Sinemaların ismi ya kent ya ipek ya da elanor
Bazan filler ve kurbağalar da başrollerini oynadığı hayal mahsulün
Seyyar satıcılar, sucular, çit çit çekirdekçiler ve gofretli
Günün hangi vakti olursa olsun hazır serili numaracıklara
Tatlı tatlı uykulara teklifsiz dalarken
Eğiş büküş sokaklarında kapakları konusuz
Elini uzak tutarak
Akrepsi açmazlardan kuyruk olmuş kendiliğini
Yazlık kışlık, bahçe salon
Yüzü turşu satan antenlerin soyut mekiğinden omzu içe büzülmüş
Ne zırvalıyorsun sen orda be..!
Deme cesaretini bile kendinde bulamayan
Azgın dalgalarda kıyılarını askıya alan limanda
Öksüz bir seyrin hınca dolu güvertesidir
Ve bitkinliği her halinden okunan birbirine kopyalı
Binlerce batık şehrin
Sokaklara sapır supur dökülen gölgeleri adım adım karanlıklaşarak
Her anı ayrı bir yalan, her semti ayrı bir yaban
Her kişi başı yalnızı birbirinden kopuk ve apayrı bir insan
Son ferdi kalıncaya değin sanki
Edilmiş bir ahd gibi soğuk bedenleri giyinip
Her ne yaşarsa yaşasın acılarla iz düşen beleşe yakının
Panjurlarını simsiyaha indirmiş pencerelerde gün boyu içe kaçak
Bileti kesik bir hayatı bakınır durur büyük ve beyaz
Sinemaların ismi ya ipek... ya kent
Değildiyse bile elanor..
Seyfi Karaca..........Haziran / 10
Seyfi KaracaKayıt Tarihi : 16.6.2010 15:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!