Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
istanbulll... üstad ne güzel yazmış.....
Gerçekten çok güzel çok anlamlı bir şiir.....
UYUMAK İSTİYORUM..
İki yıldız arası göğe asılı hamak...Uyku, uyku... Zamansız ve mekansız, uyumak.Uyumak istiyorum; başım bir cenk meydanı;Harfsiz ve kelimesiz düşünmek Yaradanı.İlgisizlik, herşeyden kesilmiş ilgisizlik;Bilmeyiş ki, en büyük ilme denk bilgisizlik.Usandım boş yere hep gitmeler, gelmelerden;Bırakın uyuyay...ım, yandım kelimelerden!Göz kapaklarımda gün, kapkara bir kızıllık;Kulağımda tarihin çıkrık sesi, bin yıllık.Bir yurt ki bu, diriler ölü, ölüler diri;Raflarda toza batmış Peygamberlerden bildiri.Her gün yalnız namazdan namaza uyanayım;Bir dilim kuru ekmek; acı suya banayım!Ve tekrar uyuyayım ve kalkayım ezanla!Yaşaya dursun insan, hayat dediği zanla...1973
Siteye yeni üye oldum ve günün şiiri bölümünde bu şiiri görmem beni hayrette bıraktı çok sevdiğim bir şiirdir.
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
Sevgili Necip Fazıl...bir günahım var...ve biliyorum...tanrı isterse affedecek...inandığım şairlik misyonu bu sözleri söyletmekte ve alabildiğine mutluyum...yoktur kimseyle derdim...yoluma giderken rastladığım insanlara ve ruhlarına olabildiğince dokunabilmek...şiir tutuverdi elimden...çok sevdik ve hadi beraber yürüyelim dedik...ama hiç hesapsız ve kitapsız... düştük bu yollara...her erdemli nefesin sofrasında...hissettiğimiz güzelliklerin nasıl şiir olduğunu ve mucizevi bir hal aldığına tanık olduk...bütün şairlerimi sevdim...hepsini..sınır koymadım..nasıl yazarsa yazsın ama yazsın...yetmedi...herkez'e ulaşmak mümkün olmasa bile..ruhlarına dokunabilmek uğruna göç ettik...hala elim varmaz...İstanbul'u anlatmaya.Bir günah işlemekteyim amma velakin o memnun ben razı...perceremizden İstanbul öyle bir görünür ki...ürkmekteyim...yırtıp atarım..bu eller zamanı değil der..yine yırtarım...bu günahtır...günahlar yazdırırdı bize şiir...sevapları verirdik ötelere...bir şehri yaşamak için şair olmak gerektir...NEDEN...ŞİİR HER ŞEYDİR...ŞAİR ŞİİR İÇİN YAŞAR VE ÖLÜR...en güzel şiir yoktur..sadece şiir vardı...sonsuza kadar yemin ederek inanmaktayız...İstanbul bütün şairleri affetsin...amma velakin..dokundursun sinesine ellerimizi...onun dilinden seslenelim...şehirlerin ruhlarına...ayakta selam durmaz mı insan...şiir ve şair için...selam olsun Necip Fazıl'a
Bülbül gülle yatar gülle kalkar.içi dışı güldür, gül....ötüşünde de gül kokar.....
bülbülde, gül kokusu
gülde, bülbül çığlığı
mündemiç olmuştur...
Desek mesela...
Sevgili Yaşarfan
Bir çoğumuz bize sunulan şiiri otopsi yapar gibi parçalara ayırıyor titizlikle inceliyoruz bu bir bakıma iyi olabilir...Şaire, saygımızdan dolayı şiiri beğenmiyorsak neden beğenmediğimizi lisan-ı münasiple anlatabiliriz...
Yalnız ne var ki bir çoğumuz şiiri inceliyeceğimize ne derece şiirdir diye araştıracağımıza ya şairin görüş ve ideallerine takılıyor ya da şiirin konusunda açmaza düşüyoruz...
Konu İstanbul ve İstanbula ne kadar kötülük yaptığımızın hesaplaşmasını yapmaksa maksat, ve yurdun en güzel yörelerini bile bile acımasız bir vurdumduymazlık ve aymazlıkla kirletip, çarpık bir zihniyetle ne hale getirdiğimizin pişmanlığını ve ayıbını konuşacaksak; 'yanıltan ışıklar' size katılıyorum...
Yapmayı değil yıkmayı beceren, batının hep kötü yönlerini örnek alan bir zihniyetin sonucu elimizdekilerin değerini bilemiyoruz...
Tabii ki akıl, aklıselim gereken yerlerde,gereğini yapmalıyız...Maneviyata değer vermeyen toplumlar da hüsrana uğrar...Marifet, gerekeni gerektiği yerde akıllıca, kurnazlığa tevessül etmeden sağlam kafa ile çözüme kavuşturmaktır...
Bu konuda yardım almalı halkın fikri sorulmalı
kırk düşünüp bir yapmalı.Şimdi İstanbula Üçüncü köprü düşünülüyor, herkes ben daha iyi bilirim benim görüşüm daha değerlidir/in derdine düşecektir...Araştırmak soruşturmak bize ait hasletler olmadığı için bir karmaşadır gidiyor...
Bu konularda yazmaya kalkarsak konu konuyu açar ki bu sayfaya gelenler şiir okumak için geliyorlar ve hafta sonu, haftanın yorgunluğunu böyle ciddi konularla da atamazlar...
herkese esenlikler diliyorum...
Not: Yıllardır bizler her vesile ile vatan kurtarmanın, memleket kurtarmanın hasbıhalini yapar dururuz ama bu güne değin bir ilerleme görülmüş değildir...
Evet,arkadaşın biri:''İstanbul'u hangi ruh haliyle izlerseniz onu görürsünüz''demiş. Son derece katılıyorum.
Ama malesef ,uyumakta veya uymumayı seven bir millet olduğumuzdandır belki;son yıllardır her şeye manevi
gözlerle bakan ,adeta beyni yıkanmış bir toplum olmaya başladık. Buna fazla direnmediğimizin sebebi belki
dediğim gibi uyumaya meyilli bir toplum olduğumuzdandır.
İstanbul'un doğal güzelliğini kimse inkar edemez ama bu güzellik hep oradaydı. Demek istediğim Osmanlı
İstanbul'u topraklarına katmadan çok çook daha önce de. Ve şundan eminimki;cahil ve gelişmemiş toplumlar
ellerindeki güzelliklere iki katkıda bulunurlarsa beş bozarlar. Bunun ispatı birçok bozukluklarıyla gözümüzün
önünde durmaktadır ama bunu görmek isteyen gerçekçi akıllar,gözler ister.
Bir şehir bir-iki minare dikmeyle sorunlarını halledebilseydi,bir-iki değil inanın beşyüz tane dikerlerdi şimdiye
kadar. Gerçi, sorunu böyle halledebileceğini sanan bir yönetim de yok değil..200 dönüm gibi bir yeşil alanı cami
alanı diye ilan eden ve yapılan büyük protostolarla son anda vaz geçirilen bir yönetim..
İsabet de oldu çünkü şimdi yerine Göztepe özgürlük parkı kuruldu(insanların tasalarından,beton yığınlarından
kurtulabildiği yeşil bir alan..) Tabi sesini çıkaramayan veya çıkarmayan bölgelerde park terine camiye gidiyor
çocuklar.(İşte ne güzel olmuşya diyenler olacağını düşünebiliyorum üzülerek.)
Ama malesef armutla elmayı hep karıştıran ve bir-iki dua,bir- iki methiyeyle pazardan eşşeği at gibi görerek alan
bu millet gerçekleri görmekte hep zorlanıyor nedense..Bilimsel ve gerçekçi düşünebilen birkaç kişi haricinde.
İnanın ,İstanbul böyle düşünen gelişmiş toplumlardan birinin elinde olsaydı;herkesin gıpta edebileceği bir şehir
olurdu.
En ufak bir yağışla sokaklarını seller götüren,çarpık varoşlarına arabaların,itfaiyenin,ambulansın bile giremediği,
gelişmiş ülkelerin üç-dört yüz yıl önce halletiği ,bizim daha yeni yeni halletmeye çalıştığımız kanalizasyon sistemiyle,
daracık sokaklarında,üst üste dizilmiş çarpık dükkanlarıyla,hastaneleri,okullarıyla bir iç acısı İstanbul olmazdı.
Gelişmiş ülkelerde,hemen hemen her 30-40 bin kişiye büyük bir mesire ,park alanı düşer. Uçakla üstünden bakanlara
söylüyorum: Apartmanlar,apartmanlar apartmanlar...ve çarpık, içler acısı düzensiz varoşlar ve de daha 30 yıla kadar
var olan ve birilerinin tamamen yok etmeyi başardığı ;bizlerin hiç bir şey yapmadan doğanın bize armağan ettiği
o yeşillikler nerede ,NEREEEEDEEEE ????? Onun bile canına okumuşuz.. Akıllı ve bilinçli şehirleşme nedir haberi
bile olmayan gelişmemiş bir toplum...
Bunların hepsinin acı bir gerçek olduğunu görmekten daha acı olanı nedir biliyor musunuz..?
Elinde bir inci olduğunu sanan ,onun için methiyeler yazan ,okuyan,yazanı metheden ve onu parlatabilmek için
ipek yerine törpü kullanan bir toplum.
Birgün,ağlanacak halimize güldüğümüzü görüp ,akıllı ve olumlu adımlar atabilecek bilinçli bir toplum olduğumuzda ve
tabii,verilen zararları düzeltebilceğimiz bir noktadaysak eğer , belki o zaman ,ancak o zaman İstanbul için hak
ettiği şiirler yazılabilecektir.
Bunun, dine sarılarak,düşler aleminde gezerek olmayacağını zaman gösterecektir ,bizler görmesek bile..
İstanbul'u gerçekten sevenlere sabır ve sıkı çalışmalar dileğiyle...
Tüm şiir sevenlere sevgi ve saygılar.
Fikret Şahin
Değerli şair Necip Fazıl Kısaküreğin, Canım İstanbul Şiiri, tam bir İstanbul türkçesi dediğimiz, arı duru dille kitap türkçesiyle yazılmış; içten, samimi duygularının dizelere dökümüdür...Müstesna bir insan değerli bir şair olan Necip Fazıl Kısaküreği saygıyla anıyor nurlar içinde yatsın diyorum...
Kimi adam, aşık Veysel misali
dünya gözüyle görmez;
gönül gözüyle görür.
kimi aptal rüyasında başında taç görür,
kimi tok/u aç; aç/ı tok görür.
öylesi de vardır ki,
göze bakmaz nuru görmez;
ıça bakar, ok görür...
kimi de don kişot misali yel değirmenleriyle savaşır ırlar durur.
İS -T- AN - BUL,
İS,
AN,
BUL,
T Tarumar olmuş.
Kim neyi aramış ,neyi bulmuş.
Ney varken nazendelerde vardı.
Çengelköy'de bademler vardı.Ümraniye'de ormanlar vardı.Şimdi ay...r var.Bademlerin yerini hı.....r aldı.
Değerli üstadım ne güzel kaleme almış,
Gecesi sümbül kokan
Türkçe’si bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
Gezdim dünyayı gördüm Konyayı ve Mevlanayı.
Görmedim böyle bir güzel üstadın dediği gibi
İstanbul benim canim;
Vatanim da vatanim...
İstanbul,
İstanbul...
Çok kıymetli şairin bu güzel eserini Çamlıcadaki çiftliğimin bahçesinden bir taraftan boğazın eşsiz güzelliklerini seyrederken bir taraftanda yalnız selvi tarafındaki öküzlerime bakarak okuyorum.İyiki bu çok değerli üstadlar varmış.Mekanı cennet olsun.
Üzerine nurlar yağsın.Seçici kuruluda tebrik ederim.Bu güzel eseri buraya astıkları için.
Saygılarımla....
Bu şiir ile ilgili 162 tane yorum bulunmakta