Bu şiiri bir kuşluk vaktinde oku.
Dalından uzağa düşen bir yaprağın,
toprağa olan hasreti say.
Cam gibi kırılgan içimdeki çırpınan kuş.
Her savruluş, yeni bir imtihanı beraberinde getirdi.
Her ayrılık, nakışından sabırla sınadı beni.
Nerede o coşkun akan nehir?
Kurumuş yatağında sadece suskunluk var.
Ilgisizliğin, kemiklerimi sızlatıyor her adımda.
Oysa şemsiyesiz de gülümseyebilirdik yağmura.
Kime karşı bu isyan?
Bunu mu reva gördün bana?
Yüzünde çeliğin soğuğu...
Bir zamanlar mazlumdu, şimdi tutsak bakışlar.
Sözler çarpışmıyorsa aramızda,
keskin bir kılıç gibi çizmiyorsa havayı;
benden vazgeçtin demektir.
Kim bilir kimler aldı yerimi!
Öyleyse içimde kıyasıya bu çekişme niye?
Dudaklarımda sönmez bir alevdir yanan.
Her an patlamaya hazır,
pusuda bekleyen bir volkanın çığlığı gizli.
Sevgi ve öfke, umut ve korku bir arada…
İstemediğim bir olgunluğa taşıdın beni.
Hangi yıldız düşer karanlıkta kağıda?
Tek bir gecede bir çığlıkla yandı!
Bendeki umut ışığı tükenmez mi sandın?
Hasretin çektiğim en zorlu sınavdı.
Aradığım bir denge noktası.
Önemli olan sonrasında nasıl barıştığımızdı.
Kusursuz değilim.
Ben de sorgularım elbette!
Allah kahretsin!
Sana gelince mantığım devre dışı.
Söyle, hangi meltem beni sana bu denli hapsetti?
Güneş bile batarken ufuklara,
kızıllıkla öpüp, vedalaşır dünyayla.
Belki bir gün bir bahar esintisi gibi çıkıp gelirsin.
O güne dek her satırda yürek burkan gerçekler,
her cümlede bir kalp çarpıntısı…
Bir hayatın özetine,
bir aşkın bam teline nasıl da dokunuyor değil mi?
Derin Akkurt
Kayıt Tarihi : 14.8.2023 00:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Güneş bile batarken ufuklara,
kızıllıkla öpüp, vedalaşır dünyayla.
?feature=shared
TÜM YORUMLAR (1)