Cankuşum
hayatımın anlamı cankuşa...
en güzel türküyü en güzel şiirler söylerse
tutuşmuş bir kaç mısranın direniş türküsüdür bu duyduğun
daha benim türküm söylenmedi yeryüzünde
başkaldırıların en soylusu ise şiir dediğin
yakıp bütün şiirlerimi yalnız iki dize ile gelirim sana
ya umutlarımı ver bana...
ya en kalın urganınla çek beni darağacına
şiirler yanar şair ağlar
sabah ezanı ile yeni bir gece başlar
ve başlar kanamaya kabuk bağlamış bir yara...
bir ormanın en koyu yeşilinde değil bir dilek ağacının
kurumuş dalları arasında ara sana yanan yüreğimi
eğer bir gün geleceksen cankuşum
susuzluğumu getirme bana
yine aynı taşı dikeceksen başucuma
bir kurşunluk barutum var anasını yitirmiş çocuğa
ılık akşam yeli bıraktığında
gecenin kıyısına sol yanımdaki cesedi
bir sessizlik kapladığında şehri
arzuhale kime gideyim söyle...
kahreden bir denge
alıp götürdüğünde beni uzaklara
tutsak olur usum bir garip çelişkiye
gülün dikenle işine..
günün geceyle......
ey yar!
nedir bu fırtına tufan
hani nerde süt liman
bir akrep kıskacında bulurum kendimi
boynuma intihar sucunu yüklersin
dilime ölüme denk türküleri
gayrı sabırlar tehammülsüzdür
kurbanım çiğerparem koyma beni darda
sensiz şiirler kayboluyor kaldırımlarda
şairler yanar şiir ağlar
sabah ezanı ile yeni bir gece başlar
şiirler ve şairler yalnız birbirine ağlar
( 1997 i güzü -kırıkhan)
Musa GöçerKayıt Tarihi : 17.6.2002 16:05:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

nedir bu fırtına tufan
hani nerde süt liman
bir akrep kıskacında bulurum kendimi
boynuma intihar sucunu yüklersin
dilime ölüme denk türküleri
gayrı sabırlar tehammülsüzdür
kurbanım çiğerparem koyma beni darda
sensiz şiirler kayboluyor kaldırımlarda
şairler yanar şiir ağlar
sabah ezanı ile yeni bir gece başlar
şiirler ve şairler yalnız birbirine ağlar
Gerçekten çok güzel bir şiir yüreğinize sağlık dostum
her ikiside
Gözleriniz madam
Gözleriniz Madam.. Gözlerinize bakıyorum da
Sanki bir yangın yeri
Yüzünüz talan edilmiş bir
İmparatorluktan kalma gibi
Bir şair oturmuş o iki kaşın arasına
Tüten dumana ve akan kana bakmaksızın
Aldırmaksızın…
Patlayan bombalara şiir söylüyor gibi
Aslında aşktır en çetin meydan muharebesi
Siz koşuştururken lise bahçelerinde
Dilinizde Ahmet Arif’ten Yarım yamalak ezberlenmiş iki dize
Deri ceketinize yaslanmış yürürken yağmurda
Bir şairdim ben
Kalbimi büyüten dumanlı odalarda
Benim kalbim dumanlı odalarda büyüdü madam.
Yalan yok! yalan asla olmayacak
Çünkü aşkı üstünüze serpiştirip kaçan o yağmur
Bir gün sizi de ıslatacak
Bir gün sizde hüzünle bakacaksınız kalbinizin içine
Orada bir şarklıyı göreceksiniz
Biz şarklılar yani aşıklar
Ve asla konuşamayacakları kızlara aşklananlar
Hep yenildik!
Farklı malubiyetlerden kuruldu bizim tarihimiz
Diyorum ki… vaktiniz varsa bu akşam
Bizim yüzümüz kızarır
Biz uzaktan sevmelerde birinciyiz
Genç kızlara başlarımızı çevirip bir bakamayız
Bir bakarsak usulca elimizden kayar
Ve parçalanır kristal gençliğimiz
Biz kristal gençleriz madam
Kolayca tuz buz oluruz
Eve gitsem daha iyi
İyide benim o darmadağın halimi bırakıp nereye
Her gece saatlerce alıştırma yapıp da
Bir tek sevda sözcüğü fısıldayamamanın sıkıntısı
Aşksızlıktan solan bu cismi terk edip nereye gidiyorsun?
Merdivenlerden peşinizden koşup da
İsminizi haykırmayı size bakarken derinde
Bir acıyla kıvrandığımı fark etmeden nereye he…
Bir gün yağmur yağsa
Sırılsıklam o yağmurda ıslanacak
Ve elinde tutuğu karanfille
Gözyaşlarısaçlarından sızan yağmurla karışacak
Onun kapısının önünde duracaktı
Onun kapısının önünde duracak
Ve asla zile basmayacaktı
O kapının önünde saatlerce ağlayacaktı o sırada fonda
‘’Senin mavi gözlerinde çalacaktı‘’çalacaktı
Sonsuzadek Sofya...
SOFYA! SOFYA!
Heyhat Sophie gidiyordu
Mağrur bir prenses gibi
Şairin kalbinden sürgün edilmişti
Sanki hilafet ilga ediyordu saltanat sefalete mahkum edilmişti
Tarih yeniden yazılıyordu sen benim sürgünümsün Sofya
Benim ülkem dağlıktır karanlıkta dağların arasında bir yol vardır
O yolda yürümek zordur
Sanki bir nüfus sayım günü sokaklar boşaltılmış
Pardesülü bir adam
Sırtında ağaçe vermiş
Geniş bir dağın kenarında mızıka üflüyor
Zaman zaman gözleriniz bir noktaya dikiliyor
Uzak bir noktaya sabitlenerek
Kendisine bir soru soruyor
Cevabını bulmak için
Uzun uzun düşünüyor
Ve ışıldayarak cevabını mırıldanıyor
Bir gün oda güzlerinizdeki bu ışıltıyı keşfederde
Ve elini kalbine deydirdiğinde
İçinde cereyan eden
O yoksun aşkını tanımlar O şarklıyı keşfederse
Yazacağı ilk şiire adını verecek sonsuza dek sofya
TÜM YORUMLAR (4)