Çanakkale Cephesinden Asker Mektubu
Yüzbasi Kazim Efendi
21. Alay, 1. Tabur, 1. Bölük Kumandani
27 Nisan 1915 (1331)
Seddülbahir civarinda Selimbey Çiftliginden
18-19 “M” 331 Kazim
'Sevgili Kardesim,
Ben vatan ve millet ugrunda bana düsen vazifeyi ifa ettim. Artik gerisini size terk ediyorum. Ben cümlenize hakkimi helal ettim, tabiidir ki siz de helal edersiniz. Hemsiremin, Ziyanin kemali hasretiyle gözlerinden öperim.
Muhterem amcamin ellerinden öperek dualarini her zaman beklerim. Çoluk çocugumu evvel Cenabi Hakka sonra vatan ve millete ve sizlere emanet ederim. Sevgili valideme, aileme, çocuklara güzel bakiniz. Tahsillerine himmet
ediniz. Maaslarinin tahsisi, icap eden muamelenin ifasi için arkadaslardan alayimizin tabur katibi ve ayni zamanda alay naibi bulunan Hasan Efendiye yazdim. Bulundugum firkanin kumandani Miralay Remzi Beydir. Alay Kumandani Binbasi Halil Beydir. Bu isimler size lazim olursa kendileri ile muhabere edersiniz. Binbasimiz Sevki Beyde benim gibi tehlikede bulundugu için sag kalirsa ona da müracaat edersiniz. Kolordu kumandanimiz malum oldugu üzere Esat Pasa Hazretleridir.
Hayvanim hakkinda lazim gelen muamele içinde katip efendiye yazdim. Oradaki hakkimi da çocuklarim için yazdim. Sana çok rica ederim, efradi ailemi, validemi hiçbir vakit üzme. Daima rifk ile muamele et. Bana acimasinlar. Ben mukaddes vatan ugruna terk-i can ettim, bahtiyarim. Cenabi Hâk sizleri de bahtiyar buyursun. Baki cümlenizi Cenabi Hakka emanet ederim sevgili kardesim.'
Vatani için ölümü büyük bir kalp rahatligi içinde bekleyen bir adamin vasiyeti olan bir adamin Çanakkale’yi Çanakkale yapan kahramanlik destaninin özel bir ifadesidir. Yüzbasi Kazim Efendi bu mektubu yazdiktan tam 26 gün sonra hissettigi veçhile sehit olmustur. Yukaridaki mektup onun son mektubudur.
Sahibini Arayan MERMI - (Cephe Anilari)
Mart 1921 - Inönü Ovasi. Insanin Iflahini kesen buz gibi bozkir ayazinda Ethem Çavus’un sirti üsüyor, avuçlari ise kizgin mermi kovanlarina çiplak elle dokundugu için alev alev yaniyordu. Top atisi on sekiz saattir durmaksizin sürüyordu. Ethem Çavus, 75 mm’lik topu durmaksizin dolduruyor, her seferinde besmele çekip kesif kolundan bildirilen menzillere kiyamet yagdiriyordu.
Sandikta kalan sondan üçüncü mermiyi aldiginda bir an duraksadi. Merminin üzerine bir çaput sariliydi. Çaputu sökerken avucuna kalem büyüklügünde demir bir çubuk düstü. Çaputun ve çubugun anlamini çözmeye çalisirken mermi kovanina kazinarak yazilmis yaziya gözü ilisti. Okumaya vakti yoktu. Mermiyi namluya sürüp atesledi. Demir çubugu cebine, bos kovanini ise bu sefer sandiga degil yere atti. Birkaç dakika sonra sogumus olan kovani kaybolmamasi için yerden alip mintaninin yakasindan içeri atti. Aksam ezani vaktinde çarpisma durulmus, mevzileri ileri, düsman hatlarina dogru ilerletme emri gelmisti. Batarya komutani, Ethem Çavusa istirahat verdi. Ilk is olarak bos kovani çikarip üzerindeki yaziyi okudu.
Kovanin üzerinde 'Karahisarli Seyfi Çavus. 4.Alay, 2.Tabur, 8.Batarya. 26 Rebiyülahir 1339 - Inönü' yaziyordu. Birinci Inönü savasinin en kizgin günlerinden birinde düsülmüs not ve mermiyle gelen demir çubuk, Imalat-i Harbiye atölyelerinde çalisanlarin bir mesaj istedigini gösteriyordu. Bosalan kovanlar Ankara’daki atölyelere yollanir, oradan tekrar doldurulup cepheye dönerdi.
Üç saat sonra gecenin iyice çökmesiyle savas tamamen durulmus, birlikler yeni mevzilerine yerlesmisti. Ethem Çavus, cebindeki demir çubugu çikarip bir köseye oturdu. Ucu sivriltilmis çubuk, bakir ustalarinin 'kalem' dedikleri demirle desen oymaya yarayan keskin bir aletti. Eline yumruk büyüklügünde bir tas alarak hafif tiklamalarla kendi mesajini kovana kazidi: 'Aksekili Ethem Çavus. 8.Alay, 3. Tabur, 1. Batarya. 20 Recep 1339 - Inönü.'
Bes gün sonra Ankara Atölye’nin bir kösesinde cepheden gelen sandiklari açan kalfa, tezgâhlardan birinde haril haril çalismakta olan ustaya seslendi. Sesinde, esi dogum yapmis bir adama bebegini müjdeleyen ebenin heyecani vardi:
- 'Kâmil Usta! Müjdemi Isterim! Senin yavru cepheden dönmüs! '.
Hepsi sandiklarin oldugu kisma kosturarak kovanin üstündeki yaziyi okumak için toplandilar. Tabii ki bu seref Kâmil Ustaya aitti. Yüksek sesle Ethem Çavusun notunu okudu. Atölyede bir bayram havasi esmisti. Tüm çalisanlar, Kâmil Ustayi yeni baba olmus biriymis gibi kutluyor, hayir dualari ediyorlardi. Ustalar, Is tezgâhlarindan birinin basinda toplandilar. Kâmil Usta kovanin agzinin egilen yerlerini düzeltip özenle kapsülünü yeniledi. Içine barutunu doldurduktan sonra yeni bir çekirdegi kovanin agzina oturttu. Mermi hazir olunca, Ethem Çavusun kovanin içinde geri yolladigi çelik kalemi yeni bir çaputla merminin üzerine sardi. Kundaklanmis mermiyi sefkatle tutarak yeni doldurulan bir sandiga yatirdi. Çalisanlar hep bir agizdan 'Allah kavustursun' deyip islerinin basina döndüler.
Kâmil Usta, halen açik duran sandiga yatirdigi mermiye hüzünle bakip 'Selametle git aslanim. Allah muvaffak etsin. Çok bekletme bizi' dedi. Kovan, Birinci Inönü savasi siralarinda üzerindeki ilk notla Kâmil Ustanin eline geçtiginde bu fikir dogmustu. Karahisarli Seyfi Çavusun baslattigi bu gelenegin süreceginden emin degildi; ama denemeye degerdi. Nitekim Aksekili Ethem Çavus umutlarini bosa çikarmamisti. Cephede patlayan her merminin kovani buradaki ustalarin elinden geçtigine göre bir aksilik olmazsa yeniden görüseceklerdi.
Eylül 1922 - Ankara. Bir buçuk yil içinde kovan sekiz kere daha atölyeye ugradi. Üzerindeki mesajlarin sayisi da sekize ulasmisti. Mesaj yazanlarin sekizi de baska alay ve taburlardan farkli kisilerdi. Kovan her keresinde atölyedekilere daha büyük bir cosku yasatiyor, Istiklâl Savasinin her zorlu duragindan Ankara’ya barut, kan ve zafer kokusu tasiyordu. Türk ordusunun Izmir’e girdigi gün Ankara’da bayram havasi eserken kovan yeniden gelmis, ama bu sefer tüm atölyeyi yasa bogmustu. Kovanin içinde, çelik kalemin yani sira bir mektup ile bir tane de bakir künye vardi. Kovanin üzerine kazinmis dokuzuncu notta; 'Karahisarli Seyfi Çavus. 4. Alay, 2. Tabur, 8. Batarya. 12 Muharrem 1341 - Banaz' yaziliydi. Atölyedekiler mektubu açip okumaya koyuldular:
'Bismillahirrahmanirrahim.
Selamün aleyküm gayretperver ustalar. Allah’a sükürler olsun ki mendebur düsman kaçiyor. Muzaffer Türk ordusu bes gündür durup dinlenmeksizin kâfiri kovaliyor. Güzel Izmir’e, kalplerimizdeki imanimiz kadar yakiniz artik. Iki gün evvel Banaz’daki muharebede bataryamin çavuslarindan Seyfi, kalles düsmanin kursunuyla sahadete ermistir. Cenazesini sihhiyecilere teslim etmeden önce mintaninin içinde bu kovani buldum.
Malumunuzdur ki vefat eden neferin künyesi ailesine yollanir. Lâkin bes gün önce Karahisar’i ele geçirdigimizde, Seyfi Çavus’un ailesinin düsman tarafindan katledildigini ögrendik. Bu kahraman Türk evladi kederini yüregine gömüp anacigini, babacigini defnedemeden düsmanin pesine düstü. Üç gün sonra kendisi de hakkin rahmetine kavustu. Kovandaki yazilardan anladigim üzere bu topçu neferlerin bir ailesi de sizler olmussunuz. Bu sebeple Seyfi Çavusun künyesini sizlere yolluyorum.
Basiniz sag olsun. Hayir dualarinizi bizlerden, Fatihalarinizi aziz sehitlerimizden esirgemeyiniz. Hakkin rahmeti üzerinize olsun.
Yüzbasi Muhsin Talât
4. Alay, 2. Tabur, 8. Batarya.
14 Muharrem 1341 - Salihli'
Mektup bittiginde tüm personel agliyordu. Atölyeye bir ölüm sessizligi çökmüstü. Hiç tanimadiklari halde iki satir yaziyla kardes olduklari Seyfi Çavusun ardindan Fatiha okuyup amin dediler.
Kamil Usta yutkunarak tezgâhinin basina oturdu. Kovani yeniledi ama bu sefer, minik iki perçinle Seyfi Çavusun künyesini kovanin dibine çakti. Yine her zamanki merasimle mermiyi kundaklayip sandiga yatirdi. Oysa o mermi bir daha düsman mevzilerine gönderilmeyecekti.
Ocak 1923 - Ankara. Savasinin bitmesinin ardindan Ankara’daki mühimmat depolarinda sayim ve temizlik yapiliyordu. Sandiklar tek tek açiliyor, mermiler sayilip yeniden sandiklaniyor, kayda geçirilip daha tertipli bir cephanelige gönderiliyordu. Tegmen Hamdi Vâsif, Kâmil ustanin hazirlayip kundakladigi mermiyi buldu. Böyle bir aninin -belki de yillarca- sandiklarin Içinde kalmasina gönlü elvermedi. Ciddi bir suç isliyor olmayi göze alip mermiyi evine götürdü. Niyeti, ömrünün sonuna kadar mermiyi bir ani olarak saklamakti.
29 Ekim 1923 - Ankara. Tegmen Hamdi Vâsif Ankara kalesine çikan dik sokaklari kosarak tirmaniyordu. Soguga ragmen kan ter içinde kalmisti. Yarim saat önce 20:30 siralarinda meclisten, cumhuriyetin ilan edildigi duyurulmustu. 101 pare top atisiyla cumhuriyet kutlaniyordu ve Seyfi Çavus’un mermisi bu söleni kaçirmamaliydi. Yetmis, belki de sekseninci atista topçularin yanina ulasabilmisti. Yüzbasi Muhsin Talat’in yanina giderek sert bir asker selami verdi:
- 'Hamdi Vâsif Edirne! Bir maruzatim var komutanim! '
Yüzbasi sorar gözlerle genç subaya bakiyordu.
- 'Evet tegmenim? Sizi dinliyorum.'
Tegmen, üniformasinin içinden mermiyi çikarip yüzbasiya uzatti:
- 'Yüzbirinci pareyi en çok bu mermi hak ediyor komutanim. Müsaadenizle bu serefi ondan esirgemeyelim.'
Yüzbasi Muhsin Talat gözlerine inanamamisti. Sevinç gözyaslarini tutamadi. O kadar heyecanlanmisti ki neredeyse aralarindaki rütbe farkina bakmaksizin genç tegmenin ellerini öpecekti. Mermiyi alip çekirdegini dikkatlice yerinden çikardi. Kovanin tepesine bir bez parçasi tepip iyice sikistirdi. Subay sapkasini çikarip surun üzerine koydu. Mermiyi sapkanin içine yatirdi. Toplar atislara devam ediyordu. 82, 83, …97, 98, 99… On dakika kadar sonra, atislari sayan çavus 'Yüzüncüyü attik komutanim' diyince, Muhsin Talat, kovani topun yatagina kendi elleriyle sürerek ates emrini verdi.
Subaylarin kiliçlarini çekerek selamladigi o son top sesi Ankara’nin her duvarindan yankiyip dört yillik Istiklâl Savasinin tüm hikâyesini anlatmisti sanki. Rütbe ve mevkilerine bakmaksizin topun basindaki tüm askerler kucaklasarak birbirlerini kutladi. Son olarak Yüzbasi Muhsin Talat ile Tegmen Hamdi Vâsif sarildilar. Kovan ayaklarinin dibindeydi. Yüzbasi egilip saygiyla kovani yerden aldi. Avuçlarinin yanmasina aldirmadi bile…
Serap Demirtürk
Kayıt Tarihi : 27.2.2008 10:18:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Kaynak: http://blog.mynet.com/berkan.tayhan
siirdeki fon. http://www.darendelisesi.k12.tr/dosyalar/canakkaleturku.mp3
![Serap Demirtürk](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/02/27/canakkale-sehitlerine-mehmet-akif-ersoy.jpg)
halkını esir eden,içerideki cephenin suskunluğudur..
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
Dedem demek istiyorum,
Mehmet Akıf'e dedem,
Çünkü bizde gelmişiz Rumeli'den,
Ama, bir dinlesem Mehmet'i, Hasanı,
Daha nice torunları çıkacak,
Kars'tan, Sivas'tan, Kayseri'den.
İstikbal vermiş bize yazdığı,
İstiklal marşı,
Göz yaşları titretti,
Belki de Ceddinin hatırına Arşı,
Ne biz o günleri görelim,
Nede bir daha yazan olmasın,
İstiklal marşı.
Eğer layık olabilsek,
Mehmet Akif gibi dedeye,
Hayamız hayasından,
Perde çeker perdeye,
Bir dönebilsek yüzümüzü,
Hakkı ile kıbleye,
O zaman ruha tabii olan nefis,
O an varır secdeye.
Şadan Yenişafak
Sığdıramaz bu âleme Vatanı için akan gül sevgiyi
Bu ülkenin çocuklarına bırakmış olduğu gül ülkeyi
Dem-dem Allah için tufanı yok eden gönül neferleri
Saygılarımla
Sığdıramaz bu âleme Vatanı için akan gül sevgiyi
Bu ülkenin çocuklarına bırakmış olduğu gül ülkeyi
Dem-dem Allah için tufanı yok eden gönül neferleri
Saygılarımla
TÜM YORUMLAR (10)