Kitap fuarında o günün de sonuna gelinmiş ve ziyaretçiler stantların önünü boşaltmış ve fuar binasını yazarlar., kitaplar ve görevlilerle ve biraz da toparlanmaya yönelik telaşlı bir sessizlikle baş başa bırakmışlardı...
Adam., ülkesinde en çok ilgi gören yazarların başında geliyordu ve bu fuarda da., katıldığı diğer tüm etkinliklerde olduğu gibi standının önünde uzun kuyruklar oluşmuş., kitaplarını imzalamaktan kolunu kaldıracak hali kalmamıştı...
Ellerini., başını öne eğmeden imza atmak alışkanlığının ağrıttığı boynunda birleştirip parmaklarını ensesinde birbirine kelepçeledi ve başını geriye doğru atıp vücudunu esnetmeye çalıştı...
Sonra masasındaki kilitli çekmeceyi açıp göz ucuyla içine baktı... Çekmeceyi neredeyse tamamen dolduran kitap satış hasılatı kağıt paralar, yüzünde gizlemeye çalıştığı bir gülümseme oldu...
Paraların hepsini tek-tek özenle ve değerlerine göre ., bir yandan da sayarak sıraladı., düzenledi... Ve tamamını almayacağını bildiğinden cüzdanına koymaktan vazgeçerek yanından hiç ayırmadığı büyük körüklü çantasının fermuarlı bölümüne yerleştirdi...
Standın üzerinde ancak büyük körüklü çantasına sığacak kadar kitap kalmıştı... Onları da çantanın içine yerleştirdi... Masanın üstünde., çekmecede bir şey kalıp-kalmadığını kontrol ettikten sonra ayağa kalktı...
Yükte hafif pahada ağır paralardan sonra yükte de-pahada da ağır kitaplarla çanta hayli ağırlaşmıştı... Neredeyse sürükleyerek tuvaletin kapısına kadar geldi, içeri girdi...
. . ,
Tuvaletten çıktığı zaman ise başında kasket., boynunda kaşkol., kalın çerçeveli gözlükler ve takma pos bıyığı ile neredeyse kendisi bile kendini tanıyamayacak kadar değişmişti... Çantasını sürükleyerek fuar binasının kapısından çıktı., bir taksiye bindi., gideceği yeri söyledi...
“Romanlarımdaki zengin tipler., sınırsız servet., lüks yaşam… Sanki yazdığım satırlardan çıkıp benim yaşamımı biçimlendiriyorlar... Ben onlar sayesinde bugünkü servetime ulaşmadım mı... Fakir edebiyatı yapsam ben de fakir olurdum….Varsın eleştiren eleştirsin. Eleştirenler mi doyuracaklar karnımı... Hayat bu işte… Yaşasın olmayacak tesadüfler., yaşasın imkansız aşklar., yaşasın ihanetler., yaşasın zengin oğlan-fakir kız.., yaşasın daha çok güç sahibi olmak için hırs…Yaşasın her kitabımın yüzlerce yeni baskısı… Yaz babam yaz… Uydur-kaydır yaz…Hayat bu be (yanındaki çantayı okşayarak) Hayat bu…Hayat bu çantanın içinde….”
Taksicinin 'inmeniz için burası uygun mu bayım' sözleriyle yol boyu düşüncelerinden sıyrıldı... Teşekkür etti...Taksimetrede yazdığı kadarıyla yol ücretini ödedi...
Gecenin ilerleyen saatinde yaya kalabalığı nispeten azalmış olsa da şehrin en hareketli caddesi her zaman olduğu gibi gene burasıydı... Hele üstü kitap sergilemeye çok uygun şu duvar...
Belinin hizasına gelen duvarın üstüne büyük körüklü çantanın içindeki kitapları özenle sıraladı... Etiket fiyatlarına göre neredeyse yarı yarıya indirim yazan kağıdı da duvarın üstündeki demir parmaklıklardan birine iliştirdi...
Hava yağışsız ama çok soğuktu...
Kaşkolu ile ağzını-burnunu örttü... Kasketini gözlerinin üstüne kadar indirdi... Ellerini de cebine sokup., başını soğuktan yüzünü korumak için öne eğdi ve gece pazarı müşterilerini beklemeye başladı...
. . . ,
Bir elinde kemerine sakladığı paslı bıçağı tutan ve diğer elini de körüklü çantaya doğru uzatan., tiner kokulu gölgenin tam karşısında durduğunu fark etmedi bile…
.
2011/2020
Kayıt Tarihi : 22.7.2020 11:02:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!