Ekmek kokusu kadar eskidir duvar ustalarının nasırları
Usta ve çırak aynıdır bu meslekte
Temel atma töreni ilk kazığın çakılmasıyla başlar
Kimisi döküp geçer perde betonu
Kimisi de kan ter içinde yüreğine atılan taşları dizer
Akıldan kalbe çekildiyse engeller, semalardan bile görünür
Labirente dönüştükçe dilin çözülür
Giriftleştikçe de sırdaş olur gözyaşlarına
Gam yıkıyorsa ademoğlunu
Dalgalar uslanmalı mendireğimizde
Harcımız nemlenmeli ki izleyebilelim gün batımlarını
Gülüşünün kalbime kazındığı yerdeyim
Hayatıma istinat olan resmini astığım tek duvarım var
Yoksa hiç engel koyar mıyım yollarına
İncisine titreyen istiridyenin hali benimki
Camdan duvarın öte taraflarındayız
Yarım kalmışların istenmeyen oyuncaklara dönüşen yaşamları
Ve kuşların cansız bedenleri ayak diplerimizde
Soluğumuzun buğusunda parmak uçlarımız
Nefes nefeseyiz ters alfabemizde
Görmek ama dokunamamak
Konuşmak ama duyamamak
Afili lafları silinir ciğerleri yetmeyenlerin
Mürekkepleri de az gelir yeni yetmelerin
Aşkın kadim duvarında kan kadar eski bir kelam
"Kavuşamasalar da birbirinindir bazıları"
Vuslata engelse can duvarı
Gardiyansız kafesimden tahliye olmayı beklerim
Ve bir kez daha kanat açarım iklimine
Aslında uçmaya müsaitti ilk sarıldığımız yerin koordinatları
Dört kol, tek beden ve gökyüzü
Kayıt Tarihi : 31.8.2021 09:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!