Bazen yazmak, çok büyük bir ihtiyaç oluyor. Ama insan ne yazacağını, nasıl yazacağını bilmiyor, tıkanıyor. Tıpkı şimdi olduğum gibi. Şu anda kalem elimde, olabileceğin en üst sınırını zorluyorum ve yazmaya çalışıyorum. Kalem yazmaya dolmuş, kelimelerse cimri mi cimri. Olmuyor işte, yazamıyorum. Kağıtta dolaşan kaleme sadece birkaç kelime lutfedip yardım ediyor, onunla da ancak bir şiir dökülüveriyor o mağrur kelimeler diyarından.
Bir sel taştı gönlümde
Yıktı tüm arzuları
Emel ateşim söndü
Azgın sular altında.
Gönül bağım virandır
Kalbimse parça parça
Çardak altı serin değil
Sularsa boz bulanık.
Bilinmez bir menzile
Yol almaktayım
Dağları aşa aşa
Setleri, çeperleri basa basa
Zaman manasın yitirmiş
Arıyor boz sularda
Mekan mahkum yok olmaya
Bulanık sular altında.
Kulaklarımda bir gürültü
Ta beynimin kıvrımlarında
Duymuyorum sel sesini
Sükutun çığlığında.
Sözler dile geldi, dilden kaleme aktı. Ama neden yazdım ben bunları? Sebepsiz fiil olmaz, bu şiirin burada işi ne? Bu ne diye dönüp dönüp okuyorum. Çözmeye çalışıyorum. “Gönülden taşan sel, yıkılan arzular, viran olan bir bağ, parça parça bir kalb, alakasız bir çardak altı” Allah Allah bu ne iştir ya Rabbim? Bunu yazan ellerim, ama sahibi ben miyim? İşe bilimsellik katıyorum ve bilinçaltıma yükleniyorum. Öyle ya her şeyin altında bir sebep bulunabilir deyip Freud'a kulak veriyorum. (Gün gelip ona muhtaç olacağımı bilsem yerden yere vurur muydum ben hiç onu. Al işte, bir kez daha tükürdüğünü yalamak zorundasın. Oh olsun! ..) Sıra geldi içime yolculuğa. Bu yolculuğu salla mı, kayıkla mı yoksa şimendiferle mi yapayım demeye kalmadan buluyorum kendimi kendi derinliklerimde. Karşımda kalem katibim, başlıyor konuşmaya:
-Bazen yalnızlık bir seldir insanın içinde, bazense yalnızlık arzusu. Sen ikisinin ortasında kalakalmışsın. Ne ondan vazgeçiyorsun, ne de onsuz yapabiliyorsun.
-Ee.. ne yapmalıyım o zaman? İpek böceği olup kozaya mı bürünsem, münzevi derviş olup çileye mi çekilsem?
-Şu an yaptığını yapmalısın belki de...
-Ne?
-Yazmalısın. Deminden beri yazmıyorum dediğin halde nasıl da döktün içini. Daha da dökeceksin. Ben içindekini dillendirirken sen dışa vuracaksın.
-Bu zırvalar destanına mı yazmak diyorsun sen?
-Zırva mırva.. sana dair, senden birer düşünce, içindeki ses.
-Haklısın öyle ya da böyle dışa vurmalıyım bir şeyleri. Söyleyemiyorsam yazmalıyım. Yoksa bu yüke dayanamayacağım. İçimdeki nehir taştı taşacak. O taşkından kimseler zarar görsün istemiyorum. İçimdekini bir yere akıtmalıyım.
-Şiirindeki sel buradan patlak verdi belki de?
-Evet o sel ki mağmadan daha yakıcı, aysbergden daha dondurucu.
-Sen içindeki ummanın tesirindesin. O Güneşle vals yaparken hararetinden yanıyorsun. Gece inip aya kapris yaparken soğukluğundan titriyorsun.
-O umman boğacak beni.
-Boğmaması senin elinde. O ummanı aşmalısın. Aş o ummanı aş, aş, aş... diyen ses yavaş yavaş uzaklaşırken irkiliveriyorum. Günlerdir süren uykusuzluktan olsa gerek o gürültünün, kalabalığın ortasında içimin geçtiğini anlıyorum. Günlerdir başımda uğultusunu duyduğum çağlayanın sesi, kahkahaların şirret sataşmasıyla kısılıveriyor. Uykularıma mâlolan o ses, bir kahkahaya ram oluyor. Hala uykum geliyor. Uyumak tek hedefim. Ama uyuyamam ki. Şu an öğretmenler odasındayım ve etrafım insanlardan örülü bir kafes adeta. Bit pazarı, borsa buranın yanında mezarlık adeta. Söz nasıl da dönüp dolaşıp mezarlığa geldi ama? Eee ne demişler?
“Rahat arıyorsan mezarda.” Mezar da amma ürpertici bir yer ama, uykuma çare orda galiba. Birden kendimi mezarda hissediyorum; ölü ruhum, ölü şuurum ve ölü dikkatimle. Sonra içinde olduğum mezara bakıyorum. Oldukça geniş: Beşe sekiz ebadında, çeperleri insan olan bir mezardayım. İçimden bir ses fısıldıyor usulca: ”O hakiki mezar küçücük ebadıyla sıkar mı insanı bu denli acaba? ”
Nuray ŞaşihüseyinoğluKayıt Tarihi : 8.8.2007 01:54:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Nuray Şaşihüseyinoğlu](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/08/08/calakalem-siir-degil-bu.jpg)
anlamlı,,eline ve yüreğine sağlık,,,
Yazacak birşey bulamayışınız bile mükemmel bir şekilde anlatabiliyorsunuz.
Ve yazacak birşey bulamazken satırlara dökülen şiir kalıbında dizeler.
Sonra da gerçekten farklı olmayan bir röportaj...
Kutlarım sizi Nuray Hanım.
TÜM YORUMLAR (6)