Ellerim semada
Yalvarırım Yaradana
Gözlerim baygın,şuurum kayıp
Dilimden heceler
Tek tek sıyrılıp
Sizi diliyorum Yüce Mevlamdan
Abbas, o vakit çoktan geçti;
Akşam, gece karanlığının sihrini seçti.
Kurmuşum soğan,ekmek, zeytinden mükellef soframızı;
Diner belki kırılan kaburgamdaki sızı.
Ağaç bulursan beton yığınları arasında,şükret!
Havuz ne kelime? Yaşamak için ödedim onlarca diyet!
Yıllar var, başımızda siz;
Servetiniz derya deniz
Yediniz de, hep yediniz
Dört bir yana haber salın;
Daha ne var ise çalın
Kızıllığı sardı artık ufku, seherin;
Sönme zamanıdır cılız fenerin.
Damla damla su taşır gönüllere kemerin;
İnadına şırıl şırıl boşa akan derenin.
Sat anasını beş paraya, pazarda dehrin,
Kır dişlerini, utanmaz ve uslanmaz çerhin;
gül yüzünü gören sümbül ah çekti
boynunu bükerek eğildi lâle
gülün hicabından rengi kızardı
bülbül gül sanarak eyledi nâle
güneş ‘doğmam artık’ dedi çekildi
Bir tutam otu mu var ki dünyada, tutuşsun yansın
Meşrebi hafif zaten, neden sıkılsın da utansın
Ona alır beşe satar, beşe alır ona satar yalan pazarında
İsteyen inanmasın bırakın istemeyen inansın
Bir sonsuz ihtirastır ki bu ah, tutuşur alev alev
Ateşini ırmaklar söndürür ancak, bol bol içsin de kansın
İstersen bak yüzüme, değişen ne görürsün?
Kar yağmış nadas tarlası,evlek evlek yol görürsün! …
Var mı irade-i gücün, girsen dil-i hicranıma?
Sermayesi sevgi amma, kor düşürdü her yanıma! ...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!