Her gün göçer yüz binler, bizim davet ne zaman?
Kimse bir şey söylemez, demez sevkin; “şu zaman! ”
Demek meçhul terhisat, sürpriz yapar Azrail
Her an hazır olmalı, can vermeye o zaman!
Hiç ummadık insanlar, beşer, onar göçüyor!
Acı, tatlı mutlaka; bu şerbetten içiyor.
Ne tehir var ne torpil, nebi, veli fark etmez!
Dört kolluya binerek, öbür yana geçiyor.
Anlı, şanlı insanlar; kayboluyor ortadan!
Kimi Salih gidiyor, kimilerse hep nadan.
İtirazlar yersizdir, mücadele faydasız!
Derdest edip alırlar, gözyaşına bakmadan.
Çoğaldı bahaneler, çağdaşlaştı(!) ölümler!
Kaza, bela, musibet ve tetikçi zalimler.
Hepsi birer perdedir, canı alır, veren zat!
Dinleyene durmadan, ders veriyor âlimler.
Kaçış mümkün değildir, göz kapamak beyhude!
Varsa çare ölüme? Koy önüme; “al şu! ” de!
Bu Allahın takdiri, tedbir ile bozulmaz!
Öyle ise akil ol! Mal, mülk deme; ” Ey Hu” de!
Ne kılıkta gelecek? Ecel bana acaba?
Nerde nasıl bakacak, Azrail’im icaba?
Hazırlasam çantamı; ne konulur içine?
Ne gerekir orada, alsam mı ki bir aba?
Kendine gel ey cahil! Geçmez orda bu şeyler!
Yatar toprak üstüne, ağa, paşa ve beyler!
Layıksa kul ikrama, köşke döner o,mezar,
Celp etmişse gadabı; bilmem artık kul neyler?
Doldu ise müddetim; lütfet hüsn-ü hatime!
Eyle bana merhamet; acır gibi yetime!
Malum sana cürümüm, tek umudum; rahmetin!
Seyyiatım affedip, mağfur gönder atime!
Cihat ŞAHİN
04.08.2010-İZMİR
Her gün göçer yüz binler, bizim davet ne zaman?
Kimse bir şey söylemez, demez sevkin; “şu zaman! ”
Demek meçhul terhisat, sürpriz yapar Azrail
Her an hazır olmalı, can vermeye o zaman!
Hiç ummadık insanlar, beşer, onar göçüyor!
Acı, tatlı mutlaka; bu şerbetten içiyor.
Ne tehir var ne torpil, nebi, veli fark etmez!
Dört kolluya binerek, öbür yana geçiyor.
Anlı, şanlı insanlar; kayboluyor ortadan!
Kimi Salih gidiyor, kimilerse hep nadan.
İtirazlar yersizdir, mücadele faydasız!
Derdest edip alırlar, gözyaşına bakmadan.
Çoğaldı bahaneler, çağdaşlaştı(!) ölümler!
Kaza, bela, musibet ve tetikçi zalimler.
Hepsi birer perdedir, canı alır, veren zat!
Dinleyene durmadan, ders veriyor âlimler.
Kaçış mümkün değildir, göz kapamak beyhude!
Varsa çare ölüme? Koy önüme; “al şu! ” de!
Bu Allahın takdiri, tedbir ile bozulmaz!
Öyle ise akil ol! Mal, mülk deme; ” Ey Hu” de!
Ne kılıkta gelecek? Ecel bana acaba?
Nerde nasıl bakacak, Azrail’im icaba?
Hazırlasam çantamı; ne konulur içine?
Ne gerekir orada, alsam mı ki bir aba?
Kendine gel ey cahil! Geçmez orda bu şeyler!
Yatar toprak üstüne, ağa, paşa ve beyler!
Layıksa kul ikrama, köşke döner o,mezar,
Celp etmişse gadabı; bilmem artık kul neyler?
Doldu ise müddetim; lütfet hüsn-ü hatime!
Eyle bana merhamet; acır gibi yetime!
Malum sana cürümüm, tek umudum; rahmetin!
Seyyiatım affedip, mağfur gönder atime!
Cihat ŞAHİN
04.08.2010-İZMİR
Kayıt Tarihi : 4.8.2010 12:45:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Cihat Şahin](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/08/04/buyuk-davet-ne-zaman.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!