Kimi insanlar suya atılan çentik gibidir, anında kaybolur,
Kimisi buz üzerine atılan çentik gibidir, baharda kaybolur,
Kimisi ise duvara atılan çentik gibidir, o duvar yıkılana kadar durur,
İşte sen de, gönül duvarıma attığım ilk ve tek çentiksin,
Yıkılsam da, hep ait olduğun yerdesin…
Garip çobanın bozkırda yaktığı ateşte iki parça közdük biz,
Tenlerimiz değmeden bir birine yanıp kül olan,
Rahmet damlalarıydı üzerimize düştükçe ayrılık ateşini soğutan.
Ve kuru bir ayazdı küllerimizi taş duvarlara savuran.
Hüzünlü bir ayrılık türküsü vardı feleğin çomağının ucunda,
Her bir darbesiydi biraz daha bizi bizden ayıran.
Şehit cenazesi nasıl kalkar ki omuzlara,
O ağırlığı ana yüreğinden nasıl alırda bırakırlar ki toprağa,
Toprak seve seve kabul ederde şehidimin naaşını,
Nasıl dayanır ana yüreği bu tarifsiz acıya.
Hava kapalı,
Yollar ıslak,
Damlalar düşüyor teker teker ayakuçlarıma
Ben yine sensiz yalnız başıma ıslanıyorum yollarda.
Ne hikâyeler yazılmıştı senin için yollarda,
Bir yol hikâyesi daha yaz diyor gönlüm ona
Sevgili kadın,
Sevdiğim kadın,
Adın sokak aralarında duvar yazılarında,
Sensizliğe isyan her yakarışlarda,
Ağyar dedim isyanın adına,
Senin ilk eyleminle kansız bir devrim olsun hayatımda,
Yakar,
Kül olur ve sonra bir yel eser sevdiğinden,
Kül tekrar alev olur ve sonra tekrar kül olur,
Ve o yel tekrar eser,
Ve sonra...
Ve sonra...
Dostum beni bul. Bul ve çıkar. Hayallerimde kayboldum. Yönsüzüm ve biçareyim. Bir tek sen bulabilirsin beni. Yitmeden ruhum, kaybolmadan aklım gel.
Neredeyim biliyor musun?
Bir yol kenarı, yolu ikiye bölen sıra sıra sokak lambaları. Zannedersin isli gaz lambalarını yan yana dizmişler. Ellerinden geldiği kadar aydınlatmaya çalışıyorlar beyaz çizgili yolları.
Sağımda; gök yüzünün rengini yansıtan, adını inkâr edercesine lacivert bir deniz, yalnızca sahile vuran beyaz dalga uçlarını görebiliyorsun, oturduğum kaldırım kenarında. Bir de tam karşımda, yağlı boya resimden çıkma, pastel renginde bir yakamoz. Dalga sesleri aşk şarkılarının melodisini andırırken sahil kenarında, su üstünde dans ederek eşlik ediyor parlayan ışıkları gece karanlığında.
Zaman durur,
Yağmur kalır gökyüzünde,
Rüzgâr esmez olur çıplak dağların eteklerinde,
Söner güneş yavaş yavaş gök kubbenin üzerinde,
Solar ay gömülür karanlığa,
Düşer yıldızlar birer birer semadan,
İsli semaverimde tavşankanı çayımın sesi çağırıyor seni,
Seni bekliyorum tahta çerçeveli penceremin önünde
Kızıl gün kaybolurken deryada,
Kırlangıçlar, serçeler fısıldıyorlar şarkımızı mavi-beyaz semada,
Kuş sütü olmasa da bakır tepsili soframda,
Her şey hazır anlayacağın şu an sensiz soğuk odamda,
Giderim, gözyaşlarım süzülürken yanaklarımdan,
Özlemini, hasretini yanıma alır giderim,
Giderim, adına türküler söyleyerek, şiirler yazarak,
Giderken, anılar dudaklarım ucunda hoş bir ıslık olur, çalarak giderim,
Giderim, çantama melek yüreğini, bir de bir tutam saç telini alır,
Giderim, karanlık gök kubbede yıldızlar ıslatırken ruhumu,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!