aşk bir yaban güvercini, kanadında hoşum ben
uçurduğu binbir dağda yaşlı bir berduşum ben
nice sillelerden geçmiş dimdik bir duruşum ben
ne gümüşüm ne altınım paslı bir kuruşum ben
hayat garip, Dünya bir sirk, kafesimde kuşum ben
umut, penceremde ışık, pervane olmuşum ben
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
aşk bir yaban güvercini, kanadında hoşum ben
uçurduğu binbir dağda yaşlı bir berduşum ben
nice sillelerden geçmiş dimdik bir duruşum ben
ne gümüşüm ne altınım paslı bir kuruşum ben
ÇOK GÜZEL PAYLAŞIM TEBRİK EDERİM SEVGİLİ DOSTUM
aşk bir yaban güvercini, kanadında hoşum ben
uçurduğu binbir dağda yaşlı bir berduşum ben
nice sillelerden geçmiş dimdik bir duruşum ben
ne gümüşüm ne altınım paslı bir kuruşum ben
BENLİĞİ GERGEFE GEREN ŞİİR
TEBRİKLERİMLE ŞAİR
Dağbaşları mısın ağbim, anlat daha da anlat bize...Yürek işte müthişsin...Sevgiyle...SU
Dünyaya meyletmezem, hayatla mayhoşum ben
İnişim yok, düzüm yok, çıkılmaz yokuşum ben.
Her daim dolar içim, doldurdukça boşum ben.
İçmişem aşk badesin, ayılmaz sarhoşum ben.
Belki sırıttı seninkilerin yanında bu dörtlük ama içimden geldi bunlar şiirini okurken Abi.. Kardeşinin cüretini terbiyesizliğe yorma Allah rızası için.
Bu şiiri okuyan herkes şairinin nedenli bir gönül eri olduğunu anlayacaktır mutlaka. Ne mutlu bana ki anlamanın ötelerinde tanıma bahtiyarlığını yaşadım..
Hayatı zorluklarıyla,güzellikleriyle,üzüntü ve heyecanlarıyla çok güzel resmetmiş. dörtlükler..
Kalemine sağlık ..Saygılarımla..
Yaşam bakışınızı gayet hoş şekilde anlatmışsınız.
Kutlarım
Saygımla
Eyvallahtır be abi..
Selam ve saygılarımla.. Cumhur Karaca.
helal olsun size be ustam...saygılar
Bu şiiri okuduğumda iki bölümüyle birlikte Sn. Sinyali'nin notu ekranda hep birlikte görüntüdeydi.
Şiiri okumadan öteki yorum ve değerlendirmeleri okuma huyum yoktur, Sinyali'nin ''şiir..çok güzel hem de...çok çok güzel..' saptaması okudaktan sonra şiire vida gibi öyle bir güzel sarıp sarmalamış, herkesin tanısına rehber olmuş.
Yaban güvercinleri bildiğimiz şehir güvercinlerine benzemez, gideceği yerler meçhuldur. Yaşadığı her şeye rağmen kanadında yolculuk ve hoşluk; terkedişler, terkedilişler, hayatın sillesine karşı dik duruşlar, mangal gibi yürek ile kabullenmenin yiğitliği olarak ortaya çıkmaktadır.
Hele hele şu dizeyle yeniden gönül tokuşturur musunuz:
......................
'uçurduğu binbir dağda yaşlı bir berduşum ben '
Hayır diyecek kişininin, yukarıda şiire 1 puan vererek kişiliğinin irinini kendi gönlüne akıtarak kendini zehirleyenhusumet dolu şahsiyetlerden başkası olamaz.
Sillelerden geçmiş dimdik duruş, cevherlerden öte paslı bir kuruş deyişlerinden nasıl da bir kişilik zenginliği var, okurken anlayanlar bilir. Yunus ve Mevlana özünden. Şiirdeki bu kavramlar şairin söyleşiyle anlam kazanıyor, kızgın demir gibi dağlayıp geçiyor.
Kendini şu dünyanın garipliklerinde 'bir hiç' görme öyle bir 'VAR' kılıyor ki. Şair bunları gönüllenderirken karşıt anlamla böyle anlaşılsın kurgusunda da değil. Kesinlikle değil. Durup dururken kanayan yüreğin hayata akan kan sızısı bu. Gizli ağıtlar gibi, gözyaşı akıtmadan ağlayışlar gibi. Akşam vakti yalnızlıkları gibi. Yaralı ama derbeder değil, yiğit. Üstelik acıyı arıtarak evrimleştiren ve örükleyerek denetim altına alan.
O yüzden bu şiir Sinyali'nin söylediği gibi 'çok güzel hem de... çok çok güzel'
Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta