Çakıl taşlarının gecesi Şiiri - Yorumlar

Cevat Çeştepe
1212

ŞİİR


147

TAKİPÇİ

** Gece.


garson, bana önce temiz bir kağıt ver,
üzerini doldurabilmek için de yeterince vakit
ve biraz sarhoşluk, yanında unutkanlık olsun
getirebilirsen eğer sevdiğimin sesini de getir

Tamamını Oku
  • Fikri Küçükukur
    Fikri Küçükukur 22.12.2008 - 10:56

    Dost kalem şiirini yurumlaya,yudumlaya içime sindirerek okudum..Hiç ama hiç yorum yapmadan okuduğum güzel şiirlerden biri.Emeği yürekten kutluyorum..Ant.+on puan..(İzninle şiir listeme alacağım)
    Dostca kalın..

    Cevap Yaz
  • Çetin Özdemir
    Çetin Özdemir 22.12.2008 - 10:50

    Bir gün bir yerde yaşamgelir dertleşir bizimle. Bazen de biz sorarız yaşama, sahi biz yaşadık mı diye. Kutluyorum. Nice paylaşımlşarda buluşmak üzere...

    Cevap Yaz
  • Gündüz Çepni
    Gündüz Çepni 22.12.2008 - 10:36

    yorum yok,okumak yeterli
    sonrada gözlerini kapatıp
    başını havaya kaldırıp düşünmek:)
    Güzeldi.

    Cevap Yaz
  • Ahmet Kısa
    Ahmet Kısa 22.12.2008 - 10:36

    CEVAT HOCAM,SEVGİNİN HÜZÜNLE HARMANLANDIĞI MÜKEMMEL BİR TABLO YARATMIŞSINIZ YİNE.TEBRİKLERİMLE TAM PUAN GÖNÜL SAFANIZA.SELAM VE SAYGILARIMLA...

    Cevap Yaz
  • Mustafa Yılmaz
    Mustafa Yılmaz 22.12.2008 - 10:16

    her şeyden uzak ısınmaya çalışıyorum ama,
    BİR BAŞLIK ATIYORUM YALNIZLIĞA DAHİL...
    BİR MERHABA DİYORUM KİMSESİZLER KERVANINA...

    ÜŞÜYEN BEDENİMİ KUMLARA SERİYORUM...
    SEVDAYA DAHİL,
    BİR ŞARKI SÖYLEMEK İSTİYORUM,
    BOŞ BİR BEDEN SOĞUKTA,
    DUDAKLARIM TİTRİYOR...

    SEN DÜŞÜYOR YAKAMOZLARA,
    KIPIRTILAR SESSİZ,
    HASRETİN GÖBEĞİNDE OYNAŞIYOR MARTILAR,
    BİR TUTAM SEVGİ SANKİ BAKIŞLARINDA,
    KANAT ÇIRPMALARI SEKİYOR KUMSALIN ÜSTÜNE,
    BAŞIM DÖNÜYOR,
    OYSA HATAYDI RAKI İÇMEK,
    GÖRÜNMEZDEYDİ GÜLÜŞLERİN...

    VE BEN,
    SADECE BAKINIYORDUM,
    ISLAK KANATLI MARTILARIN ARDINDAKİ ,
    SEN HAYÂLE...

    KIMSESİZLERİN ŞARKISI,
    UZAK ÇARDAK SAZLARINDAN AKSEDİYOR YÜREĞİME,
    HAYKIRMAK İSTİYORUM HEYHAT,
    SESİM KİLİTLENMİŞ ÇENE KEMİKLERİME...

    GÖZLERİMİ YUMUYORUM,
    EL TUTUŞTUĞUMUZ ZAMANLARA..

    KAYIYORSUN ELLERİMDEN...
    VE BEN MAHZUN,
    KAFAMI KUMA GÖMMEK İSTİYORUM...

    BİR RESMİN ISLANMIŞ SOL CEBİMDE,
    LANET OKUYORUM,
    KENDİME,
    SAHİPSİZLİĞİME...

    SEN YOK,
    RESMİN ISLAK,
    BAKIŞLARIM ISLAK,
    SAHİ NEREDESİN?

    SAMANYOLUNUN HANGİ YILDIZISIN?

    BARİ ONU SÖYLE...

    Mustafa Yılmaz
    ant+10

    Cevap Yaz
  • Talat Semiz
    Talat Semiz 22.12.2008 - 10:10

    İnsan ve seginin ulaşılmaz dorukları.. Bir düşün bir gerçekle buluışması, sevginin sırılsıklam ettiği tutkun yürekler.. ve işte bir kadeh rakıdır belki sığındığımız liman.. Bir kadın gelir 'başını omuzlarıma en güzel koyan kadın' Yürekten ilgisini eksik etmez bakışlarında..../sesin gelinceye kadar bunlar yeter, merak etme yedim birşeyler./ ve sevginin insanı külçeleştirdiği zaman.. yaşamın bir parçasıdır duygular.....

    Yetenekli, başarılı, şiirin tümüne yetkin olan şiirsel atmsferin bütünlüğü kutlamaya değer, bu çok başarılı çalışmada...........tam puan..........

    Cevap Yaz
  • Türkiye Cumhuriyeti Yukselakcum
    Türkiye Cumhuriyeti Yukselakcum 22.12.2008 - 09:34

    Gecelerle dost kalmak yanlızlıklarımızda paye aşklara sevdalarımızla yarenlik bu güzel sohpet kadehlerimizi tokuşturmak ne hoş muhteşem bir makale yarenle dostluk ne hoş....Beklemek güzel derim...

    Cevap Yaz
  • Doğa Deniz
    Doğa Deniz 22.12.2008 - 09:01


    Çakıl taşlarının gecesi
    ** Gece.


    garson, bana önce temiz bir kağıt ver,
    üzerini doldurabilmek için de yeterince vakit
    ve biraz sarhoşluk, yanında unutkanlık olsun
    getirebilirsen eğer sevdiğimin sesini de getir
    sonra uzaklaş ve git

    /sen şarap içersin, ama ben rakı söyledim bu gece, yoksun diye/

    sesini beklerken, ilk satıra seni çok seviyorum diye yazmak geçti içimden
    hani vakit bulamayıp söyleyemediğim, gözlerine bakmaktan, sevişmekten
    oysa toprak ve hamur kokulu ellerini koklarken, sararak avuçlarımın içine
    taze açmış çiçek ve fırından yeni çıkmış ekmek gibi yüreğimden taşıyordun
    seni nasıl sevdiğimi sana anlatamıyordum ama
    içimden yelesi saçına benzer kısrak gibi akıyordun.

    /sesin gelinciye kadar bunlar yeter, merak etme yedim bir şeyler/

    ve sonra bir yel olup uzun koşularda, saçlarını savurarak deniz kenarlarında
    çocuksu hayaller çizebilmek ıssız ada hasreti gibi, iki palmiyenin arasında
    saklasan da cismini gölgelere, uzak vapurların dümen suyunda sadece ikimiz
    isimsiz filikalar gibi kimsesiz, attığımız her kulaçta nasıl uzaklaşıyoruz bilsen
    bir kıran var orta yerde anlayamadığımız ama
    ya benim umutlarım bozuyor ya da sen söyleyebilsen.

    /bembeyaz mı olmuşum, biraz üşüdüm ve ay vuruyor yüzüme ondandır/

    işte ne oluyorsa düşlerin uykuya daldığı gecede, bu çakıl taşlarından oluyor
    her biri ayaklarımdan beynime doğru, tarifsiz ve ölümcül sancılar olup akıyor
    tufanın dalgaları altında nefessiz ve yer yarıkları içinde çaresiz kalmış gibi
    ölümün attığı imzayı izliyorum, tahliye işlemi başlarken bütün kayıtlarımdan
    çağırsam gelmez güneşin doğduğu yönden ama
    arkada kalan gözlerimin haberi yok ki nasıl kapanacağından.

    /çok yoruldum, uykum gelmedi ama, nedense bir uyuşukluk var üstümde/

    sonrası bütün karanlıkların şimdiki zaman hali, seninle kalıyor yıldızlarım
    ama alın yazımın değişmezliği gibi, yanımdan hiç ayrılmıyor korkularım
    bir kır çiçeğinin yağmurlarının kuruduğu saatlerdir boynunun büküldüğü
    yani canımın içi ilk gün baharlarına kış düşer ve don vurur ya tomurcukları
    her şeyden uzak ısınmaya çalışıyorum ama
    önlenemiyor işte her kürekte içimin biraz daha buz tutması.

    /ben kalkıp gitsem canımın içi, korkmazsın değil mi tek başına yürümekten/



    *** Gecenin sonu.

    Ellerinin saçımda dolaştığını hissediyor ve gözlerimi açıyorum, gözlerini görüyorum, gülümsüyorsun. Ben de gülümsüyorum. Masamızın üstünde sadece beyaz bir kağıt var, başka hiçbir şey yok. Soruyorum bakışlarımla. Garson temizledi az önce diyorsun. Hesap…, ben ödedim tamam diyorsun. Haydi kalkalım o zaman. Ama dur bir dakika… Cebimden sabit kalemimi çıkarıyorum ve masadaki beyaz kağıdın üzerine ‘seni çok seviyorum canımın içi’ diye yazıyorum. Özenle katlıyor ve sana veriyorum. Alıp göğsüne bastırıyorsun. Kalkıyoruz, koluma giriyorsun… Hava bugünkü gibi. Ayakkabılarımızı çıkarıp elimize alıyor ve ‘başını omzuma en güzel yaslayan kadınla’ beraber adımlarımızı birbirimize uydurmaya ve yol üstüne serpiştirilmiş çakıl taşlarına basmamaya çalışarak yürüyoruz……..



    ** ** **

    * Bu gecenin öncesi.

    Merdivenlerden nasıl indiğimi bilmiyorum. Kendimi caddeye zor attım. Durup derin-derin nefes almaya çalıştım, beceremedim,… Göğsüm cıvataları pas tutmuş bir cenderenin pençesi altında ezildikçe eziliyor gibiydi. Sırtımı duvara dayamasam o an oraya yıkılacaktım.

    Caddenin kalabalığı iş çıkışı giysileri içinde daha da artmış, geniş vitrinler ise bir ışık selinin renkli girdabında boğulmaya doğru çılgın çizgiler gibi akmaya başlamıştı. Adım adım ilerleyen bakımlı araba trafiği bu ışıklardan beğendiklerini, cilalı kaportalarına ödünç alıyorlardı, birkaç metre ilerde bırakmak üzere.

    Başımı yukarı kaldırdım. Birbirlerine omuz vermiş gibi dururlarken içlerinin fesat duygularını ayaklarındaki daha şık ve daha pahalı ayakkabılar gibi ileri uzatan koket görünümlü binalara baktım. İçimdeki sıkıntıyı bırakacak bir pencere bulamadım. Oysa senin için en sevdiğin çiçeklerden küçük bir buket yaptırıp, gülerek gelecek ve kapını öyle çalacaktım.

    Bunca zamanın dost, güvenilir ve sürekli umut aşılayan yüzü, bundan sonrasına elinden bir şey gelmeyen bir kara haber olarak, takvim yaprağından koparacağım gün bile bırakmayan ulak gibi tepeden tırnağa bir kara cümleye dönüşüvermişti. Duymadım bile
    ardımdan ‘Sen sıkı adamsın, açık denizlerin bile bir sınırının olduğunu bilmeden rotanı maviliklere çevirmeyecek kadar.’ diye seslendiğini. Bütün tıbbi cihazlarının ve ecza kokularının arasında bıraktım ve sildim attım sesini.
    Merdivenlerden nasıl indiğimi bilmiyorum.

    Şimdi o kır lokantasının en köşe masasındayım. Seninle daha önce bir gün mutlaka gidelim dediğimiz ve belki de bir gün bir kaçamak olup geldiğimiz ya da bundan sonra asla gelemeyeceğimiz. Ağaçları yapraksız, dalları budanmış ve hatta kökünden acımasız kurutulmuş yeşilsizliği ile o kır lokantasındayım kimsesiz.
    Garson yaklaşıyor sessizce ve soruyor ne istediğimi.

    - ‘bana önce temiz bir kağıt ver’ diyorum…


    Cevat Çeştepe

    ***
    Selam Cevat Kaptan hüzülüydü çok hemde birazdan geliyim ben yine okudum bir kez okudum ama hüzünlü bir düş ..
    Şiirin mekanına uyar nitelikte . eh ordan hitap olursada biraz acılı olmazsı hüzün koması da normal tabii ..Şairin gittiği yer lunapark olmadığına göre ama düşleri öyle bir sıralamış ki nasıl desem bir sağnak yağmur dizler arasında heni içine kadar ıslatırda o rutbette üşürsün bir bahr yağmuru hani sımsıca duygular sarar düşleri sevdiğini özlersin yanında yoksa keşek olsada birlikde yürüsek girsem koluna omuzunada yaslansam . hikayesi kadar romantik .
    Çok çok beğendim . yine senden ve sana özgü ve çok çok başarılı ..
    Ben bu şiir baheçsini çok seviyorum .
    Kutluyorum Kaptan tebrikler kalemine yüreğine ..
    gelirim birazdan satır aralarında tek tek girip öylede yazmak istiyorum şiirine yorumu bence hak ediyor emek verilmiş hemde çok ve her bir kelime konuşuyor . yüreklere hiatp ediyor .
    şimdilik hoşçakal . sevgilerimle

    Cevap Yaz
  • Muzeyyen Baskir
    Muzeyyen Baskir 22.12.2008 - 08:43

    Her şeye isyan ederim haykırırım
    Sonra da her birini sen çakıl taşı yaparım
    Hayatımdan çıkarıp atarım....atarım
    Karışır dalgalara........kahkahalarım

    Gözlerin çıkar gelir sarmalanmış yosunlarla
    Sonra oturup ağlarım...............
    Kumlara gömerim senide anılarla
    çıplak ayaklarımla çiğnerim sonra

    Sonrada adamakıllı sarhoş bilip kendimi
    Uzanırım boylu boyunca kıyıya
    Aklımdaki bütün küfürler sana
    Gittiğin vede dönmediğin için bana

    bense böyle demiştim bir şiirimde.......
    keşke hala yazdıklarınız gibi düşünebilsem o kadar özelki
    acımasa yüreğim hala .....anılara gidebilsem korkmadan ve canımın içi diyebilsem........
    ağlattınız beni bir defa daha....şiiri astığınızdan beri burdayım aslında korktum açmaya yine ne güzellikler geldi güzel kalemden diye her bir satırı inci tanesinde değerinde
    sevgilerimi bıraktım yüreğinize.
    müzeyyen başkır


    Cevap Yaz
  • Fatma Güneş Ergen
    Fatma Güneş Ergen 22.12.2008 - 08:23

    Ben sizin şiirlerinizi okurken filim izliyor gibiyim,
    duygu yoğunluğu oluyor şiirin mayası.
    siz rakı, şarap içerken ben bira içtim kır lokantasının bir köşesinde.Siz beni fark etmediniz ama ben hep sizi izledim
    .Sevgiler. saygılar.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 105 tane yorum bulunmakta