ben;
ozan milleti,
kanlı el öpmedim hiç
yemedim bir lokma kirli ekmek
bir damla eğri su içmedim
ekinle yeşerdim üşüdüm
bu gece,
serin dağa esintileri
aldı götürdü militanı
kızıl tepelerin ardına
göğsünün sol yanı yara
göğsünün sol yanı vurgun
en güzel çağında bir insanın
köhnelenmiş bir gemi gibi
yanlızlar rıhtımındaki durağanlığı
ölümden bile acıdır...
çaresizlik yakar yüreğini
kanağlarken içi
Şimdi olsaydın büyük ozan nazım hikmet
kimi aç çıplak
bir dilim ekmeğe muhtaç
öylece bakıyor bir simite belli ettirmeden hasretini
gazeteleri karıştırıyor,okuyor sanmayın
Güneş batacak mı sandın?
Sen! ey ne olduğun belli olmaya mahluk,
sen kirli elinle güneşi batıracağını mı sandın
sen emperyalizmin adi uşağı
önce seviyorum diyorsun
dahası aşığım diye bağırıyorsun
ve sonra
başlıyorsun zırlamaya
geçen günleri anıyorsun
unuttum seni ve de yaşananları
gidişinle depremler yarattın
yıktın bütün duvarları üstüme üstüme
bütün güller soldu
güneş açmıyor artık
kör kuyulardayım şimdi
ve bütün kapılar kapandı
kelimeler dilsizde olsa
tabiat kadar cesur olmalısın
direnişin umutsuzluğa olmalı
mavileri silmemelisin
çıkar üzerinden elbiselerini
naftalin kokularına yatır
mavi ve beyaın ortakışını en iyi yaşayan şair...