Bazen alıp başımı gidesim geliyor
Uzaklaşmak buralardan bir trene atlayarak
Kaybolmak ortalıklardan uzun süre
Kendimi buluncaya kadar ağlamak, ağlamak, ağlamak…
Sonra, yolu izlerim heyecanla
Sapanla avladığın kuşlara beyaz bayrağı çektim
Barış diye…
Hallaç pamuğu gibi dağıttığın gönlüme seslendim
Kendini topla diye
Son kez yağmur yağarken çaresizce gezindim yollarda
İçmiş gibiyim yaşamın deli-dumrul şarabını
Gözüm görmüyor hayatın sıra dışı güzelliklerini
Kulağım işitmiyor cananımın bile ruhumu okşayan sözlerini
Eskiden âşıktık yaşama
Sanki günler daha aydınlık
Daha berraktı yağmurlar
Müsaittik tozpembemsi düşler görmeye
Bayılırdık sorumsuzca ve hovardasızca gülmeye
Bayılırdık kendimizin efendisi olmaya
Siz üç aslan yürekli, bileği bükülmez, sırtı yere gelmez pehlivanlar
Yalnızlığım, şansızlığım ve mutsuzluğum
Sözüm size;
Vakkum gibi yapıştınız yakama
Bırakmıyorsunuz ki talihim dönsün
Gülümsemek istiyorum hayata
Kimileri, vurdumduymazdır
Her şeye ye, iç, gül, oyna mantığıyla bakarlar
Yaşamdan kopukturlar
Hayatın manası yoktur
Paylaşmazlar dertlerini
İçine atarlar
Biz Atatürk’ün çocukları
Biz Cumhuriyet’in çocukları
Çağdaş, yenilikçi, Laik Türkiye cumhuriyeti insanları
Kaç kişiyiz sayabildiniz mi?
Tehlikenin farkında olalım
Tutamıyor kirpiklerim gözlerimden akan yaşları
Yutamıyor midem, sensizlikten bana zehir gibi gelen aşları
Yerinden hop diye atamıyor beynim nasırlaşan taşları
Yine de unutmaya çalışacağım o gözleri, o kaşları...
Sen gittin gideli bu diyardan; sünger çektim dünyaya
Saat üç oldu
Yoksun
Saat beş oldu
Yoksun
Yarın, ertesi gün, daha da ertesi gün...
Aylar, yıllar geçti aradan
Karanlık gecelerde güneşim ol
Beni koru
Bana doğru yolu göster
Elimi tut; üşüyorum
Beni ısıt; buzlarımı erit
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!