Çağımızın ürünleri ve görevlerimiz ...

Mehmet Halil
1192

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Çağımızın ürünleri ve görevlerimiz Düz yazı

İktidardakiler (2x2 = 3 – 5) olduğunu iddia ederler. Bunu kanıtlamak için de ciltlerle kitap yazabilirler. Bütün üniversiteleri seferber edebilirler. Çünkü onlara göre her şey paradır ve paranın satın alamayacağı bir şey yoktur.
Özgürlük isteyenler ise (2x2 = 4) diyorlar… Uzun lafa gerek görmüyorlar. Deney sonucu bunlar.
Deneye dayanan bilgi üstün gelince, onun karşısına şiddet çıkar. Onun için iktidarların sopası kalındır. İktidarda olup da diktatörlüğe başvurmayan yoktur. Egemenlik güce, korkutmaya, yıldırmaya dayanır, bu nedenle arkalarında zayıf insanlar isterler. Zayıf insanları sadaka ile yedeklerine alırlar. İnatla karşı çıkan ve mücadele edenler ise, ‘’İbret olsun’’ diye, kurşunlanır, asılır, yargısız infazlarla yok edilir, kaybedilir, zindanlara atılır…
(2 x 2 = 4) inkar edilir. Ağlamak yasaklanır. Ağlayan analar tutuklanır. Mezar ziyaretleri engellenir.
Osurmak, hıçkırmak izne tabidir. Öldürülenlerin başlarıyla top oynamak eğlence haline gelir…
İşte günümüzde (2x2 = 4) gibi görülen haksızlıklar, hırsızlıklar, cinayetler olduğu halde, niceliğinden ve niceliğe dayanan bu gücünden pek bir şey kaybetmiyorlar…
Güçsüz insanlar güce tutkundurlar, insanın yapısında, ulaşamayacakları şeylere karşı tutkuları gelişir. Kendileri güçlenemeyeceklerini anladıklarında girmek isterler güçlülerin kanatları altına, bu korunma içgüdüsüdür. Kendi gibi çoğunlukta olanların birliği ile güçlenebileceklerini ya göremezler, ya da bu konudaki deneyimlerin başarısızlığa uğradığını yaşamış veya görmüşlerdir… Yapılan yanlışlardan dolayı ‘kendilerine olan güven’lerini kaybetmişlerdir. Bu nedenle hak olarak alamadıklarını, sadaka olarak alma kolaylığına kaçmışlardır. Soğuk savaş dönemi, yarı sıcak savaşa dönüşmüş ve mağdurların çoğunluğu haksızlıklardan ve hırsızlıklardan pay alma peşine düşmüşlerdir. Böylece adaletsizlik aşırı derece artmış ve meşrulaşmıştır.
Savaş demek yağma demek tecavüz demek ölüm demek… Bütün bunlar artmış ve artmaktadır…
O nedenle ki ‘BARIŞ’ insanların, haksızlığa uğrayanların, canı yananların savaşmadan elde edemeyecekleri bir hak haline gelmiştir…
Aynen işçilerin direnmeden, grev yapmadan haklarını alamadıkları gibi… İnsan olabilmenin, insan kalabilmenin kuralı artık bu olmuştur.
İnsan olamayanların yapabileceği tek şey, insana insanlığı yasaklamaktır. Onlar için nicelik önemlidir. Korkutulmuş aldatılmış sindirilmiş çoğunluk…
Sanatçıların da niceliği arttıkça niteliği azalıyor. Teknoloji geliştikçe insan tembelleşiyor… Seziler, duygular, hisler köreliyor, robot insanların sayısı artıyor…
Güçlü iktidarların insanları mutlu etmesi imkansızdır… Onların mutluluk için yapabilecekleri ve yapabildikleri tek şey ‘’Kitaplar insanları mutsuz ediyor! ’’ deyip kitapları yakmak, sanatı yasaklamak.
Kitap, insan deneyimlerinin aromasını, kuşaktan kuşağa aktarmak için maddeleştirilmiş düşüncelerin kasasıdır. Onlar ki bu birikimleri insanlara sunarak, hayatlarını kolaylaştırmaya çalışır. Yönetenler ise yönetmenin kolaylaştırılmasından yanadır… Zıtlıkları buradan kaynaklanır.
Denetlenemeyen insanın tahayyülüdür, hayalidir. Denetlenemeyen yönetenler için tehlikelidir. Onun için sanat ve sanatçılar düşmanlarıdır. Ön sıradaki hedeflerindendir. Onların istediği insan düşünmemeli, hissetmemeli, yaratmamalı (çünkü tek yaratıcı vardır onlar için) , itaat etmelidir.
Düşünen insan onlar için her zaman tehlikelidir.
Okuyan ve gelişen insan yönetenlerin işini kolaylaştırmaz… Toplumların gelişmesi için daha çok özgürlük ve daha çok hizmet isterler… Bu da yönetenleri zorlar… Yönetenler risk almak istemezler. İnsanları mekanik bir araç gibi kullanmak isterler. Araçlar mutsuzluktan şikayet edebilirler mi?
Çaydanlık ateşten aşağıya pek inmez, ama, şikayet ettiği de hiç duyulmamıştır. Kıçı ateşe dayanıklıdır.
Hedeflenen ‘ileri demokrasi’ bu dayanıklılıktır.
Kıçın ateşe dayanıklılığı arttıkça korkusu da kalmaz artık… Aynı zamanda, çaydanlığın da bir dayanma sınırı vardır. Bir gün mutlaka delinir. O zaman altındaki ateşin işi biter…
Para hırsıyla servet hırsıyla ve bunları elde etme hırsıyla yatıp kalkanların düşünmeye, geliştirmeye zamanları olur mu?
İşte yönetenler bu nedenlerle düşünemezler, düşünmek de istemezler, zayıflıklarını da hissederler. Tehlike çanlarının sesinde boğulurlar… Boğulurlar çünkü suçları da çok birikmiştir. Bunun için bireylerin gelişmesini asla istemezler… Güçlü bireylerin gelişmesi en büyük korkuları olur. Çünkü toplumu bireysellikle ‘kod’lamışlardır. Toplumlar kendilerini güçlü bireylerin kurtaracağına inandırılmışlardır. Bir gün kendilerine başka bir kurtarıcı bulabilirler. Toplumlar onlar için sadece güdülecek kalabalıklardır. Bu nedenle bireysel gelişmelerin kaynağı kitaplar ve sanat onların düşmanıdır.
Onlar bilinçlerini geliştiremedikleri için var olanı da servet edinme amacıyla kullandıklarından, bilinçaltıyla yönetmek zorunda kalırlar… Onun için belli bir noktada durmayı da bilmezler. Onları durdurmak gerekir.
Bilinçsizliğe, cehalete karşı kullanılacak en etkili silah bilgidir, bilinçtir… Bencilliğe karşı kullanılacak tek silah toplumsallıktır, kitlelerin örgütlülüğüdür.
Tek silahımız nicelik ve niteliğin sarmak olmuş örgütlü halidir. Işık saçıcılar ve mücadelenin neferleri bunlara iyi sarılmalı ve iyi kullanmalıdır.
Nitelik ve niceliğin sarmal olmuş gücümüzü, hiçbir güç yenemez.
Onun için bir kere daha " BÜTÜN ÜLKELERİN İŞÇİLERİ VE EZİLEN HALKLAR BİRLEŞİN" diyoruz.

Mehmet Halil
Kayıt Tarihi : 26.1.2014 13:38:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ülkü Şahin
    Ülkü Şahin

    Evet insanlık ve bu vatan evlatları mazide yani sol iktidarların dönemlerinde bütün bunları daha falzasıyla yaşadı. Onun içindir ki halk Yeniden ayni kaosları yaşamamak için azami derecede dikkat ediyorlar. Rabbim ümmet-i Muhammed'e o karanlık günleri inşaallah bir daha göstermez.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mehmet Halil