"cehalet içinde olan insanlar kendilerini ukala bir biçimde savunmaya meraklıdırlar" demektir bir insanın hayatında düşeceği en büyük yanlıştır. kendinden nefret ettirir kişiyi anlatmaya uğraşırsın, anlatamazsın anlatamadıkça delirirsin. geri de dönemezsin çünkü o susmaz bu kez. susmak için geç kalmış sındır kendini parçalamak istersin sadece. sorunu yaratanla oturursun ona anlatırsın önce sakince kırmadan nedenleri niçinleri ile beraber anlamaz anlamak istemez sanırsın sakinlik yavaş yavaş uzaklaşır senden. sesler yükselmeye çözümleri anlatmaya devam edersin yılmadan.biliyorsundur sorunu çözüm bellidir çünkü. ama gene olmaz karşındaki kapamıştır kendini çünkü anlamaz söylediklerini olaylar ilerler bağırışlar çağırışlar kavgalar ama nafile sen ne yaparsan yap nasıl davranırsan davran; senin anlattıkların karşındakinin anlatabildiği kadardır bu konuyu anlatan tüm cümleler geçer aklından o anda. ne kadar da doğru söylemişler aslında; "ne kadar bilirsen bil, anlattıkların karşındakinin anlayabildiği kadardır." mevlana ya ait bir söz. çok konuşmanın değil, anlaşılır ve açık konuşmanın öneminin ve gereğinin vurgulandığı söz karşınızdaki insanın seviyesi düşükse ona göre anlatmalısınız, değilse boşa konuşmuş olursunuz.bu cümle sadece anlatan la anlatılanın arasında bir seviye farkı olduğunda geçerli değildir. sorun anlatanın açık bir dilde anlatamamasından da ortaya çıkabilir. ama her ne sebeple olursa olsun bir düşünce ve ya duygu başka bir insana aktarıldığında o artık başka bir şey olmuştur, o sizin düşündüğünüz ve ya hissettiğiniz değildir artık. hele de anlatılan şey anlatan için öneme sahipse, aktarım sırasında kaybettiği değer-ki elbet kaybedecektir- üzüntü yaratacaktır.insan kendi için önemli bir şeyi birine anlatırken dikkatli olmalı, kendisini (olabildiğince) anlayan birine anlatmalı ve duygu ve düşüncelerinin aktarım sırasında kaybedeceği değere razı olmalıdır, razı değilse de kendine saklamalıdır. kendin söyle kendin dinle durumudur bazende. hani bazı zaman insan bu anlayışsızın boğazını sıkmak, şöyle sıkıca bir silkeleyip ağzına geleni saymak ister nafile bir çabadır. şaşırırsın nasıl bu kadar kıt olabileceğine, ama bilirsin ki işine gelmemezlik tir bu ne halin varsa gör deyip susmak en iyisidir.Ama "anlama" eylemi, kişinin dışarıdan gelen anlamlı/anlamsız veri akışını kümülatif ve manalı bir sıraya oturtup muhakeme yeteneğinin yardımıyla sınıflandırması ve çıkarımlarda bulunmasıdır. genel olarak bu durum bir tür döngü olarak da anlaşılabilir.olur ya, döngü bir yerlerde kırılırsa, gelen veriler yanlış değerlendirilirse ya da önemli bir bilgi kırıntısı değerlendirilmeye alınmazsa anlatıcının belirtmeye çalıştığı olgu ile karşı tarafın anladığı olgu arasında dağlar, ovalar stepler kadar fark oluşur. elbette burada tek suç dinleyicinin değildir, anlatıcı da dinleyicinin kapasitesini tartmalı, anlatış seviyesini ona göre ayarlamalıdır. bilhassa anlatıcı dinleyiciden çok daha yüksek bir kültür/zeka/algı seviyesine sahipse.aslında bir etki - tepki meselesidir karşındaki insana bir şey anlattığında bir tepki beklersin, seni tatmin edecek bir tepki. eğer bu tatmin edici tepkiyi alamazsan anlattıkların karşındaki insanın tepki sınırlarını aşıyor demektir karşındaki insanın duygularına cevap verememek ve onu ruhsal açıdan tatmin edememek de buna örnek olabilir. sen bir şeyler anlatırsın hal ve hareketlerinle, sözlerinle ama o anlattıklarının sadece bir kısmını görebilir, duyabilir ya da hissedebilir. asıl anlatmak istediğin aslında onun anlayabildiği sınırların çok ötesinde kalmıştı oysaki tarih bir sürü bilim adamı gördü, alim gördü, bilgin gördü. çoğu da anlaşılamadı, belki de karşısındaki dünyanın toplamı anlayabileceği kadarından fazlasını anlamadı. ama anlatılanlar asla o kadar değildi. sonraki nesiller anladı, anlattı, öğrendi, geliştirdi galile mesela, kimse anlamamıştı diye, galilenin anlattıkları o kadar mıydı bugün bir şeyler anlatacağım diye kasanlar, kasım kasım kasılanlar, anlık bir diyaloğu özetleyeceğim diye, düşünmeden akıl ürünü gibi gösterip aslında neleri harcıyorlar.mağlup ayrılmanın tek nedeni aklınızın ve mantığınızın gücü ile sıkıştırdığınız cahil ve bencil insanın kurtulmak için işi anlamazlığa, kelime oyunlarına, ağız kalabalığına getirmesi sizinle ego yarıştırması ve gerektiğinde üstü kapalı tehdit ve imalarda bulunmasıdır öğrenmeye dirençli bencil insanlara laf anlatmakla zaman kaybedilmemeli, bazen bir musibet bin nasihatten iyidir demiş atalarımız...
Feriha CeylanKayıt Tarihi : 29.6.2015 00:35:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Feriha Ceylan](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/06/29/cahil-ve-bencil-insanin-kurtulmak.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!