hacivat adamlar zülfikar kemiğiyle lades tutuşurdu
denize kusarlardı; yosun tutuşur, karides tutuşurdu
elele tutuşurduk, kimse susmazdı, susmak olmazdı
istanbul’da bir asit şişesi kırılırdı
bir çocuk kapıyı açıp laciverde girerdi
dudaklarından öperdim, başım derde girerdi
ve bir ayna şarkı söylemeye başlardı olduğu yerde
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
değişik anlatımlarla süslendirilmiş bir şiir. ilginç geldi diye tümünü okudum
bence analatmak ıstedıklerını o kadar kendıne anlatmış ki şair...o yuzden de kımse bırsey anlamamış olacak kı bu kadar ağır eleştırıler almış...
bence bırseyler anlatıyor şiir ve şair...bomboş değil...
bıraz taraflı geldı eleştırıler bana..nedense öfkeli geldi.
katılmıyorum;anlamsız degil....
Muhatabınadır...Köpek için pisliğin lezzeti vardır ki yiyor..Onun tadını köpeğe sormalı bence
YETERRRRRRRRRRRRRRR
ŞAİRLER TÜREMİŞLER ŞAİRLİKTEN NASİPSİZ
ŞİİR SAYENİZDE HEM YETİM HEM SAHİPSİZ
ŞİİRLER BİZİM İÇİN MUKADDES BİR DEĞERDİ
KARDEŞİM SANA ŞAİR DEDİLERDE BAŞIN GÖĞEMİ ERDİ
biraz kelime oyunu biraz mizah her daim aşk ve ironi benim iskenderden anladığım bu. kelimeleri alt alta koyup sıralasa oluşan anlamsız cümleden koca bir yaylı sazlar kurar, sizede ağzınızı açıp seyretmek...
şık bir şiir bence sahibine yakışır
dudaklarından öperdim, başım derde girerdi
iki parmak daktilo yazar gibi kopuk kopuk
acemice!
sen ise
diyelim ki oturup beni düşünmüşsün
küçücük bir kız gibi
hayali bir bomba gibi!
OTURUP ÜŞENMEDİM AYIKLADIM ŞİİRİ...BÜTÜN MANTIKLI CÜMLELERİ TOPLADIM ŞİİRDEKİ,EH BUNLAR ÇIKTI MEYDANA ...YİNE DE PEK BİŞİ ANLATMIYO AMA İDARE EDİVERİN ARTIK BU GÜNKÜ GÜNÜN ŞİİRİ İLE :))) İSTEYEN KALAN MANTIKDIŞI CÜMLELERİ TOPLAYABİLİR..BAYA ZEVKLİ OLUYO...
Duyduğun bütün değişik kelmeleri ard arda sırala,ama hiç bir anlamı olmayan garip cümleler kur...Bunun adı şiir olsun ,sanat olsun öyle mi?
Hadi ordan ...Kutlarım Ulvi Ziya ...Tesbitleriniz için...
Şu şiirden anlayan varsa bir de şuraya ne anlatılmak istenmiş onu anlatıversin.Pohpohlamaya gerek yok.Aferin,güzel olmuş yok ama...Sadece bu şiir şunu anlatıyor diye yazsın ki biz de anlayalım.
herkesin düşüncesi farklıdır elbet.. şiirde anlam bulanlar kendini bulmuştur ve bu insan gibi bir ask yasamiştir. bana göre bu şiiri okumak büyük bir zevktir.. şiirleri de ayıran bu özelliktir herkes kendini bulamaz...
Anlamsız,çelişik,dolaşık
Pespâye lafların yığını...
Kimler ise ağuya âşık
Elbette,bulur,lâyığını...
Ruh bulandırıcı bir ortam
Böyle ruhlulara uyar tam...
Kafa karıştıran şer şeyler ;
Der :seni de bizlere katam...
Sorguda,polisler okutsa ;
Zanlıya,büyük bir işkence...
Bu genç ışıklı bir yol tutsa ;
Şiiri de aklanır,bence...
'El mâna, Fi batnişşair' Demiş atalar. Tam onun gibi..
Seyfeddin Karahocagil
Bu şiir ile ilgili 46 tane yorum bulunmakta