Cebeci İstasyonunda bir akşam üstü
İncecikten bir yağmur yağıyordu yollara
Yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi
Sıcak bir kara sevda
Yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu;
Acımsı, buruk.
mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
cihat daha deli görmemiş hayatında
ÇOK DELİ ÇEŞİDİ GÖRMÜŞTÜM AMA SENİN GİBİ SÜPER BİR DELİ GÖRMEMİŞTİM GERÇEKTEN. ASLINDA SENİN HAKKINDAN GELECEK ŞEY MALUM DA, DEDİĞİM GİBİ BU İŞLERE TÖVBE ETTİK ARTIK. ÇÜNKÜ ELİMDE KALIRSIN VE SENİ DE ADAMDAN SAYIP AĞIR CEZALARA MARUZ BIRAKIRLAR DİYE KORKUYORUM. HEM DEDİĞİM GİBİ SEN HINZIR DELİ DE OLSAN SONUÇTA DELİSİN. EH DELİLERE DE KIZMAK YERİNE GÜLÜP GEÇMEK İKTİZA EDER DEĞİL Mİ KADİR? BUNU GEÇEN GÜN BURAYA GİREN ARKADAŞLARA DA HATIRTLATTIK ZATEN.
Deli Cihat ??????????
cihat daha deli görmemiş hayatında
Daha önceki yıllarda, onlardan da senin gibi bazı densiz ve had bilmezler çıktı elbet. Senin kadar olmasa da pek çokları had bildirmeye kalkarlarken kendileri hadlerinin hudutlarının ve kapasitelerinin ne olduğunu öğrenip sayfalarına çekildiler ve ancak bizi engellemekle kendilerini avuttular ama daha önce de dediğim gibi sen, ya kaşarlanmış bir manyaksın ya dış güçlere çalışan hain bir ajansın, ya da dinsizliği ve densizliği kendisine din edinen bir provokatörsün?
Aaa! Kadir sen dün Tımarhaneye gitmedin miydi? Birden ortadan kaybolunca ben de Kadir'i ya alıp götürdüler ya da nasihatlerimi kaale alarak bizzat kendisi akıl ve ruh hastalıkları hasta hanesine gitti sanmıştım. Neyse, sen olmadan buranın tadı olmuyor zaten. Çünkü aynı yazıları ve şiirleri ve şiircikleri tekrar tekrar yayınlayan seçici kurula küsen arkadaşlar bu sayfaya uğramıyorlar artık. Uğrayanlar ise sen ben ve bizim oğlan tabirinde olduğu gibi iki bilemedin üç kişi.
Ha sen, "Meşru" kelimesinin manasını merak ediyordun değil mi? Hayatına gayr-i meşrulukların hakim olduğu, akıldan, idrakten ve dini ilimlerden mahrum olan senin gibi birisinin bunu bilmemesi gayet normaldir. Bülent bey bilir mi bilmez mi orasını bilemem. Çünkü o da yaşlı olmasına rağmen, uydurukça Türkçe'nin harman olduğu bir Ülkede yaşıyan bir şahıs sonuçta. Ayrıca Osmanlıca, Türkçe, Arapça ve Farsça kelimelerin manalarını muhtevi olan lügat, her babayiğidin ezberleyebileceği kadar küçük bir hacme sahip değildir Kadirciğim ama senin böyle ilmi şeylere aklın ermez zaten.
Beni eline geçirsen, günde üç öğün döveceğini söylüyorsun. Atalarımız, "ELİN YUMRUĞUNU YEMEYEN, KENDİ YUMRUĞUNU BALYOZ SANIRMIŞ." demişler. Belli ki sen o takımdansın bay Kadircik. Ya ben uzak doğunun yakın dövüş sanatında uzman bir kişiysem ve seni bir iki darbede nakavt edebilecek birisi isem, o zaman kendi halinin ne olacağın hiç düşündün mü? Bizim buralarda gövdesinin iriliğine ve gençliğine güvenip bu fakire saldıran senin gibi bazıları bu vahim akıbete maruz kalmışlardı da!
Daha önce de günün şiiri yapılan bu serbeste biz gereken yorumu yapmışız. Dediklerimizin aynen arkasındayız. Çünkü dediklerimiz bizim şahsi görüşlerimiz değil, (velev, bu gibi şeylerden anlamayan bazı nadanlar olsa da) tıbbi ve dini ve de ilmi gerçeklerdir.
meşru nedir öğretseydin bir de yavuz bülent bakilere
adam türk dilinin üstadı.
hadsizliğin had safhada
seni elime verseler
sırf bu hadsizliğin ve ona buna saldırıp karalamaların için
günde üç posta döverdim
İnanılmaz itici bir tipsin
Yavuz bülent bey gibi Nadide bir şaire bile
Meşru muhabbet temenni ediyorsun ya
O bomboş zihninle
Ve burada bu kadar millet
Bu kadar edebiyatla meşgul insan var
Bir tanesi de senin haddini bildirmiyor burada
Onlar haddini bildirmeyince sen de yazdığın şeyleri doğru zannediyorsun
Aaa! Kadir sen dün Tımarhaneye gitmedin miydi? Birden ortadan kaybolunca ben de Kadir'i ya alıp götürdüler ya da nasihatlerimi kaale alarak bizzat kendisi akıl ve ruh hastalıkları hasta hanesine gitti sanmıştım. Neyse, sen olmadan buranın tadı olmuyor zaten. Çünkü aynı yazıları ve şiirleri ve şiircikleri tekrar tekrar yayınlayan seçici kurula küsen arkadaşlar bu sayfaya uğramıyorlar artık. Uğrayanlar ise sen ben ve bizim oğlan tabirinde olduğu gibi iki bilemedin üç kişi.
Ha sen, "Meşru" kelimesinin manasını merak ediyordun değil mi? Hayatına gayr-i meşrulukların hakim olduğu, akıldan, idrakten ve dini ilimlerden mahrum olan senin gibi birisinin bunu bilmemesi gayet normaldir. Bülent bey bilir mi bilmez mi orasını bilemem. Çünkü o da yaşlı olmasına rağmen, uydurukça Türkçe'nin harman olduğu bir Ülkede yaşıyan bir şahıs sonuçta. Ayrıca Osmanlıca, Türkçe, Arapça ve Farsça kelimelerin manalarını muhtevi olan lügat, her babayiğidin ezberleyebileceği kadar küçük bir hacme sahip değildir Kadirciğim ama senin böyle ilmi şeylere aklın ermez zaten.
Beni eline geçirsen, günde üç öğün döveceğini söylüyorsun. Atalarımız, "ELİN YUMRUĞUNU YEMEYEN, KENDİ YUMRUĞUNU BALYOZ SANIRMIŞ." demişler. Belli ki sen o takımdansın bay Kadircik. Ya ben uzak doğunun yakın dövüş sanatında uzman bir kişiysem ve seni bir iki darbede nakavt edebilecek birisi isem, o zaman kendi halinin ne olacağın hiç düşündün mü? Bizim buralarda gövdesinin iriliğine ve gençliğine güvenip bu fakire saldıran senin gibi bazıları bu vahim akıbete maruz kalmışlardı da!
Daha önceki yıllarda, onlardan da senin gibi bazı densiz ve had bilmezler çıktı elbet. Senin kadar olmasa da pek çokları had bildirmeye kalkarlarken kendileri hadlerinin hudutlarının ve kapasitelerinin ne olduğunu öğrenip sayfalarına çekildiler ve ancak bizi engellemekle kendilerini avuttular ama daha önce de dediğim gibi sen, ya kaşarlanmış bir manyaksın ya dış güçlere çalışan hain bir ajansın, ya da dinsizliği ve densizliği kendisine din edinen bir provokatörsün?
Yavuz Bülent BAKİLER, o kadar şiirlerinde beni anlatır ki... Her mısrada kendimi bulurum. Bir şiir bu kadar mı güzel olur?... Edebiyatsız, şiirsiz bir yaşam boşa geçmiş demek. İyi ki şairlerimiz var.
Fkcmdmgkfktk
Fevkalade
Şiir çok güzel ben ilk okudum
Bu şiir ile ilgili 97 tane yorum bulunmakta