Çaresizliğin köprüleri atılmış aramıza, duygular sarsıntı içinde. Bombalar düşüyor yüreğimin caddelerine sözler birer şarapnel parçası, saplandıkları yerlerde kızıl güller açıyor.
Karakalem görüntün geliyor gözlerimin önüne, gözlerinin derinliklerinde kayboluyorum. Sonu bilinmeyen yolculuğa çıkarken geçmişin kefaretini ödüyorum. Adımlarım çaresizliğinde ayaklarımı sürüyorum. Üzerinden defalarca geçilen paspastan farksız duygularım.
Duygularım sağır kadar soğuktu ki bakışlara ve sözlere cevap verecek mecalim yoktu. Sarı renkli gün doğumlarını beklemiyorum artık. Dolunay yuvarlak bir alev topu, sıradan anı yaşıyor gibiyim. Yalnızlığı seçtim. Deniz gibi, gökyüzü gibi, ulaşılmazlıklardayım. Unutmayı öğreniyorum.
İçimden buzlu bir sis yükseliyor, kışı özlüyorum. Ruhumun titremesini hatırlatıyor, kışı arıyorum. Ölü örtüler içine saklıyorum yalnızlığımı.
Uçurumun suskunluğuna karışıyor suskunluğum. Güvensiz gülümsemeler karşısında içimdeki derin acıma sarılıyorum. Seni yanımda taşıdığım bana benzetiyorum.
Senin yüksekliğin benim derinliğim oluyor. Sendeki sevgi ve sadelik fırtınalı ruhumu dindirmeye yetmiyor. Ateşimin ışığı olmaya çalıştıkça ben daha da sönüyorum. Suç parlak bir yağmur damlası gibi düşüyor aramıza.
Çaresiz kalmışın çaresizliğiydi belki aradığım. Yalnızlığın sarp geçitlerinde dolanırken geçici bulutlardan dökülen kısa yağmurlar gibiydi gözyaşlarım.
Loş hüzünlere kapılıyorum. Mutluluğum gasp edilmiş, kül rengi bulutlardan güneşi göremiyorum. Hüznümü saklamak için uzun ve aydınlık susmayı tercih ediyorum. Ruhumu açmasınlar diye de gizlenmeyi tercih ediyorum.
Kül ve alevlerden yeniden dünyaya gelmeye çalışıyorum. Yalnızlığımla kendime giden yolda yürüyorum. Gülümsemeler ölümü hatırlatıyor. Odun yığınının ateşle oynaması gibi kendi alevimde kendimi yakarak yeniden doğuyorum.
Bakışlarımın altında bana hediye edilmiş sevgiyi saklıyordum. Gölgeler bütün ağırlığı ile üzerime geliyor. Mutluluk yanar dağ lavları arasında erirken duygularımı önüne katıp kullanılmaz kılıyor. Cam tabut içindeki uzak yaşamlar bakarken bana, paslı anahtarlarla kapıları açmaya çalışıyorum... Her kapının ardında derin bir yalnızlık kucaklıyor beni.
Işık selinin ortasında ışıktan habersiz dolanan pervaneler gibi geziniyorum. Bedenim ateşlerle arkadaşlık ediyor. Nirvana’yı hedefliyordum fakat diplerdeyim. Hayaletli ev gibi yüreğim terklerin baykuşları senfoni yazıyor. Efsanelerle örülmüş sevgilerde, neon ışıklarının çiğ görüntülerinde, basitliğin balçığına batmış gibiyim.
Gönlüm bunaldı, gözüme perde indi. Gözlerimdeki pusla bilinmezlik merdivenlerine tırmanıyorum. Her basamak beni biraz daha derine çekiyor. Gönül sarayından kovulunca insan, karanlığın kokusuna da alışıyormuş.
Fırtınalarda kırılan sevda dallarını onaracak bahçıvan henüz uğramadı. Güllerin dikenleri artık ellerimi kanatmıyor. Hasret zamanlarını bıraktım tek yönlü gidişlere. Kızıl akşamlarda meçhul rüzgâra eşlik ediyorum. Işığın yakamozlara sevdasını siliyorum gözlerimden.
Acıyı hasret değirmenlerinde öğütüp çekilesi yapıyorum. Derin dehlizlerdeki geçmişimi didiklemek yerine yalnızlığın meçhul gezegenine yol alıyorum. Dokunamadığım ellerinin yerine kızıl alevleri tutuyorum. Yorgun hasretlerimle yol alıyorum gecenin yalnızlığında. Kafesin kapısını açtım mutluluğu yolladım, yerine hüzünler geldi, yanına yalnızlığı da alıp.
20.12.2011
Fatma Avcı
Kayıt Tarihi : 20.12.2011 22:04:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fatma Avcı 2](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/12/20/caresizligin-kopruleri.jpg)
Hadi konuş bana, birşeyler söyle, yokluktan, varlığına dönüşlerini anlat...
İstersen bir masala dahil et bizi ama konuş...
Konuş ki karanlığa kapadığım kendimi çek al, bir yazgıydı senli yaşamım ki değiştir kaderimi...
Sevilenlerin içine dahil et beni, unutulmazlarla yaz adımı, ama sadece önce konuş benimle, ki lâl olmuş dilim sana çözülsün...
Sevda çıkmazları bunlar... Çoğu zaman boşaltır koca koca şehirleri de yine de kanamaz acıtmaya... Ama umut var her zaman bir köşede bekleyen...
Mustafa Yılmaz
ant +10
Alışmak yokluklara acımayan acılarla...kaleminiz daim olsun , yazdıran yüreğe saygıyla...+....
tek kürekle, denize açılan sandal dalgalara yenilir...yazan kalemin yüreğinie saygıyla.kutluyorum.....+
Usul usul yağan yağmurda kaybolup giden silüetlerin çaresizliğinde, camda buharlaşıyor tutulacak el... Belirsizlik, giderek karamsarlığa dönüşüyor, gecenin içinde...
Arada bir 'küllerinden doğma isteği' canlansa da, yeni bir başlangıca hazır değil duygular... Kırılmış, savrulmuş dallar gibi dağınık hala... Sürgülenmiş kapıların önünde rüzgar, ardında yalnızlığın üşüten sessizliği...
Sanki herşey kış uykusunda...'
Yazınızdan geçenlere eşlik etmek istedim, Fatma(Deniz)Hanım... Derinlerden gelen bir iç yansımasıydı yine...
Tebrikler, Efendim.....
TÜM YORUMLAR (5)