pusatlandım çilen gün oldu bana
..

Devamını Oku
Faruk Nafiz Çamlıbel

Bu akşam bilmediğim bir âlem içindeyim,
Ya rüyada bir seyyah, ya semavi Çin'deyim,
Bir orman yangınıyle kızardı karşı dağlar,
Taraf taraf tutuştu meş'aleler, çırağlar,
Bir renge girdi eşya günün altın tasında,
Bu kızıl kâinatın gezerken ortasında.
Birden alev alıyor düşünceler, duygular,
..

Devamını Oku
Küçük İskender

ihtiyaç hocası kara cinin abluka aşklarla prensi sahiplendiği
ela matrikste elleri yapışık kuvarslarla ölü bayrağı selamla-
yarak bir sembolik attraction içinde kıpır güller

yaralı ganymedes
bıçaklı sabit

..

Devamını Oku
Murat Çobanoğlu

Kıymetini bilen bilsin
Türkiye'm cennet gibidir
Kötü bakanlar kör olsun
Türkiye'm cennet gibidir

Milli birlik beraberlik
Çok şükür getirdi dirlik
..

Devamını Oku
Ömer Hayyam

Yeryüzü padişahların, kralların olsun.
Cehhennem kötü insanın olsun, Cennet iyi insanın..

Tanrıya toz kondurmamak meleğin işi olsun,
Temizlik, Cennet kapıcısının işi..

Kim, ne olursa olsun,
..

Devamını Oku
Dadaloğlu

Çukurova bayramlığın giyerken
Çıplaklığın üzerinden soyarken
Çimenlerin kar suyuna doyarken
Pınarların çağlar akışır dağlar
Cennet desem size yakışır dağlar

Afşar obaları çözülür konar
..

Devamını Oku
Aziz Mahmud Hüdayi

Efendi'den kula olursa ihsân
Olur ol cennet içre şâd ü handân
..

Devamını Oku
Aziz Mahmud Hüdayi

Ehl-i cennet safâda olsa gerek
Gönlü istediğini bulsa gerek
..

Devamını Oku
Aziz Mahmud Hüdayi

Saklayıp nâr-ı cehennemden ibâdı ol Kerîm
Mahz-ı fazlıyla na'îm-i cennet ihsân eyleye
..

Devamını Oku
Aziz Mahmud Hüdayi

Ederse bir kişi mazlûma nusret
Makâm olur ana gülzâr-ı cennet
..

Devamını Oku
Münevver Düver

Cemal ile Cennet’in Hikâyesi (Öyküsü)

Cemal Güneydoğulu bir ailenin on beş çocuğundan biriydi. Aile köyde çiftçilikle geçimini sağlıyordu. Kalabalık nüfusta adeta kaybolmuş gibiydi. Sadece aile değil, bunların büyükleri derken koca bir aile yaklaşık yirmi kişi vardı. Küçük bir evde yaşıyorlardı. Bir odada yer yatakları tüm odayı kaplarken, soğuk kış günlerinde daha da zordu hayat. Anne Nazlı sabah ezanından önce kalkarak, koca bir tencere çorba yapıp, ezan vakti namazını kılıyor, sonra ev halkını kaldırarak yemeklerini büyük bir tepside hazırlıyordu. Kalabalık olmalarına rağmen anne ve baba çocuklarına toplu halde görmekten çok mutlu oluyorlardı. O yoksulluk onlara sanki hiç uğramamıştı. Çevredeki konu komşu hepsi aynı durumdalardı. Bağını bahçesini tarlasını ekip birazda hayvancılık vardı. Geçinip gidiyorlardı.
Cemal diğer kardeşlerinden farklıydı. Çok temiz olmaya özen gösteriyor, onca çocuk arasında ve çok da güzel hayalleri vardı: Büyük şehre gitmek, gezmek eğlenmek, okumak.
Cennet ise Çukurovalı nüfusu kalabalık bir ailedendi. O da on beşkardeşti. Baba iki eşliydi. Maddi durumu iyiydi ama baba Mustafa Bey eve pek uğramazdı. Cennet’in annesi Şirin Hanım hem annelik hem de babalık görevini sürdürüyordu. Yedi kendinden, sekiz diğer kumasından çocuk vardı. Ayrı yerlerde oturuyorlardı. Çocuklar diğer kardeşlerini okulda görüyorlardı. Cennet sonlara doğruydu. Diğer kardeşleri kendinden büyüklerdi. Onun çok geniş hayal gücü vardı. Ben ileride çok ünlü olacağım diyordu. Daha çocuk yaşta erken okula başlamıştı. Diğer ağabeyleri ve ablalarına özeniyordu. Ondan dolayı annesi onun çok sızlanmalarına dayanamayarak, onu kayıtsız diğer kardeşleriyle berber okula göndermeye başlamıştı. Çokta başarılı oldu. Gördüğü her şeyi hemen hafızasına kaydediyordu, anneden ne istese koparmaya alışmıştı ki evde en çok ondan istek geliyor ve yapılana kadar mücadele ediyordu. Hayatın mücadelesine daha çocuk yaşta başlamıştı. Cennet ağabeyiyle aynı sınıfa okuyordu. İlkokuldan üniversiteye kadar aynı yerde okudular. İstanbul Üniversitesi ve aynı bölümü bitirdiler. Cennet ağabeyleriyle beraber gezmekten olacak ki erkek tavırlı olduğu gibi, onun yanına ağabeyden korkusundan kimse yaklaşamıyordu. Güzeller güzeli Cennet, güzelliği ile herkesi kendine hayran bırakmıştı ama kimse yaklaşamadı. Onunda herkes gibi bir erkek arkadaşı yoktu. Yakışıklı ağabey, Cennet ve diğer kız arkadaşlarını korumaya alan yiğit bir Çukurova ağasının oğluydu. Cennet’e âşık olan sınıf arkadaşı da Ferit ona uzaktan bakmayla yetiniyordu. Arada göz göze geldiklerinde, Cennet ona gözleriyle konuşur gibi davranıyordu.:Eğitiminde çok başarılı olan Cennet, eğitimi biter bitmez çalışmaya başlamıştı. Ağabeyle ikiz gibilerdi. Yıllar onları hep birada tutmaktan ikiz olmuşlardı.
Cennet’i çok ufak yaştan beri tanıdıkları Halis yıllardır ona aşkını hiç belli etmemişti. Kendini istemeyeceğini düşündüğü için önce aileyi içten fethetme planı yaparak aileyi içten kuşatmıştı. Bu arada cenneti istemeye gelenlerin sayısı epeyce fazlaydı. Okulda sesini çıkaramayan Ferit, oda yurtdışına gitmişti. Bir taraftan da Cennet’i arıyordu. Bir gün bir telefon alan Ferit, kendi sınıf arkadaşlarının yılda bir araya gelmeleri programını öğrenmişti. Havalara uçan Ferit, Cenneti görme gününü iple çekerken, ona mektup yazıp yazıp yırtıyordu. Nihayet o gün geldi. İstanbul’un belli bir semtinde, İstanbul Üniversitesi yakınlarında bir yerde buluşup yemek yemeye başladılar. Ferit heyecanla, Cennet’i görmeyi bekliyordu. Aynı zaman da kaygıyla ya ağabeyle gelirse, ona nasıl duygularımı anlatırım diye kıvranıp duruyordu. Gözleri dalmıştı ki karşıdan gelen Cennet çok alımlı çok şıktı. Gözlerine inanamayan Ferit, sanki rüya görüyordu. Hemen fırladı yerinden. Koştu… Hoş geldin Cennet derken göz göze geldiklerinde ikisi de şaşkındılar. Ferit yanında yer göstererek yan yana oturdular. Cennet’in eline bir not tutuşturdu, derken arabasını park ettikten sonra gelen ağabeydi. Ferit olamaz derken yine konuşamadılar. Daha sonra eline tutuşturduğu notta telefon numarası ve adresi vardı. Ona olan aşkını ifade ediyordu. İletişim adresini liste halinde herkese verildi. Sonraki dönemde Ferit ve Cennet evlenmeye kendi aralarında karar almışlardı. Bu kararı önce annesine açmak isteyen Cennet, bir gün nasıl anlatacağının heyecanını yaşarken, “annem canım annem sana bir şey söyleyeceğim ama çok heyecanlıyım. Çünkü sen benim hem anam hem de babam oldun. İlk önce duyması gereken sensin. Sana Üniversite de Ferit adında biri var demiştim ya, göz göze geldiğimizde sanki gözlerinde beyaz bir ışık geliyordu gözlerime. Onunla biz iki yıldır konuşuyoruz. O yurt dışında olduğundan hep telefonla ve mektupla konuştuk. Ama okuldan tanıdığım için yakın konuşmaya gerek yok ki ağabeyimde onu çok takdir ederdi ve severdi. İşte ben o değerli delikanlıyla evlenmek istiyorum. Ne olur annem yok deme”. Anne “Vay benim güzel kızım, seni bunca yoldan niye çağırdık biliyor musun? Bizde seni Halis’e verme kararı aldık. Onun için çağırdık. Halis her gün gelip ağlıyor, ben aşkımdan öleceğim ben yaşamam diye. Haline yürek dayanmaz. Bize yabancı değil, tanıdık, işi gücü yerinde, iyi bir ailesi var, neden olmasın diye seni çağırdık diyerek sözü bitirdi”. Cennet kıpkırmızı yanaklarıyla ağlamaya başlamıştı. “Neden annem, neden ben? Hadi bunca yıl sizin sözünüzden çıkmadım ama sevdiğim gençle evlenmek benim hakkım değil mi”? Diyerek dünyası kararmıştı. “Asla olamaz” diyerek feryat eden Cennet, ertesi gün çalıştığı şehre geri döndü. “Ferit beni başkasına veriyorlarmış ondan çağırmışlar” diye telefonda ağlıyordu. Ferit “ben gelip seni alacağım işinde kalsın. Burada sana göre çok güzel işler var yeter ki biz birbirimizden vazgeçmeyelim”. Diyerek tüm hayalleri suya düşmüştü. Halis Cennet’in arkasından gitmişti. Onu geriden takip ediyordu ve iş yerine varıp razı etmek için uğraşırken, “beni kabul etmezsen ben intihar edeceğim” diye durmadan taciz etmeye devam ediyordu. Diğer taraftan Ferit gelmek için hazırlık yaparken, “Cennet hazır ol ben geliyorum” diyordu. Cennet sanki gök çökmüş altında kalmıştı. Hiçbir şey düşünemiyordu. Ferit koşarak iş yerine gelmişti. “Cennet hadi gidiyoruz iş yerinden ayrıl dilekçeni ver” derken Halis hiç zaman kaybetmiyordu. Cennet’in evinin karşısında bekliyordu. Birden Cennet’i elinde bir valiz taksi çağırırken gördü. Cennet, havalimanına gidecekti. Ferit tüm işleri bitirmişti. Uçak biletlerini almıştı. Tek eksik cennet’ti. Onu da alıp gidecekti ama olmadı. Halis çoktan aileye haber vermişti. Cennet havalimanına vardığında, onun bekleyen şoktan haberi yoktu. Taksiden inen Cennet, koşarak dış hatlarda işlem yaptıran Ferit’in yanına koşuyordu. Birden karşısında Halis ve ağabeyleri ve altı kişiyi görünce “işte ben öldüm” demişti Cennet. Ölüm bu olsa gerek diyordu, şok olmuştu olanları uzaktan seyreden Ferit yıkılmıştı. Olamaz olamaz diyordu buda mı gelecekti başımıza ve geldi de. Ferit hayata küstü. Hiç evlenmedi ve yurt dışında yaşamaya devam etti.
Cennet, Halis’le evlendirildi. Gelinin ayağına yirmi koç kesildi. İlk günden yaptığı hatayı anladı. Ama hiçbir zaman eş olmadılar. Cennet “ben seni hiçbir zaman sevmeyeceğim. Senin eşin olarak bilsin herkes ama asla sana verecek kalbim yok olmayacakta” derken, Halis çok pişman oldu. İki seveni ayırdığı için kahrından kalp hastası oldu. Halis para her şeyi halledermiş ama bir kalbi sevdirmeyi asla halletmezmiş diyerek ruhu karardı. Cennet ve Halis evli görünmelerine rağmen hiçbir yerde beraber gezmediler. Aynı evde iki yabancı gibi yaşadılar ama kimseye de sırlarını anlatmadılar. Çünkü ikisinin de toplumda yerleri büyüktü. Buna gölge düşürmediler. Cennet tüm gücünü mesleğine vererek başarılı tanınmış bir kişi ve Halis çok ağır bir kalp hastası yaşam böyle sürerken Cennet Ferit’ten sonra kimseye bakmadı, bakamadı onun hayatında erkekler hiç yer yoktu.
..

Devamını Oku
Sedat Hünker

Cenabı mübarek mukaddes kutsal melek ameli niyeti cennet ameli niyetidir cennet halde cennet günü cennet melek aklı çok gibidir
Cenabısız mübareksiz kutsalsız meleksiz ameli niyeti cennetsiz ameli niyetidir cennetsiz halde cennet günü cennet melek aklı yok gibidir
Sedat hünkar
(Karamecnun)
..

Devamını Oku
Ahmet Bektaş

Cennet Komedisi

Bazıları Cennet, Cennet deyip duruyor! Cennet'i kazanmaktan bahsediyor! Ya bu hırsla, bu huyla, bu mal düşkünlüğüyle, bu insan düşmanlığıyla, bu insana değer vermemekle, bu bilinçsizlikle, bu yozlaşmışlarla, bu esaretle onlar Cennet'e gidecekse ben orada bulunmak istemem. Benim Cennet'ime de onlar gelmesin! Allah herkese hususi Cennet verecek zaten. İşte onlar kendi Cennet' erine beni almasın da başka ihsan istemem! Onlarla Cennet, Cehennem olur bana!
İki gönlü bir edemeyen Cennet anahtarı dağıtmasın da. Bize her yer Cennet olur! Yeter ki gönüller bir olsun. Fesatlara her yer Cehennem oluyor ki zaten içleri hasta. Bir türlü huzur da bulamıyorlar, bu nedenle başkalarını da kendi Cehennem' lerine "Cennet" adıyla çağırıp duruyorlar... Cennet insanda saklı oysa... İnsanı unutmuş, Cennet vaat ediyor ahmaklar.
Gözünde gözlükle gözlüğünü arayan şaşkınlar gibiler...
Dünya, Cennet değil ise ahretten ne bekliyorlar anlamadım! Dünya tarla ise ahret de ürün alınacaksa. Burada kin, haset, kavga tohumları ekenler orada bunu toplasın işte. Ne ekersen onu biçersin. Ağızlarında salyalarla kavga tohumu ekenler, kin ve düşmanlık ekenler, mahsulü Dünya da da biçmeden ölmeyecekler!
İnsan evrenselleşince zaten kabuğundan çıkar ve her boyutta görünür! Tüm boyutlarda esmayı yansıtan da tüm boyutlarda hususi Cennet'i bulur! Ahmaklar ise kendilerini dar bir alana sıkıştırıp orada "Cennet masalı" okurlar!
..

Devamını Oku
Sedat Hünker

Cennet halifeliğinde hayvan kul hakkı zina art niyet küfür yasaktır allah din b,ilimi Allah nur lisanı allah lisanı cenabı lisan cennet lisanı tanrısal insanlık vardır cennet işi hak işi kurban oruç nur vardır
Cennet halifeliğinin başındaki kişi cennetzürdür cennet parmak beden tırnak saç göz ağız burun alfabeleri vardır bedenle şekil yapma vardır
Engelliye hastaya yoksula yardım vardır
Cennet halifeliğinde hızır küzur cebrail azrail mikail israfil cennetzür hayaletzür yazır hakzır ırzür ezan namaz kutsal amellilik niyetlilik vardır
Yabani evcil hayvan bakmak vardır rüya gündüz uyanıkken hayal görmek (gündüz düşü) vardır

sedat hünkar
..

Devamını Oku
Halil Çolak

Cennet kapısında bekler şehit anası.
Cennet kapısında bekler şehit balası.
Cennet kapısında bekler şehit oğlu.
Cennet kapısında bekler karısı, yavuklusu.
Cennet kapısında bekler kardeşi, bacısı.
Cennet kapısında bekler emmisi, dayısı.
Cennet kapısında bekler halası, teyzesi.
..

Devamını Oku
Haldun Çağlayan

cennet benim içimde
cennet benden başka biçimde
cennet benim cennet benim deyişimde
cennet bendeki değişimde

1982
Tandoğan, Ankara
..

Devamını Oku
Sedat Hünker

Baht bahttır bahtlı bahtçıysa
Bahtlı bahttır baht bahtçıysa

Cennet cennetleşir cennetlik cennetleştiyse
Cennetlik cennetleşir cennet cennetleştiyse

Cennet cennetsizdir cennetsizleşmiş cennetsizleşmişse
..

Devamını Oku
Sedat Hünker

Hızır halifeliğinde art niyet ve günah işlemek haramdır hızır halifeliğinde yaşarken cennet ahret insanı olmak rüya vardır hızır halifeliğinde hızır cebrail mikail israfil azrail
hakzır cennetzür ırzür şerefzür adaletzür yazır küzur kıyametzür allahullah vardır hızır halifeliğinin başındaki kişi hıdzırellezdir hızır halifeliğinde allah dinb,ilimi
allah lisanı allah nur lisanı cenabı lisan cennet lisanı vardır söz şiir yazılır iş vardır hızır halifeliği allahtandır cennet parmak tırnak saç beden gölge alfabeleri vardır
yoksullara yardım oruç namaz ezan vardır yaban evcil hayvanlara bakılır

Sedat hünkar
CENNET AHRET ŞAİRİ
..

Devamını Oku
Edip Çakı

Yaşlı bilge insanlar doğar büyür ve ölürler dedi.Toprağın tenine düşen her çiçek gibi kokuları da ölümle tanışır.Çok yol yürür umut eder sever hüzne bulaşır bazen ama ırmağın sularına karışır gider ordanda ruhuna kavuşur.Sen de ey sarı papatya cennetin ilk kokusu.Kulaklarını aç ve beni dinle.Gözlerinde o ışık hüzmesini görür gibiyim. Ay gibi parlıyor sen insan suretine bürünen tek çiçeksin.Kokun Havva anadan gelir.İrem bahçesine gitmek istiyorsan yanında bazı şeylere ihtiyacın olacak. Zamana yenik düşersen senle beraber cennet bahçesi de yanıp kül olacak.Yüreğini sakın Hinşu ırmağına kaptırma.Ordan geçtin mi yolu yaralamissin demektir. O ırmak azgındır nefsin ruhunu taşır içinde.Sakın düşme o ırmağa.

Yaşlı bilge yanında 5 şey lazım olacak demiş. Ve Antik bir kutudan çıkarmış onları.ilkin bir sabır tohumu çıkarmış ve demiş ki bu yolculukta en çok buna ihtiyacın olacak. Sonra bir ekmek çıkarmış umut ekmeği her geçtiğin yerden yürüdüğün yoldan bir kırıntısını yiyeçeksin demiş. Ama birazını cennet bahçesine bırak demiş. Üçüncü olarak bir ney çıkarmış yaşlı bilge kutudan.Bunu ruhun yolculuk esnasında kuyuya çağırdı zaman üfleyeceksin.Yol yoracak seni orman zorlu ve kasvetli.Nehirler hırçın bir çocuk gibi.Yüreğini yusuf yalnızlığı saracak.Bedenin dirhem dirhem çürüyeçek. Kokacaksın korkacaksın ama sakın arkana bakma. Su gibi akıp sabırla cennet bahçene var.Dördüncü olarak bir şişe vermiş yaşlı bilge ona.içi ilaç kokan bir şişe.Topraktan yeni çıkmış gibi. Bu şişeyi iyi sakla.Cennet bahçesine varınca yaşlı bir çınarın dibine göm onu demiş. Ve son olarak bir şiir vermiş ona yaşlı bilge.Bu senin hikayen bu senin şiirin.Bu siirde ki her dize sana yol gösterecek demiş yaşlı bilge. Yerinden kalkıp sarı papatyanın insan suretine doğru yürümüş. Alnından öpüp cennetine kavuşmak demiş. Sen kainatın en güzel ruhusun.Yerin cennet bahçesinde başka neresi olabilir ki demiş. Sarı papatya çiçeği çadırda duran varlığının hızla cennet bahçesine ulaşması umuduyla yola koyulmuş. Az gitmiş uz gitmiş dağlar ırmaklar dereler asmis büyük bi sabır ve heyecan ile. Yolda hep kuyu sesi ile yankılandı yüreği. O bu anlarda neyine sarıldı. Öyle bir üfledi ki ruh galeyana geldi kuyular kabuklarlarına çekildi hep.Umut ekmeğinden yedi.Ayakları ırmaklar biriktirdi.Saçları değişken rüzgar ile tanıştı. Aktı sarı papatya bir nehir gibi aktı. Yüreğinde irem bahçesine varmanin hüznü ile yürüdü. Yürüdü yürüdü yürüdü....

Kuş seslerine karıştı sesi.Ki hüznünü sesinden aldı. Yorgundu gözlerine inen kan kuyularına aldırış etmeden yürüdü.Yaşlı bilgenin kendisine anlattıkları umutlu hikayeleri sesinde biriktiren sarı papatya bir mağara vardı. Geceyi burda geçirmek azıcık dinlenmek için girdi Sesev mağarasına.Uzandı bir ömür gibi uzandı yere.Ve derin bir uyKuyaş daldı. Rüya ile daldı cennet bahçesinin uykusuna.Mağarada yedi uyuyanlar gibi uyudu bir asır. Gözleri mahmur sesi eksik ama şiiri yüreğinde idi her daim.

Ve kalktı derin uykudan yüz yıl sonra.Yolu az kalmısti.Yolda çürümüş cesetler gördü. Bu yola çıkan ama kuyunun ruhuna yenilen krizantem çiçeğinin cesedi idi bu.Umutsuzca baktı ağladı bir nehir gibi.Bir ömür yürüdü ve yolculuğun en çetin yerine vardı. Mahşeri bir kalabalıkla bekleyen binbir çiçek ırmağın başında. Kimi ölmüş kimi solmuş kimi baygın cennet bahçesi İreme varmaya çalışıyordu. Sarı papatya adeta mahşeri görmüş gibiydi..Ağzına iki lokma umut ekmeği attı. Yutkunarak yedi.Yavaşça ırmağın yanındaki köprüye vardı. Diger ölü çiçeklere başlamak için özen gösterdi. Yaşlı bilgenin verdiği şiiri hatırladiye. Cebinden çıkarıp ürkek bir şekilde baktı. Ve adım adım okudu.Okudu yürüdü yürüdü okudu
..

Devamını Oku